Saat
Similar topics
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
İNSAN KIYMETİ: TAKVÂ
1 sayfadaki 1 sayfası
İNSAN KIYMETİ: TAKVÂ
Bu husûsu en güzel şekilde şu kıssa anlatacaktır:
Medine çarşısına güçlü, kuvvetli bir köle gelmişti. Îmân etmiş bir köleydi. Talibi çoktu. Fakat kölenin, kendisini satın almak isteyenlere, her türlü hizmet mukabili tek şartı vardı:
“–Ezân-ı Muhammedî okununca gideceğim, Allah Rasûlü’nün arkasında namaz kılacağım. Hizmetime mukabil tek arzum bu!”
Nihayet bu şartı kabul eden birine satıldı. Köle, hizmette kusur etmiyordu ve namaz vakitlerinde de mutlaka Mescid-i Nebî’de Hazret-i Peygamber’in ardında saf tutuyordu. Efendimiz ile onun arasında muhabbetle dolu öyle bir cereyan hattı meydana gelmişti ki, Rasûlullah Efendimiz, mescide her gelişinde gönlüyle ve gözleriyle onu arıyordu. Bir gün onu göremeyince sahibine sordu:
“–Kölen nerede efendi?”
Sahibi cevapladı:
“–Yâ Rasûlâllah, hasta.”
Bunun üzerine Efendimiz;
“–Haydi hep birlikte o köleyi ziyarete gideceğiz.” buyurdu.
O devirde köleler alt tabakanın da alt tabakası görülürdü. Efendimiz ise; zengin, asil, önde gelen kim varsa herkesi bir köleyi ziyarete götürüyordu.
O köle, Efendimiz’in ziyaretinden bir müddet sonra yine bir gün mescide gelemedi. Onu Ravza’da göremeyen Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yine, onun sahibine sordu:
“–Efendi, kölen nerede?”
Bu suâli; «İhmal mi ettin, yoksa namaza gelemeyeceği bir iş mi verdin?» mânâsı taşıyordu.
Sahibi üzüntüyle;
“–Yâ Rasûlâllah, kölem sekerât-ı mevt hâlinde… Öldü ölecek…” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz bu defa;
“–Haydi hep birlikte yine kölenin yanına gideceğiz.” buyurdu.
Yine ashâb-ı kirâmı topladı, kölenin yanına gittiler. Efendimiz, kölenin yanından ayrılmadı. Köle rûhunu teslim etti, yine yanından ayrılmadı. Defnine kadar yanında durdu.
Bu hâdise karşısında muhâcirîn-i kiram dedi ki:
“–Biz her türlü cefâya katlandık. Allah Rasûlü bu köleye bizden daha fazla alâka gösterdi. Hikmeti nedir?”
Ensâr-ı kiram da aynı şekilde;
“–Biz inen her âyete;
«سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا : İşittik ve itaat ettik!» dedik. Ancak Allah Rasûlü, bu köleye daha çok itibar gösterdi. Acaba hikmeti nedir?” dedi.
Bunun üzerine âyet-i kerîme indi:
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰیكُمْ
“… Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, takvâ bakımından en üstün olanınız, yani O’ndan en çok korkanınızdır…” (el-Hucurât, 13)
Demek ki Allah ve Rasûlü’nün indinde kıymet bulmak için takvâ zarûrî.
Hangi davranışın takvâya uygun olduğunu öğrenmek için de ilim zarûrî… O ilim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de… Çünkü ilmin küllîsi Rasûlullah Efendimiz’de… Her şeyin bir zâhirî tarafı bir de hikmet tarafı vardır. Zâhir ve bâtın bütün ilimlerin menşei, Kur’ân’ın nâzil olduğu gönül olan Habîbullah Efendimiz’dir. O canlı bir Kur’ân’dır. O’nun mübârek hayatı, bizi iki cihanda saâdete eriştirecek sırât-ı müstakîmdir.
Ancak takvâlı bir ilimle Allah Rasûlü’ne benzeyebilir, sırât-ı müstakîme erişebiliriz.
Demek ki bir mü’min ilimle mücehhez olacak ve Allah Rasûlü ile hayatının her safhasında beraber olacak. Böylece Allâh’a yakın, kâmil bir insan olacak.
