Saat
Similar topics
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Hacı bayram veli(ks.)
2 posters
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• S E R B E S T K Ö Ş E :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Hacı bayram veli(ks.)
SOMUNCU BABA’NIN OĞLU YÛSUF-I HAKÎKÎ’NİN DİLİNDEN ŞEYHİ HACI BAYRAM-I VEli:
Bayramiyye tarikatının kurucusu Ankaralı Hacı Bayram-ı Velî (1348-50/1429-30)'nin gücü ve etkisi dönemin kültür, eğitim, politika vb. alanlarda açıkça görülmektedir. Bilhassa din ve tasavvuf hayatı alanında onun yetiştirdiği ve kendisinden sonra da halifeleri arasında yer alan Akşemseddin, İbrahim Tennûrî, Emir Sıkkînî, Yazıcızâde Ahmed ve Mehmed, Eşrefoğlu Rûmî, Yûsuf-ı Hakîkî gibi kişiler onun üstün kişiliğinin delilleridir.
Zamanının çoğunu insan yetiştirmeye adayan bu şahsiyetin hayatı, nasıl bir kişi olduğu ile ilgili fazla bilgimiz bulunmamaktadır. Öğrencilerinin eserlerinden hareketle onun manevî şahsiyeti hakkında daha fazla bilgi sahibi olabileceğimiz de bir gerçektir. Bu sebeple pek çok eser bırakmış olan öğrencilerinin eserlerinin incelenmesinin, hem Hacı Bayram'ın kişiliği ile hem de dönemin bir takım özellikleriyle ilgili bilgi toplayabileceğimizden, gerekli olduğuna inanıyoruz.
Muhtelif eserlere sahip olan Yûsuf-ı Hakîkî de Tasavvuf Risalesi ve Hakîkîname isimli eserlerinde ondan söz eder. Tasavvuf Risalesi'nde onun tasavvuf alanındaki büyüklüğüne, dolaylı işaretler vardır. Hakîkîname'de ise onun için yazdığı medhiyelerinde üstün niteliklerinden söz eder.
SUMMARY
It could clearly be seen that Hacı Bayram-ı Velî (AD. 1348-50/1429-30) has a big power on the politics, culture, training and etc. of era. Especially the men; Akşemseddin, İbrahim Tennûrî, Emir Sıkkînî, Yazıcızade Ahmed ve Mehmed and Yûsuf-ı Hakîkî whom took place among his students and had been his caliphes after his death shows his outstanding personality.
We do not know very much about his personality because he mostly passed his time on the training of men. But it is a reality that we could obtain lots of knowledge amout his spiritual personality by the way of inspecting of his students books.
So we believe the necessity of inspecting those books written by his students and via we can reach much more knowledge about his character and several features of his era.
Yûsuf-ı Hakîkî whom one of the caliphes of Hacı Bayram has several works; Tasavvuf Risalesi (Treatise of Sufism) and Hakîkîname (Collected Poems) are among them. Yûsuf tells about his sheikh's superiority on mysticism both in Treatise and in Collected Poems.
Kültür tarihimizde yazdıkları eserlerle değil de yetiştirdikleri insanlarla ölümsüzleşmiş büyük şahsiyetler vardır. Bunlardan biri Somuncu Baba (?-1412) adıyla anılan Hâmidü'd-din-i Aksarayî[1]; diğeri ise bir bayram günü buluştukları için o günden sonra hocası tarafından "Bayram" lâkabıyla anılacak olan öğrencisi ve halifesi Numan'dır.
Hacı Bayram (1348-50/1429-30)'ın tasavvufî, edebî kişiliği ve ailesiyle ilgili yazılı belgenin yeterli olmamasından hareketle, onun tasavvufî kişiliğini anlamamıza yardım edeceği düşüncesiyle Yûsuf'un eserlerinde onunla ilgili olan metinleri değerlendirmeyi düşündüm. Hacı Bayram'ın diğer halifelerinin eserleri de aynı anlayışla incelenerek şeyhleri ile ilgili düşünce ve duyguları tespit edilirse Hacı Bayram'ın tasavvufî kişiliğini daha açık bir şekilde ortaya çıkarmak kolaylaşır. Hem Türk düşünce hayatında Bayramîliğin etkilerinin sağlıklı bir şekilde ortaya konması açısından da böyle bir çalışma gereklidir.
Hacı Bayram-ı Velî'nin halifeleri arasında İnce Bedreddin, Kızılca Bedred-din, Akşemseddin, İbrahim-i Tennurî, Akbıyık, Emir Sıkkînî (Bıçakçı Dede, Ömer Dede), Yazıcı-zâde Ahmed ve Mehmed Efendiler, Eşrefoğlu Rûmî ve Yûsuf-ı Hakîkî[2] gibi şahsiyetler bulunmaktadır[3]. Bunlardan Yûsuf, babası Hâmidü'd-din-i Aksarayî'nin m.1412'de ölümü üzerine, yaşının küçük olması münasebetiyle, Hacı Bayram'ın terbiyesiyle yetişmiş ve daha sonra Aksaray'da da Bayramîliğin temsilcisi olmuş değerli bir mutasavvıftır[4]. Yûsuf, şeyhine olan bağlılığını Hakîkîname adlı divanında her fırsatta dile getirir. Tasavvuf Risalesi isimli eserinde de, gerek kendi babası, gerekse şeyhi Hacı Bayram'ı iki yerde söz konusu eder.
Yûsuf-ı Hakîkî'nin Türkiye kütüphanelerinde bulunan biri tercüme, üçü telif, dört eseri; Divân-ı Hakîkî ya da Hakîkîname[5], Mahabbetname[6], Tasavvuf Risalesi[7], Metaliu'l-İman[8] üzerinde yaptığım inceleme sonucu Hacı Bayram'dan Tasavvuf Risalesi'nde ve Divan'ında söz edildiğini tespit ettim. Şimdi bu hususu görelim.
Tasavvuf Risalesi'nde kâmil şeyhin nitelikleri, keşif ve keramet konularından söz edildiği yerde ondan şu şekilde bahsedilmektedir:
"Şeyhin makbullerinden olan Kösece Ömer[9] der ki: Nice zamandır şeyhin hizmetinde bulundum, dolayısıyla artık irşat etmeye lâyık hâle geldiğimi düşündüm. Böylece pek çok kişiyi irşat etmek için halvete soktum. Ansızın Hacı Paşam[10] geldi; sırtımdan bastırıp göğsümden sıyırıverdi. Bende dervişlikten bir eser kalmadı. Bana hâlimi bildirdi, yeniden başa dönüp işe başladım.[11]"
Burada irşada liyakatin ancak şeyhin izni ile olabileceği söz konusu edilmektedir. Mahabbetname'de de gerçek şeyhe bağlanmanın lüzumundan söz eder ve irşadın ancak bu gerçek er aracılığı ile olabileceğini, şeyhine saygısı olmayanların ancak şeyhlik taslayan cahiller olduğunu ifade eder:
Mürîdi dîn-i İslâm içre teslîm
İdüp Hak kullugına nefsi ta'lîm
El almakdur hanum bir girçek erden
Görüp irşâdı ol sâhib-nazardan
Giden yolsuz yire yoldaşa yitmez
Bilâ-mürşid begüm iş başa yitmez
Ne hizmet kıldı ne var ihtirâmı
Şüyûha kaldı cehl ile o 'âmî[12]
Burada Akşemseddin ile Ömer (Emir) Sıkkînî arasında, Hacı Bayram'ın vefatından bir süre sonra ortaya çıkan irşatta metot farklılığı meselesi ve bunun ardından oluşan şubeleşme düşünülmeğe değer. Bilindiği üzere Ömer Sıkkînî'nin temsil ettiği Melâmiyye-i Bayramiyye mensuplarının bir kısmı "vahdet-i vücut" telakkîlerini ulu orta söyledikleri için, ya idam edilmişler ya da takibata uğramışlardır. [13]
Yukarıdaki alıntıdan anlaşıldığı kadarıyla Hacı Bayram, öğrencilerinden Kösece Ömer'in durumunu batın gözüyle görmüş ve ikaz ederek onun kendisine çeki düzen vermesini sağlamıştır.