Kim Allâh’a yakın bir kul olursa, Allah da o kuluna yardım eder. O kulu unutmaz ve kullarına da o kulu unutturmaz. Mezheb imamları, muhaddisler, sâdât, meşâyıh ve sûfiyyenin önde gelenlerine yani, gerçek âlimlere baktığımız zaman; bu hakikati temâşâ etmekteyiz. Allah Teâlâ, Zâtını hiç unutmayan bu kullarını, kullarına unutturmuyor. Mevlânâları, Abdülkādir Geylânîleri, Şâh-ı Nakşibendleri, Yûnus Emreleri unutturmuyor.
Demek ki insanlar bu zâtların ilmine ve hikmetli tavsiyelerine muhtaç.
İslâm tarihi boyunca, sıkıntılı bâdirelerden ümmet-i Muhammed, bu âlimler sayesinde geçmiş. Bu âlimlere, mürşidlere tâbî olanlar, istikametten ayrılmamış.
Bugün globalleşen dünyada, birtakım şerlerin kaynadığı bir devirde kendimizi ve evlâtlarımızı, ilim ve takvâ üzere yetiştirebilmek mecburiyetindeyiz.
MUHAMMEDÎ İLİM ve TAKVÂ…
Fahr-i Kâinât Efendimiz buyurur:
“Benim ümmetimin misâli, (bereketli bir) yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez! (Evveli de hayırlıdır, sonu da hayırlıdır.)” (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130)
Sahâbe Efendilerimiz o yağmurun evveliydiler. Muhammedî ilim ve takvâ ile, câhiliyye devrinin kirinden arındılar. Tertemiz yağmur damlaları gibi, kalb-i selîm ile Rablerinin huzûruna vardılar.
Şimdi âhirzamanda yine bir câhiliyye devri yaşanmakta.
Zaten Rasûlullah Efendimiz;
“Ben ikindi sonrası peygamberiyim.” (İbn-i Kesîr tefsiri, XII/6549; Ayr. Bkz. Buhârî, Enbiyâ, 50, Tevhid 31) buyuruyor. O’nun teşrifi dahî kıyâmet alâmetiydi. Aradan 1500 senelik bir zaman şeridi de aktı gitti. Artık dünyamızda fiten hadislerindeki alâmetler bir bir zuhûr etmeye başladı.
Böyle bir zamanda bu kirli dünyadan tertemiz bir yağmur damlası gibi geçebilmek, ancak ilim ve takvâ ile mümkündür. Gitgide kirlenen dünyanın, yegâne arınma umudu, Muhammedî ilim ve takvâdır. Fahr-i Kâinât Efendimiz’in; «Kardeşlerim.» buyurduğu, âhirzaman ümmeti olabilmektir.
Hem kendimizi hem evlâtlarımızı öyle bir yetiştirmeliyiz ki âhirzaman ümmeti olarak O’nun özlediği kardeşleri olabilelim.
Bunun için gençlik çok mühim.
İSTİKBÂLİMİZ
Gençlik, bir milletin istikbâlinin en açık göstergesidir. Her devrin gençliği; kendi karakterine uygun, enerjisini harcayabileceği ayrı bir heyecan âleminde yaşar. Bu sebeple her millet, gençliğinin his ve fikir dünyasına göre şekil alır.
Eğer bir millette gençler güçlerini; ilim, mâneviyat, ahlâk ve fazîlet yolunda sarf ediyorlarsa, o millette istikbal vardır. Aksine gençler, güç ve kuvvetlerini nefsânî arzular peşinde ziyan ediyorlarsa âkıbet hezimet, esâret ve felâkettir.
İlim her yaşta farz, fakat ilmin en verimli mevsimi gençlik… O gençliği, sadece dünyevî kazanç tahsiline sarf etmek, çok büyük bir israf… Mâneviyat tahsilini, dünya tahsiline mânî görüp de bir tarafa koymak, ertelemek ve sonunda terk etmek ne ağır bir mes’ûliyet!.. Dünya için aylar ve yılları âmâde ederken, ukbâya yönelik dînî tahsil için sadece yazları, o da camilerdeki birkaç haftayı kâfî görmek ne büyük bir gaflettir!