Aşağıdaki metinde de Hacı Paşa ünvanıyla anılan Hacı Bayram'ın, Somuncu Baba'nın bu yöndeki ikazlarıyla kemale ulaştığı bildirilmektedir:
"Künci Sinan, Hacı Paşam hazretlerinden rivayetle der ki: Şeyh buyurdu ki, şeyh hazretlerinin irşattaki kemaline üç kez iman getirdim. Bir anda beni bir makama ulaştırdı ki "fî mak'adi sıdkın 'inde melikin muktedir [14]", ondan ibârettir. Bir kez o olmaksızın müşahede etmek istedim ve beni geri döndürüp şeyhinle gel dediler. Bir keresinde de on sekiz bin âlemi pamuk torbası gibi koltuğumun altında gördüm. Bu hâlde iken bir el omzuma dokundu, şeyh hazretleri idi. "Monla Hacı sakın mağrur olma hâ!" dedi. Kendime gelince şeyhin kemâline inandım.[15] "
Hacı Bayram, burada Künci Sinan'ın rivayetiyle, irşat makamına yükselen kişinin, ulaştığı manevî hâllere mağrur olmaması gerektiğini kendi hayatından bir örnekle vurgulamıştır. Hacı Bayram'ın, şeyhinin kemâli konusunda önceden bir şüphe içinde olduğu, fakat sonradan bu şüphesinin ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, tasavvuf risaleleri ve tarikatname gibi eserlerde, talibin kâmil bir şeyhi bulup bağlandıktan sonra onun hiçbir hâlinden şüpheye düşmemesi gerektiği hususu mühim bir tarikat adabı olarak nakledilir.
Yûsuf'un Divanında ise doğrudan Hacı Bayram'la ilgili olarak, biri Farsça ikisi Türkçe yazılmış üç methiyesi bulunmaktadır. Hakîkîname'nin Konya nüshasında yer alan "Rumûz-ı der-Medh-i Sultân-ı Meşâyih-ı Şeyh-i Şâh" başlıklı şiiri, Hacı Bayram'ın;
Noldu bu gönlüm noldu bu gönlüm
Derd ü gam ile toldı bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada dermân buldı bu gönlüm[16]
dörtlüğüyle başlayan murabbaına yazdığı ve Hacı Bayram'ın methine dair olan bir nazîredir. Yûsuf aşağıda verdiğimiz nazîreyi "müstefǾilâtün, müstefǾilâtün" vezniyle yazmıştır ve Hacı Bayram'ın murabbaında kullandığı, hecenin 5+5=10 kalıbına karşılık gelmektedir.
Âyîneyem men âyîneyem men[17]
Mende görün ol rûyı çü mâhı
Dîde-i cânum dîde-i cânum
Göreliden ol çeşm-i siyâhı
Ayn-ı hayâtem ayn-ı hayâtem
Gevher-i zâtem nûr-ı necâtem
Mendedür ol mendedür ol
Şem'-i yakînün tâc u külâhun
Oldı bu gönlüm oldı bu gönlüm
Cennet-i me'vâ bâg-ı temâşâ
Uralı 'ışkun uralı 'ışkun
Ravża-i dilde çetr-i sipâhı
Nûr-ı yakîndür nûr-ı yakîndür
Gayret-i dindür bu ne zemîndür
Hilm ü hayâdur hilm ü hayâdur
Zühd ü tukâdur kişt ü giyâhı
Dikdi livâyı dikdi livâyı
Gör bu atâyı nûr-ı likâyı
Taht-ı gönülde taht-ı gönülde
Nusret ile ol ışk ili şâhı
Bürc-i velâyet bürc-i vilâyet
Oldı müşeyyed bakî vü sermed
Olalı şeyhüm olalı şeyhüm
Kal'a-i dînün püşt ü penâhı
Tâ sübühâtı tâ sübühâtı
Vech ü vücûdı berk-ı şühûdı
Yahdı tamâmet yahdı tamâmet
Gör bu kıyâmet hırmen-i kâhı
Fânî-yi mutlak fânî-yi mutlak
Oldı muhakkak açdı yolın Hak
Verne kimesne verne kimesne
Kendüligile varmadı râhı
Işk-ı Hakîkî ışk-ı Hakîkî
Men ne zelîlem şerh idebilem
Sırrını 'ışkun sırrını 'ışkun
Bilmedi hergiz kimse kemâhî
Bu murabbada Yûsuf-ı Hakîkî;
"Şeyhini gördükten sonra onun âdeta kendisinin can gözü hâline geldiğini ve şeyhini aksettiren bir ayna gibi olduğunu;
Zâtın cevheri, kurtuluş nuru, yakîn mumu, tâc ve külâhın kendisinde olduğunu;
Gönül bahçesinde aşk askerinin çadır kurduğu zamandan beri gönlünün seyredilecek bir bağ ve bir me'va cenneti hâline geldiğini;
Onun ekin ve bitkisinin yakîn nuru, din gayreti, hilm, haya, zühd ve takva olduğunu;
O aşk ülkesinin şahının gönül tahtında likâ nurunun sancağını diktiğini;
Şeyhinin, din kalesinin arkası ve sığınılacak yeri olduğundan beri velayet burcunun sağlam ve bakî olduğunu;
Onun görünüş şimşeğinin, saman harmanını yani evreni, kıyameti andırır bir biçimde tamamen yaktığını;
Kişinin kendi benliğini ortadan kaldırarak yola girmesi hâlinde Hakk'ın onun yolunu açtığını ve bu yolda mutlak fani olduğunu;
Ve kendisinin hakîkî aşkı (Burada Hakîkî'nin aşkı manasında tevriye yapılmaktadır.) şerh edemeyecek kadar zelîl olduğunu; aşkın sırrını olduğu gibi, kimsenin asla bilemeyeceğini" söylemektedir.
Günümüz Türkçesiyle anlamını vermeye çalıştığımız dörtlüklerde Yûsuf bir müridin şeyhine duyması gereken saygı, sevgiyi duymakta ve ona olan bağlılığını göstermenin yanı sıra bir şeyh olarak onun sahip olduğu bazı özellikleri sıralamaktadır. Bu şiirdeki düşünceleri şu şekilde maddeler hâlinde özetleyebiliriz:
1. Yûsuf şeyhinde fani olmuş, onu gösteren bir ayna gibi olmuştur.
2. Böylece hayatın kendisi, zatın cevheri, kurtuluş nuru ve yakîn cevheri olmuştur. Tâc ve külâh sahibidir.
3. Gönlünü cennet bahçesi haline getiren, aşk askeri olan şeyhi Hacı Bayram'dır.
4. Şeyhinin biçtiği ekin; yakîn nuru, din gayreti, hilm, haya, züht ve takvadır.
5. O, din kalesinin muhafızlarındandır ve velayet burcunu sağlamlaştırmıştır.
6. O, görünüşüyle evreni kendisine âşık eden bir özelliğe sahiptir.
7. Allah, benliğini ortadan kaldırarak yola girenin yolunu açar; böylece o kişi de bu yolda fani olur.
8. Yûsuf, gerçek aşkı anlatacak bir güce sahip olmadığı gibi; aşkın sırrını da tam manasıyla kimse bilemez.
"Fâ'ilâtün, mefâ'ilün, fe'ilün" vezniyle Farsça aşağıdaki manzume kıt'a nazım şekliyle yazılmış bir methiyedir. Beyitlerin Türkçe karşılıklarını altlarında parantez içerisinde verdik.
Medh-i Şeyh Hacı Paşa Revvahallâhu Rûhâ[18]
V'ân diger nîz şeyh-i âlem bûd
Muktedâ-yı cihân u şem-i safâ
(O, âlemin şeyhidir; başkası değil; O, cihanın tâbi olduğudur ve safa mumudur.)
Server-i dîn ü şâh-ı taht-ı yakîn
MenbaǾ-ı lutf u bahr-ı cûd u sehâ
(O, dinin önde geleni ve yakîn tahtının sultanıdır; lütuf kaynağı ve cömertlik, eliaçıklık denizidir.)
Rûy-ı û her ki dîd şod bende
Pîş-i dergâh-ı âliyeş ebedâ
(Onun yüzünü gören kişi sonsuza kadar yüce dergâhının önünde kul olur.)
Zâyir-i û şodend ekâbir-i dîn
Hâyir-i hâl-i o heme budelâ
(Onu ziyaret edenler dinin büyükleri oldu; onun ĥaline hayran olanların hepsi abdâl oldu.)
Şode âlem heme Hakîkî nîst
Ki esîrî mahabbeteş tenhâ
(Ey Hakîkî bütün âlem yok olmuş; yalnız ona esirlik kalmıştır.)
Pâdşâhâ garîk-ı rahmet kün
Rûh-ı pâk-i meşâyih-ı küberâ
(Ey padişah büyük şeyhlerin temiz ruhlarını rahmete gark et.)
Himmet-i âlîyi heme merdân
Saatî hem mekün tu dûr ez-mâ
(Bütün mert insanların yüce himmetlerini bir saat de olsa bizden ayırma.)
Yûsuf'un bu şiirdeki, şeyhi Hacı Bayram'la ilgili düşüncelerini de maddeler hâlinde şu şekilde özetleyebiliriz:
* 1. Cihan ona tâbi olmuştur; o bir safa mumudur.
* 2. Dinde önde gelen bir kişidir; yakîn tahtının sultanıdır ve cömerttir.
* 3. Yüzü insanları kendine bağlamaktadır.
* 4. Din büyükleri onun ziyaretine gelmekte; Onun hâline hayran olanlar da abdâl olmaktadır.
Yûsuf aşağıdaki methiyesini, musammat kaside tarzında ve "Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün" vezniyle şeyhinin ölümünden sonra yazmıştır.
Medh-i Şeyh Hacı Paşa Kaddesa'llâhu Sırrahu[19]
İy din yolınun rehberi şeyhum yoluna cân fidâ
İy hâs erenler serveri şeyhum yoluna cân fidâ
Mellâh-ı deryâ-yı yakîn sırr-ı huden li'l-müttekîn[20]
Gavvâsı vü iy şâh-ı dîn şeyhum yoluna cân fidâ
Sultân vilâyet tahtına yagmacı gönlüm rahtına
Pîrûz-ı 'âlem bahtına şeyhum yoluna cân fidâ
İy fahr-i erbâbu't-tukâ emmâ men a'tâ ve't-takâ[21]
Na'tundur iy kân-ı sehâ şeyhum yoluna cân fidâ
Lutf u sehâvet kânısın 'âşıklarun sultânısın
Derdlilerün dermânısın şeyhum yoluna cân fidâ
Cânda sevün pinhân senün kurbânun olsun cân senün
Derdün bize dermân senün şeyhum yoluna cân fidâ
Irılmadı senden gözüm ayrılmadı senden özüm
Sensin bu 'âlemden bizüm şeyhum yoluna cân fidâ
Gönlümde sen gözümde sen fikrüm şeb ü rûzumda sen
Derdümde sen sözümde sen şeyhum yoluna cân fidâ
İy şark-ı devlet hâveri iy ehl-i millet mefharı
İy şibh ü şübhetden berî şeyhum yoluna cân fidâ
İy milk-i vahdet reh-revi iy taht-ı ma'nî Husrev'i
Şem'-i hidâyet pertevi şeyhum yoluna cân fidâ
'Işkun esrâr-ı cân u dil yoluna varlıklar sebil
Sırruna irmez kâl u kîl şeyhum yoluna cân fidâ
Lutfun delîm ü himmetün 'âlî çü kadrün rütbetün
Pâyende 'izz ü devletün şeyhum yoluna cân fidâ
Dîn içresün çâlâk u cüst kalbün safâ kavlün dürüst
Diler gönül ide nuhust şeyhum yoluna cân fidâ
Kim sana kıldı iktidâ oldı bu halka pîşvâ
İy şem'-i cem'-i evliya şeyhum yoluna cân fidâ
Oldı sana olan mürîd cümle kemâlile ferîd
Mânend-i Şiblî Bâyezid şeyhum yoluna cân fidâ
Geldün cihâna şâhvâr sevgün gönüllerde karâr
Kıldı vü sen oldun süvâr şeyhum yoluna cân fidâ
Gitdün civâr-ı hazrete müstagrak olup rahmete
Yahdun cihânı hasrete şeyhum yoluna cân fidâ
İy mak'ad-ı sıdk içre sır 'inde melikin muktedir[22]
Âsûde olan ehl-i birr şeyhum yoluna cân fidâ
Ol ravza-i pâke yüzin uran Hakîkî şeksüzin
Kurtardı her gamdan özin şeyhum yoluna cân fidâ
Bu kaside de Yûsuf; şeyhinin din yolunun rehberi ve seçkin erenlerin başı olduğunu;
Yakîn denizinin kaptanı ve söz konusu ayetin sırrına mazhar olduğunu;
Velayet tahtının sultanı, gönüle gerekli olan şeylerin yağmacısı, âlemin geleceğinin kutu olduğunu;
Takva ehlinin övüncü olduğunu; "veren ve sakınan" ayetine mazhar bir cömertlik madeni olduğunu;
Âşıkların sultanı, dertlilerin dermanı olduğunu;
Gönülde onun sevgisinin gizli olduğunu, onun derdinin derman olduğunu;
Özünün ve gözünün bu âlemde şeyhinden ayrılmadığını;
Gece gündüz; gözünde, gönlünde, fikrinde ve derdinde hep şeyhinin olduğunu;
Devletin doğduğu yön ve milletin övüncü olduğunu; bir benzerinin olmasından ve şüpheden berî olduğunu;
Vahdet ülkesinin yolcusu, mana tahtının sultanı ve hidayet mumunun ışığı olduğunu;
Onun aşkının gönül ve canın sırları olduğunu, onun yoluna bütün varlığın sebil olduğunu; onun sırrına dedi kodunun ulaşamayacağını;
Kıymet ve derecesi gibi lütfunun çok, himmetinin yüce olduğunu; izzet ve devletinin sürekli olacağını;
Dinde çevik ve araştırıcı olduğunu; kalbinin saf, sözünün ise doğru olduğunu; gönlün ilk onu dilediğini;
Ona uyanın halka baş olduğunu ve onun evliya topluluğunun ışığı olduğunu;
Ona mürit olanın tıpkı Şiblî ve Bayezit gibi bütün olgunluklarla seçkinleştiğini;
Onun cihana bir sultan gibi geldiğini ve sevgisinin gönüllerde karar ederek âdeta gönüllerin süvarisi olduğunu;
Nihayet Allah'a ve onun rahmetine kavuştuğunu, fakat cihanı da ayrılık ateşiyle yaktığını;
Onun, takva ehlinin cennette buluşacakları yerde söz konusu ayete mazhar ihsan ehli ve mesut biri olarak bulunacağını;
Ve onun temiz bahçesine yüz süren Hakîkî'nin de her türlü kederden kendisini kurtardığını; böyle bir şeyhin yoluna canının feda olduğunu anlatmaktadır.