Yine zihinlerdeki şu telâkkîyi kırmak gerekli:
Takvâ ve dindarlık, yaşlılara mahsus bir şey değildir!
Takvâ bülûğ çağından itibaren her insanın ayrılmaz vasfı olmalı; bilhassa kanların deli aktığı gençlik, Muhammedî ilim ve takvâ ile, ebediyetle buluşturulmalıdır.
Çünkü O’nun gösterdiği yolda yürümek; insanoğlu için yegâne kurtuluş, huzur, saâdet ve rahmet kapısıdır.
O’nun izinde yürümek, fazîletlerle dolu bir ömür sürmeye vesiledir.
O’nun izinde yürümek, canlı bir Kur’ân olabilme sırrına ermektir.
Gözün okuduğu, zihnin okuduğu değil, kalbin okuduğu bir ilim ve tahsil… Bu da en zor tahsildir.
Ashâb-ı kiram Muhammedî ilim ve takvâ ile mücehhez hâle gelip, dünyaya yayılmış ve İslâm’ın güler yüzlü mesajını insanlığa ulaştırmışlardı.
Bugün de dünya bizden hizmet bekliyor.
Sadece Hakk’ın rızâsının arandığı, şefkat ve merhamet gösterirken hiçbir gönlün birbirinden farklı tutulmadığı, gönüllerin bir dergâh hâline getirildiği, yani bir güneş gibi her karanlığı aydınlatan, her üşüyeni ısıtan bir hizmet bekliyor.
Yaralı gönüllerin sarılmasını, akan gözyaşlarının silinmesini gaye edinen bir hizmet bekliyor. Mazluma kucak açan, muhtacı incitmeyen bir hizmet… Yaratılanı, Yaratan’dan ötürü sevmenin, bütün mahlûkāta şâmil merhametin muktezâsı bir hizmet… Velhâsıl mahlûkāta hizmeti, Hakk’a yakınlığın bir basamağı telâkkî eden bir hizmet…
Bu hizmeti verebilecek gönüller için de Muhammedî bir ilim ve takvâ elzem…
Rabbimiz cümlemize ve neslimize nasip buyursun!..
Rabbimiz bizleri; faydalı ilim ile mücehhez ve takvâ ile müzeyyen kılsın. Bizleri ve nesillerimizi faydasız ilimden, cehâletten ve dalâletten muhafaza buyursun.
Rabbimiz bizleri; âhirzamânın kirlerinden muhafaza olup, tertemiz bir yağmur damlası gibi bu cihandan kalb-i selîm ile geçerek, Rasûl-i Zîşân Efendimiz’in havz-ı kevserine ulaşan bahtiyarlar zümresine ilhâk eylesin.
Âmîn!..
Medine çarşısına güçlü, kuvvetli bir köle gelmişti. Îmân etmiş bir köleydi. Talibi çoktu. Fakat kölenin, kendisini satın almak isteyenlere, her türlü hizmet mukabili tek şartı vardı:
“–Ezân-ı Muhammedî okununca gideceğim, Allah Rasûlü’nün arkasında namaz kılacağım. Hizmetime mukabil tek arzum bu!”
Nihayet bu şartı kabul eden birine satıldı. Köle, hizmette kusur etmiyordu ve namaz vakitlerinde de mutlaka Mescid-i Nebî’de Hazret-i Peygamber’in ardında saf tutuyordu. Efendimiz ile onun arasında muhabbetle dolu öyle bir cereyan hattı meydana gelmişti ki, Rasûlullah Efendimiz, mescide her gelişinde gönlüyle ve gözleriyle onu arıyordu. Bir gün onu göremeyince sahibine sordu:
“–Kölen nerede efendi?”
Sahibi cevapladı:
“–Yâ Rasûlâllah, hasta.”
Bunun üzerine Efendimiz;
“–Haydi hep birlikte o köleyi ziyarete gideceğiz.” buyurdu.
O devirde köleler alt tabakanın da alt tabakası görülürdü. Efendimiz ise; zengin, asil, önde gelen kim varsa herkesi