Yûsuf'un bu şiirdeki, şeyhi Hacı Bayram'la ilgili düşüncelerini de maddeler hâlinde şu şekilde özetleyebiliriz:
* 1. O; din yolun rehberi, erenler başı;
* 2. Yakîn sahibi ve muttakî;
* 3. Velayet tahtının sultanı;
* 4. Takva ehlinin övüncü, cömert;
* 5. Âşık ve dertlilere derman;
* 6. Şüphe edilmekten uzak, övünülecek bir kişi;
* 7. Vahdet ülkesinin yolcusu, mana tahtının sultanı, hidayet kaynağı;
* 8. Aşkı, gönül ve can sırrı; Onun sırrına dedikodu ulaşamaz.;
* 9. Lütuf, himmet, izzet ve devlet sahibi;
* 10. Dinde çevik, araştırıcı, saf ve doğru sözlü;
* 11. Kendisine uyanları Bayezid ve Şibli gibi olgunlaştıran bir kişidir.
Yûsuf-ı Hakîkî'nin, şeyhini methettiği yukarıdaki şiirlerinin dışında hem Mahabbetname'de hem de Hakîkîname'de tarîkat yolunu, evliyayı ve mürşitleri övücü pek çok manzumeleri bulunmaktadır. Bu manzumelerde de dolaylı olarak hem şeyhine hem de şeyhinin şeyhine övgülerinin yer aldığını söyleyebiliriz.
Bu alıntılarda ilk gözümüze çarpan unsur; tarikat kurumu çerçevesinde olması gereken şeyh-mürit ilişkileri, şeyhte bulunması gereken nitelikler ve müridin şeyhine karşı olan görevleridir.
Sonuç olarak bu şiirlerden ve Tasavvuf Risalesi'nden yaptığımız alıntılardan hareketle bir Hacı Bayram-ı Velî profili çizecek olsak şöyle söyleyebiliriz:
Hacı Bayram-ı Velî; uzak görüşlü, çevresindeki insanların hâllerini anlayan büyük bir şeyhtir ve kendi şeyhine de gösterdiği itaatle kısa zamanda manevî makamlarda yükselmiş, fakat bununla mağrur olmamış mütevazi bir kişidir. Hacı Bayram, sadece bir tarikat şeyhi olmakla kalmamış, şer'î konularda da din adamlarının müracaat ettiği bir kişi olmuş ve derin saygı görmüştür. Çünkü dinî konularda hem çok gayretli hem de çok araştırıcıdır.
O; ilâhî aşk konusunda oldukça ilerilere gitmiş, kendisine bağlı oalnlara da ilâhî aşka ulaşma zevkini tattırmış, halifelerinin hepsi bu alanda Bayezid ve Şiblî gibi seçkin konumlara gelmişler ve birer gönül erleri olmuşlardır. O, büyük bir âşık, büyük bir velî ve büyük bir müttakîdir.
Hacı Bayram, kapısını ve gönlünü herkese açmış; himmet, izzet, devlet ve sırlar dağıtmış cömert bir kişidir. Onun aşk ve sırlarla dolu gönül dünyasının güzelliği yüzüne de aksetmiş ve onun yüzünü görenler bütün kederlerden arınarak ona bağlanmışlardır. Sonuçta Hakîkî de tac ve külah giyerek bağlanmaktan onur duyduğu böyle bir şeyhin yoluna canının feda olduğunu söyleyerek ona olan derin sevgi ve saygısını belirtmektedir.
[1] Dedesi Musa'nın Horasan'dan gelip Kayseri'ye yerleşmiş olması dolayısıyla Hâmidü'd-dîn-i Kayserî olarak da anılmaktadır. (Bak. Ali Rıza Karabulut, Meşhur Mutasavvıflar, Seyyid Burhaneddin Vakfı Yay., Kayseri 1994, s.111.
[2] Müjgan Cunbur, Hacı Bayram'ın Kazandırdığı Manevî Birlik, Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı, Ankara 2000, s. 43
[3] Diğer halifeleri de şunlardır: Şeyh Baba Nehhâsi-i Ankaravî, Şeyh Bedreddin-i Ahmer, Şeyh Muslihiddin Halife, Şeyh Selâhaddin-i Bolevî, Şeyh Lutfullah, Akbıyık Meczub, Şeyh İnce Bedreddin, Mevlanâ Şeyhî, Molla Zeyrek, Ahmed Baba bin Hacı Bayram (Bak. Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Kültür Bak. Yay., Ankara 1991, s. 54.
[4] Hakkında daha fazla bilgi için Bak. Ali Çavuşoğlu, Yûsuf-ı Hakîkî'nin Mahabbetname'sinin Tenkitli Metni ve İncelenmesi (Doktora tezi), Erciyes Ün. Sosyal Bil. Enst., Kayser 2001
[5] Konya nüshası: Mevlana Müzesi Nr. 2430
[6] 1. Manisa Muradiye Ktp. nr. 1296; (h. 894); 185x135 (140-90), 175 yk.: 2. Konya İl Halk Ktb., Uzluk, Nr. 6968'de kayıtlı Divan-ı Hakîkî adı verilen bir eserin 152. yaprağından itibaren başlamaktadır. 245x160 (192x120) ebadında, 152b-302a yapraklar arası
[7] Süleymaniye, Hacı Mahmud, 2974
[8] Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud nr. 2974
[9] Bu kişi, Bıçakçı Dede, Ömer Dede adlarıyla anılan Emir Sıkkînî olmalıdır. Bilindiği üzere Köse ya da Kösece Akşemseddin'in lâkabıdır. Buradaki Kösece Ömer başka biri de olabilir.
[10] Bayram-ı Velî'nin mutasavvıflar arasında yaygın olarak kullanılan ünvanı Hacı Paşa'dır.[10] Kamer, 55: ..kudret sahibi melikin yanında sıdk meclisindedirler..
[11] Tasavvuf Risalesi, Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmut Bl. Nr: 2974, v. 48a
[12] Ali Çavuşoğlu, Yûsuf-ı Hakîkî'nin Mahabbetname'sinin Tenkitli Metni ve İncelenmesi (Doktora tezi), Erciyes Ün. Sosyal Bil. Enst., Kayser 2001, s. 35
[13] bak. Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Kültür Bak. Yay., Ankara 1991, s. 129
[14] Kamer, 55: ..Kudert sahibi melikin yanında sıdk meclisindedirler..
[15] Tasavvuf Risalesi, 48b
[16] Abdurrahman Güzel, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Akçağ Yay., s. 302, Ankara (tarihsiz)
[17] Hakîkîname, Mevlana Müzesi Nr. 2430, v.320a
[18] Hakîkînâme, Mevlana Müzesi Nr. 2430, v.22a
[19] Hakîkînâme, Mevlana Müzesi Nr. 2430, v.22b
[20] Bakara, 3-4: "O müttekîler ki.." (Ayetin devamı şu şekildedir: ...gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılar, kendilerine verdiğimiz rızıktan harcederler, sana inzal olunana da senden evvel inzal olunanlara da inanırlar, ahireti yakînen bilirler.)
[21] Leyl, 5-6: "...Veren ve sakınan..." (Ayetin devamı şu şekildedir: ... sözün en güzeli olan kelime-i şehadeti tasdik eden yok mu!)
[22] Kamer, 55: "Güçlü, kuvvetli, mülkü gayet geniş olan Allah'ın huzurunda bulunacaklardır."
Bayramiyye tarikatının kurucusu Ankaralı Hacı Bayram-ı Velî (1348-50/1429-30)'nin gücü ve etkisi dönemin kültür, eğitim, politika vb. alanlarda açıkça görülmektedir. Bilhassa din ve tasavvuf hayatı alanında onun yetiştirdiği ve kendisinden sonra da halifeleri arasında yer alan Akşemseddin, İbrahim Tennûrî, Emir Sıkkînî, Yazıcızâde Ahmed ve Mehmed, Eşrefoğlu Rûmî, Yûsuf-ı Hakîkî gibi kişiler onun üstün kişiliğinin delilleridir.
Zamanının çoğunu insan yetiştirmeye adayan bu şahsiyetin hayatı, nasıl bir kişi olduğu ile ilgili fazla bilgimiz bulunmamaktadır. Öğrencilerinin eserlerinden hareketle onun manevî şahsiyeti hakkında daha fazla bilgi sahibi olabileceğimiz de bir gerçektir. Bu sebeple pek çok eser bırakmış olan öğrencilerinin eserlerinin incelenmesinin, hem Hacı Bayram'ın kişiliği ile hem de dönemin bir takım özellikleriyle ilgili bilgi toplayabileceğimizden, gerekli olduğuna inanıyoruz.
Muhtelif eserlere sahip olan Yûsuf-ı Hakîkî de Tasavvuf Risalesi ve Hakîkîname isimli eserlerinde ondan söz eder. Tasavvuf Risalesi'nde onun tasavvuf alanındaki büyüklüğüne, dolaylı işaretler vardır. Hakîkîname'de ise onun için yazdığı medhiyelerinde üstün niteliklerinden söz eder.
SUMMARY
It could clearly be seen that Hacı Bayram-ı Velî (AD. 1348-50/1429-30) has a big power on the politics, culture, training and etc. of era. Especially the men; Akşemseddin, İbrahim Tennûrî, Emir Sıkkînî, Yazıcızade Ahmed ve Mehmed and Yûsuf-ı Hakîkî whom took place among his students and had been his caliphes after his death shows his outstanding personality.
We do not know very much about his personality because he mostly passed his time on the training of men. But it is a reality that we could obtain lots of knowledge amout his spiritual personality by the way of inspecting of his students books.
So we believe the necessity of inspecting those books written by his students and via we can reach much more knowledge about his character and several features of his era.
Yûsuf-ı Hakîkî whom one of the caliphes of Hacı Bayram has several works; Tasavvuf Risalesi (Treatise of Sufism) and Hakîkîname (Collected Poems) are among them. Yûsuf tells about his sheikh's superiority on mysticism both in Treatise and in Collected Poems.
Kültür tarihimizde yazdıkları eserlerle değil de yetiştirdikleri insanlarla ölümsüzleşmiş büyük şahsiyetler vardır. Bunlardan biri Somuncu Baba (?-1412) adıyla anılan Hâmidü'd-din-i Aksarayî[1]; diğeri ise bir bayram günü buluştukları için o günden sonra hocası tarafından "Bayram" lâkabıyla anılacak olan öğrencisi ve halifesi Numan'dır.
Hacı Bayram (1348-50/1429-30)'ın tasavvufî, edebî kişiliği ve ailesiyle ilgili yazılı belgenin yeterli olmamasından hareketle, onun tasavvufî kişiliğini anlamamıza yardım edeceği düşüncesiyle Yûsuf'un eserlerinde onunla ilgili olan metinleri değerlendirmeyi düşündüm. Hacı Bayram'ın diğer halifelerinin eserleri de aynı anlayışla incelenerek şeyhleri ile ilgili düşünce ve duyguları tespit edilirse Hacı Bayram'ın tasavvufî kişiliğini daha açık bir şekilde ortaya çıkarmak kolaylaşır. Hem Türk düşünce hayatında Bayramîliğin etkilerinin sağlıklı bir şekilde ortaya konması açısından da böyle bir çalışma gereklidir.
Hacı Bayram-ı Velî'nin halifeleri arasında İnce Bedreddin, Kızılca Bedred-din, Akşemseddin, İbrahim-i Tennurî, Akbıyık, Emir Sıkkînî (Bıçakçı Dede, Ömer Dede), Yazıcı-zâde Ahmed ve Mehmed Efendiler, Eşrefoğlu Rûmî ve Yûsuf-ı Hakîkî[2] gibi şahsiyetler bulunmaktadır[3]. Bunlardan Yûsuf, babası Hâmidü'd-din-i Aksarayî'nin m.1412'de ölümü üzerine, yaşının küçük olması münasebetiyle, Hacı Bayram'ın terbiyesiyle yetişmiş ve daha sonra Aksaray'da da Bayramîliğin temsilcisi olmuş değerli bir mutasavvıftır[4]. Yûsuf, şeyhine olan bağlılığını Hakîkîname adlı divanında her fırsatta dile getirir. Tasavvuf Risalesi isimli eserinde de, gerek kendi babası, gerekse şeyhi Hacı Bayram'ı iki yerde söz konusu eder.
Yûsuf-ı Hakîkî'nin Türkiye kütüphanelerinde bulunan biri tercüme, üçü telif, dört eseri; Divân-ı Hakîkî ya da Hakîkîname[5], Mahabbetname[6], Tasavvuf Risalesi[7], Metaliu'l-İman[8] üzerinde yaptığım inceleme sonucu Hacı Bayram'dan Tasavvuf Risalesi'nde ve Divan'ında söz edildiğini tespit ettim. Şimdi bu hususu görelim.
Tasavvuf Risalesi'nde kâmil şeyhin nitelikleri, keşif ve keramet konularından söz edildiği yerde ondan şu şekilde bahsedilmektedir:
"Şeyhin makbullerinden olan Kösece Ömer[9] der ki: Nice zamandır şeyhin hizmetinde bulundum, dolayısıyla artık irşat etmeye lâyık hâle geldiğimi düşündüm. Böylece pek çok kişiyi irşat etmek için halvete soktum. Ansızın Hacı Paşam[10] geldi; sırtımdan bastırıp göğsümden sıyırıverdi. Bende dervişlikten bir eser kalmadı. Bana hâlimi bildirdi, yeniden başa dönüp işe başladım.[11]"
Burada irşada liyakatin ancak şeyhin izni ile olabileceği söz konusu edilmektedir. Mahabbetname'de de gerçek şeyhe bağlanmanın lüzumundan söz eder ve irşadın ancak bu gerçek er aracılığı ile olabileceğini, şeyhine saygısı olmayanların ancak şeyhlik taslayan cahiller olduğunu ifade eder:
Mürîdi dîn-i İslâm içre teslîm
İdüp Hak kullugına nefsi ta'lîm
El almakdur hanum bir girçek erden
Görüp irşâdı ol sâhib-nazardan
Giden yolsuz yire yoldaşa yitmez
Bilâ-mürşid begüm iş başa yitmez
Ne hizmet kıldı ne var ihtirâmı
Şüyûha kaldı cehl ile o 'âmî[12]
Burada Akşemseddin ile Ömer (Emir) Sıkkînî arasında, Hacı Bayram'ın vefatından bir süre sonra ortaya çıkan irşatta metot farklılığı meselesi ve bunun ardından oluşan şubeleşme düşünülmeğe değer. Bilindiği üzere Ömer Sıkkînî'nin temsil ettiği Melâmiyye-i Bayramiyye mensuplarının bir kısmı "vahdet-i vücut" telakkîlerini ulu orta söyledikleri için, ya idam edilmişler ya da takibata uğramışlardır. [13]
Yukarıdaki alıntıdan anlaşıldığı kadarıyla Hacı Bayram, öğrencilerinden Kösece Ömer'in durumunu batın gözüyle görmüş ve ikaz ederek onun kendisine çeki düzen vermesini sağlamıştır.
Aşağıdaki metinde de Hacı Paşa ünvanıyla anılan Hacı Bayram'ın, Somuncu Baba'nın bu yöndeki ikazlarıyla kemale ulaştığı bildirilmektedir:
"Künci Sinan, Hacı Paşam hazretlerinden rivayetle der ki: Şeyh buyurdu ki, şeyh hazretlerinin irşattaki kemaline üç kez iman getirdim. Bir anda beni bir makama ulaştırdı ki "fî mak'adi sıdkın 'inde melikin muktedir [14]", ondan ibârettir. Bir kez o olmaksızın müşahede etmek istedim ve beni geri döndürüp şeyhinle gel dediler. Bir keresinde de on sekiz bin âlemi pamuk torbası gibi koltuğumun altında gördüm. Bu hâlde iken bir el omzuma dokundu, şeyh hazretleri idi. "Monla Hacı sakın mağrur olma hâ!" dedi. Kendime gelince şeyhin kemâline inandım.[15] "
Hacı Bayram, burada Künci Sinan'ın rivayetiyle, irşat makamına yükselen kişinin, ulaştığı manevî hâllere mağrur olmaması gerektiğini kendi hayatından bir örnekle vurgulamıştır. Hacı Bayram'ın, şeyhinin kemâli konusunda önceden bir şüphe içinde olduğu, fakat sonradan bu şüphesinin ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, tasavvuf risaleleri ve tarikatname gibi eserlerde, talibin kâmil bir şeyhi bulup bağlandıktan sonra onun hiçbir hâlinden şüpheye düşmemesi gerektiği hususu mühim bir tarikat adabı olarak nakledilir.
Yûsuf'un Divanında ise doğrudan Hacı Bayram'la ilgili olarak, biri Farsça ikisi Türkçe yazılmış üç methiyesi bulunmaktadır. Hakîkîname'nin Konya nüshasında yer alan "Rumûz-ı der-Medh-i Sultân-ı Meşâyih-ı Şeyh-i Şâh" başlıklı şiiri, Hacı Bayram'ın;
Noldu bu gönlüm noldu bu gönlüm
Derd ü gam ile toldı bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada dermân buldı bu gönlüm[16]
dörtlüğüyle başlayan murabbaına yazdığı ve Hacı Bayram'ın methine dair olan bir nazîredir. Yûsuf aşağıda verdiğimiz nazîreyi "müstefǾilâtün, müstefǾilâtün" vezniyle yazmıştır ve Hacı Bayram'ın murabbaında kullandığı, hecenin 5+5=10 kalıbına karşılık gelmektedir.
Âyîneyem men âyîneyem men[17]
Mende görün ol rûyı çü mâhı
Dîde-i cânum dîde-i cânum
Göreliden ol çeşm-i siyâhı
Ayn-ı hayâtem ayn-ı hayâtem
Gevher-i zâtem nûr-ı necâtem
Mendedür ol mendedür ol
Şem'-i yakînün tâc u külâhun
Oldı bu gönlüm oldı bu gönlüm
Cennet-i me'vâ bâg-ı temâşâ
Uralı 'ışkun uralı 'ışkun
Ravża-i dilde çetr-i sipâhı
Nûr-ı yakîndür nûr-ı yakîndür
Gayret-i dindür bu ne zemîndür
Hilm ü hayâdur hilm ü hayâdur
Zühd ü tukâdur kişt ü giyâhı
Dikdi livâyı dikdi livâyı
Gör bu atâyı nûr-ı likâyı
Taht-ı gönülde taht-ı gönülde
Nusret ile ol ışk ili şâhı
Bürc-i velâyet bürc-i vilâyet
Oldı müşeyyed bakî vü sermed
Olalı şeyhüm olalı şeyhüm
Kal'a-i dînün püşt ü penâhı
Tâ sübühâtı tâ sübühâtı
Vech ü vücûdı berk-ı şühûdı
Yahdı tamâmet yahdı tamâmet
Gör bu kıyâmet hırmen-i kâhı
Fânî-yi mutlak fânî-yi mutlak
Oldı muhakkak açdı yolın Hak
Verne kimesne verne kimesne
Kendüligile varmadı râhı
Işk-ı Hakîkî ışk-ı Hakîkî
Men ne zelîlem şerh idebilem
Sırrını 'ışkun sırrını 'ışkun
Bilmedi hergiz kimse kemâhî
Bu murabbada Yûsuf-ı Hakîkî;
"Şeyhini gördükten sonra onun âdeta kendisinin can gözü hâline geldiğini ve şeyhini aksettiren bir ayna gibi olduğunu;
Zâtın cevheri, kurtuluş nuru, yakîn mumu, tâc ve külâhın kendisinde olduğunu;
Gönül bahçesinde aşk askerinin çadır kurduğu zamandan beri gönlünün seyredilecek bir bağ ve bir me'va cenneti hâline geldiğini;
Onun ekin ve bitkisinin yakîn nuru, din gayreti, hilm, haya, zühd ve takva olduğunu;
O aşk ülkesinin şahının gönül tahtında likâ nurunun sancağını diktiğini;
Şeyhinin, din kalesinin arkası ve sığınılacak yeri olduğundan beri velayet burcunun sağlam ve bakî olduğunu;
Onun görünüş şimşeğinin, saman harmanını yani evreni, kıyameti andırır bir biçimde tamamen yaktığını;
Kişinin kendi benliğini ortadan kaldırarak yola girmesi hâlinde Hakk'ın onun yolunu açtığını ve bu yolda mutlak fani olduğunu;
Ve kendisinin hakîkî aşkı (Burada Hakîkî'nin aşkı manasında tevriye yapılmaktadır.) şerh edemeyecek kadar zelîl olduğunu; aşkın sırrını olduğu gibi, kimsenin asla bilemeyeceğini" söylemektedir.
Günümüz Türkçesiyle anlamını vermeye çalıştığımız dörtlüklerde Yûsuf bir müridin şeyhine duyması gereken saygı, sevgiyi duymakta ve ona olan bağlılığını göstermenin yanı sıra bir şeyh olarak onun sahip olduğu bazı özellikleri sıralamaktadır. Bu şiirdeki düşünceleri şu şekilde maddeler hâlinde özetleyebiliriz:
1. Yûsuf şeyhinde fani olmuş, onu gösteren bir ayna gibi olmuştur.
2. Böylece hayatın kendisi, zatın cevheri, kurtuluş nuru ve yakîn cevheri olmuştur. Tâc ve külâh sahibidir.
3. Gönlünü cennet bahçesi haline getiren, aşk askeri olan şeyhi Hacı Bayram'dır.
4. Şeyhinin biçtiği ekin; yakîn nuru, din gayreti, hilm, haya, züht ve takvadır.
5. O, din kalesinin muhafızlarındandır ve velayet burcunu sağlamlaştırmıştır.
6. O, görünüşüyle evreni kendisine âşık eden bir özelliğe sahiptir.
7. Allah, benliğini ortadan kaldırarak yola girenin yolunu açar; böylece o kişi de bu yolda fani olur.
8. Yûsuf, gerçek aşkı anlatacak bir güce sahip olmadığı gibi; aşkın sırrını da tam manasıyla kimse bilemez.
"Fâ'ilâtün, mefâ'ilün, fe'ilün" vezniyle Farsça aşağıdaki manzume kıt'a nazım şekliyle yazılmış bir methiyedir. Beyitlerin Türkçe karşılıklarını altlarında parantez içerisinde verdik.
Medh-i Şeyh Hacı Paşa Revvahallâhu Rûhâ[18]
V'ân diger nîz şeyh-i âlem bûd
Muktedâ-yı cihân u şem-i safâ
(O, âlemin şeyhidir; başkası değil; O, cihanın tâbi olduğudur ve safa mumudur.)
Server-i dîn ü şâh-ı taht-ı yakîn
MenbaǾ-ı lutf u bahr-ı cûd u sehâ
(O, dinin önde geleni ve yakîn tahtının sultanıdır; lütuf kaynağı ve cömertlik, eliaçıklık denizidir.)
Rûy-ı û her ki dîd şod bende
Pîş-i dergâh-ı âliyeş ebedâ
(Onun yüzünü gören kişi sonsuza kadar yüce dergâhının önünde kul olur.)
Zâyir-i û şodend ekâbir-i dîn
Hâyir-i hâl-i o heme budelâ
(Onu ziyaret edenler dinin büyükleri oldu; onun ĥaline hayran olanların hepsi abdâl oldu.)
Şode âlem heme Hakîkî nîst
Ki esîrî mahabbeteş tenhâ
(Ey Hakîkî bütün âlem yok olmuş; yalnız ona esirlik kalmıştır.)
Pâdşâhâ garîk-ı rahmet kün
Rûh-ı pâk-i meşâyih-ı küberâ
(Ey padişah büyük şeyhlerin temiz ruhlarını rahmete gark et.)
Himmet-i âlîyi heme merdân
Saatî hem mekün tu dûr ez-mâ
(Bütün mert insanların yüce himmetlerini bir saat de olsa bizden ayırma.)
Yûsuf'un bu şiirdeki, şeyhi Hacı Bayram'la ilgili düşüncelerini de maddeler hâlinde şu şekilde özetleyebiliriz:
* 1. Cihan ona tâbi olmuştur; o bir safa mumudur.
* 2. Dinde önde gelen bir kişidir; yakîn tahtının sultanıdır ve cömerttir.
* 3. Yüzü insanları kendine bağlamaktadır.
* 4. Din büyükleri onun ziyaretine gelmekte; Onun hâline hayran olanlar da abdâl olmaktadır.
Yûsuf aşağıdaki methiyesini, musammat kaside tarzında ve "Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün" vezniyle şeyhinin ölümünden sonra yazmıştır.
Medh-i Şeyh Hacı Paşa Kaddesa'llâhu Sırrahu[19]
İy din yolınun rehberi şeyhum yoluna cân fidâ
İy hâs erenler serveri şeyhum yoluna cân fidâ
Mellâh-ı deryâ-yı yakîn sırr-ı huden li'l-müttekîn[20]
Gavvâsı vü iy şâh-ı dîn şeyhum yoluna cân fidâ
Sultân vilâyet tahtına yagmacı gönlüm rahtına
Pîrûz-ı 'âlem bahtına şeyhum yoluna cân fidâ
İy fahr-i erbâbu't-tukâ emmâ men a'tâ ve't-takâ[21]
Na'tundur iy kân-ı sehâ şeyhum yoluna cân fidâ
Lutf u sehâvet kânısın 'âşıklarun sultânısın
Derdlilerün dermânısın şeyhum yoluna cân fidâ
Cânda sevün pinhân senün kurbânun olsun cân senün
Derdün bize dermân senün şeyhum yoluna cân fidâ
Irılmadı senden gözüm ayrılmadı senden özüm
Sensin bu 'âlemden bizüm şeyhum yoluna cân fidâ
Gönlümde sen gözümde sen fikrüm şeb ü rûzumda sen
Derdümde sen sözümde sen şeyhum yoluna cân fidâ
İy şark-ı devlet hâveri iy ehl-i millet mefharı
İy şibh ü şübhetden berî şeyhum yoluna cân fidâ
İy milk-i vahdet reh-revi iy taht-ı ma'nî Husrev'i
Şem'-i hidâyet pertevi şeyhum yoluna cân fidâ
'Işkun esrâr-ı cân u dil yoluna varlıklar sebil
Sırruna irmez kâl u kîl şeyhum yoluna cân fidâ
Lutfun delîm ü himmetün 'âlî çü kadrün rütbetün
Pâyende 'izz ü devletün şeyhum yoluna cân fidâ
Dîn içresün çâlâk u cüst kalbün safâ kavlün dürüst
Diler gönül ide nuhust şeyhum yoluna cân fidâ
Kim sana kıldı iktidâ oldı bu halka pîşvâ
İy şem'-i cem'-i evliya şeyhum yoluna cân fidâ
Oldı sana olan mürîd cümle kemâlile ferîd
Mânend-i Şiblî Bâyezid şeyhum yoluna cân fidâ
Geldün cihâna şâhvâr sevgün gönüllerde karâr
Kıldı vü sen oldun süvâr şeyhum yoluna cân fidâ
Gitdün civâr-ı hazrete müstagrak olup rahmete
Yahdun cihânı hasrete şeyhum yoluna cân fidâ
İy mak'ad-ı sıdk içre sır 'inde melikin muktedir[22]
Âsûde olan ehl-i birr şeyhum yoluna cân fidâ
Ol ravza-i pâke yüzin uran Hakîkî şeksüzin
Kurtardı her gamdan özin şeyhum yoluna cân fidâ
Bu kaside de Yûsuf; şeyhinin din yolunun rehberi ve seçkin erenlerin başı olduğunu;
Yakîn denizinin kaptanı ve söz konusu ayetin sırrına mazhar olduğunu;
Velayet tahtının sultanı, gönüle gerekli olan şeylerin yağmacısı, âlemin geleceğinin kutu olduğunu;
Takva ehlinin övüncü olduğunu; "veren ve sakınan" ayetine mazhar bir cömertlik madeni olduğunu;
Âşıkların sultanı, dertlilerin dermanı olduğunu;
Gönülde onun sevgisinin gizli olduğunu, onun derdinin derman olduğunu;
Özünün ve gözünün bu âlemde şeyhinden ayrılmadığını;
Gece gündüz; gözünde, gönlünde, fikrinde ve derdinde hep şeyhinin olduğunu;
Devletin doğduğu yön ve milletin övüncü olduğunu; bir benzerinin olmasından ve şüpheden berî olduğunu;
Vahdet ülkesinin yolcusu, mana tahtının sultanı ve hidayet mumunun ışığı olduğunu;
Onun aşkının gönül ve canın sırları olduğunu, onun yoluna bütün varlığın sebil olduğunu; onun sırrına dedi kodunun ulaşamayacağını;
Kıymet ve derecesi gibi lütfunun çok, himmetinin yüce olduğunu; izzet ve devletinin sürekli olacağını;
Dinde çevik ve araştırıcı olduğunu; kalbinin saf, sözünün ise doğru olduğunu; gönlün ilk onu dilediğini;
Ona uyanın halka baş olduğunu ve onun evliya topluluğunun ışığı olduğunu;
Ona mürit olanın tıpkı Şiblî ve Bayezit gibi bütün olgunluklarla seçkinleştiğini;
Onun cihana bir sultan gibi geldiğini ve sevgisinin gönüllerde karar ederek âdeta gönüllerin süvarisi olduğunu;
Nihayet Allah'a ve onun rahmetine kavuştuğunu, fakat cihanı da ayrılık ateşiyle yaktığını;
Onun, takva ehlinin cennette buluşacakları yerde söz konusu ayete mazhar ihsan ehli ve mesut biri olarak bulunacağını;
Ve onun temiz bahçesine yüz süren Hakîkî'nin de her türlü kederden kendisini kurtardığını; böyle bir şeyhin yoluna canının feda olduğunu anlatmaktadır.
Yûsuf'un bu şiirdeki, şeyhi Hacı Bayram'la ilgili düşüncelerini de maddeler hâlinde şu şekilde özetleyebiliriz:
* 1. O; din yolun rehberi, erenler başı;
* 2. Yakîn sahibi ve muttakî;
* 3. Velayet tahtının sultanı;
* 4. Takva ehlinin övüncü, cömert;
* 5. Âşık ve dertlilere derman;
* 6. Şüphe edilmekten uzak, övünülecek bir kişi;
* 7. Vahdet ülkesinin yolcusu, mana tahtının sultanı, hidayet kaynağı;
* 8. Aşkı, gönül ve can sırrı; Onun sırrına dedikodu ulaşamaz.;
* 9. Lütuf, himmet, izzet ve devlet sahibi;
* 10. Dinde çevik, araştırıcı, saf ve doğru sözlü;
* 11. Kendisine uyanları Bayezid ve Şibli gibi olgunlaştıran bir kişidir.
Yûsuf-ı Hakîkî'nin, şeyhini methettiği yukarıdaki şiirlerinin dışında hem Mahabbetname'de hem de Hakîkîname'de tarîkat yolunu, evliyayı ve mürşitleri övücü pek çok manzumeleri bulunmaktadır. Bu manzumelerde de dolaylı olarak hem şeyhine hem de şeyhinin şeyhine övgülerinin yer aldığını söyleyebiliriz.
Bu alıntılarda ilk gözümüze çarpan unsur; tarikat kurumu çerçevesinde olması gereken şeyh-mürit ilişkileri, şeyhte bulunması gereken nitelikler ve müridin şeyhine karşı olan görevleridir.
Sonuç olarak bu şiirlerden ve Tasavvuf Risalesi'nden yaptığımız alıntılardan hareketle bir Hacı Bayram-ı Velî profili çizecek olsak şöyle söyleyebiliriz:
Hacı Bayram-ı Velî; uzak görüşlü, çevresindeki insanların hâllerini anlayan büyük bir şeyhtir ve kendi şeyhine de gösterdiği itaatle kısa zamanda manevî makamlarda yükselmiş, fakat bununla mağrur olmamış mütevazi bir kişidir. Hacı Bayram, sadece bir tarikat şeyhi olmakla kalmamış, şer'î konularda da din adamlarının müracaat ettiği bir kişi olmuş ve derin saygı görmüştür. Çünkü dinî konularda hem çok gayretli hem de çok araştırıcıdır.
O; ilâhî aşk konusunda oldukça ilerilere gitmiş, kendisine bağlı oalnlara da ilâhî aşka ulaşma zevkini tattırmış, halifelerinin hepsi bu alanda Bayezid ve Şiblî gibi seçkin konumlara gelmişler ve birer gönül erleri olmuşlardır. O, büyük bir âşık, büyük bir velî ve büyük bir müttakîdir.
Hacı Bayram, kapısını ve gönlünü herkese açmış; himmet, izzet, devlet ve sırlar dağıtmış cömert bir kişidir. Onun aşk ve sırlarla dolu gönül dünyasının güzelliği yüzüne de aksetmiş ve onun yüzünü görenler bütün kederlerden arınarak ona bağlanmışlardır. Sonuçta Hakîkî de tac ve külah giyerek bağlanmaktan onur duyduğu böyle bir şeyhin yoluna canının feda olduğunu söyleyerek ona olan derin sevgi ve saygısını belirtmektedir.
[1] Dedesi Musa'nın Horasan'dan gelip Kayseri'ye yerleşmiş olması dolayısıyla Hâmidü'd-dîn-i Kayserî olarak da anılmaktadır. (Bak. Ali Rıza Karabulut, Meşhur Mutasavvıflar, Seyyid Burhaneddin Vakfı Yay., Kayseri 1994, s.111.
[2] Müjgan Cunbur, Hacı Bayram'ın Kazandırdığı Manevî Birlik, Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı, Ankara 2000, s. 43
[3] Diğer halifeleri de şunlardır: Şeyh Baba Nehhâsi-i Ankaravî, Şeyh Bedreddin-i Ahmer, Şeyh Muslihiddin Halife, Şeyh Selâhaddin-i Bolevî, Şeyh Lutfullah, Akbıyık Meczub, Şeyh İnce Bedreddin, Mevlanâ Şeyhî, Molla Zeyrek, Ahmed Baba bin Hacı Bayram (Bak. Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Kültür Bak. Yay., Ankara 1991, s. 54.
[4] Hakkında daha fazla bilgi için Bak. Ali Çavuşoğlu, Yûsuf-ı Hakîkî'nin Mahabbetname'sinin Tenkitli Metni ve İncelenmesi (Doktora tezi), Erciyes Ün. Sosyal Bil. Enst., Kayser 2001
[5] Konya nüshası: Mevlana Müzesi Nr. 2430
[6] 1. Manisa Muradiye Ktp. nr. 1296; (h. 894); 185x135 (140-90), 175 yk.: 2. Konya İl Halk Ktb., Uzluk, Nr. 6968'de kayıtlı Divan-ı Hakîkî adı verilen bir eserin 152. yaprağından itibaren başlamaktadır. 245x160 (192x120) ebadında, 152b-302a yapraklar arası
[7] Süleymaniye, Hacı Mahmud, 2974
[8] Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud nr. 2974
[9] Bu kişi, Bıçakçı Dede, Ömer Dede adlarıyla anılan Emir Sıkkînî olmalıdır. Bilindiği üzere Köse ya da Kösece Akşemseddin'in lâkabıdır. Buradaki Kösece Ömer başka biri de olabilir.
[10] Bayram-ı Velî'nin mutasavvıflar arasında yaygın olarak kullanılan ünvanı Hacı Paşa'dır.[10] Kamer, 55: ..kudret sahibi melikin yanında sıdk meclisindedirler..
[11] Tasavvuf Risalesi, Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmut Bl. Nr: 2974, v. 48a
[12] Ali Çavuşoğlu, Yûsuf-ı Hakîkî'nin Mahabbetname'sinin Tenkitli Metni ve İncelenmesi (Doktora tezi), Erciyes Ün. Sosyal Bil. Enst., Kayser 2001, s. 35
[13] bak. Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Kültür Bak. Yay., Ankara 1991, s. 129
[14] Kamer, 55: ..Kudert sahibi melikin yanında sıdk meclisindedirler..
[15] Tasavvuf Risalesi, 48b
[16] Abdurrahman Güzel, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Akçağ Yay., s. 302, Ankara (tarihsiz)
[17] Hakîkîname, Mevlana Müzesi Nr. 2430, v.320a
[18] Hakîkînâme, Mevlana Müzesi Nr. 2430, v.22a
[19] Hakîkînâme, Mevlana Müzesi Nr. 2430, v.22b
[20] Bakara, 3-4: "O müttekîler ki.." (Ayetin devamı şu şekildedir: ...gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılar, kendilerine verdiğimiz rızıktan harcederler, sana inzal olunana da senden evvel inzal olunanlara da inanırlar, ahireti yakînen bilirler.)
[21] Leyl, 5-6: "...Veren ve sakınan..." (Ayetin devamı şu şekildedir: ... sözün en güzeli olan kelime-i şehadeti tasdik eden yok mu!)
[22] Kamer, 55: "Güçlü, kuvvetli, mülkü gayet geniş olan Allah'ın huzurunda bulunacaklardır."
şahmaran- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 302
Puanı : 377
Teşekkür : 31
Kayıt tarihi : 17/03/10
Yaş : 60
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• S E R B E S T K Ö Ş E :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur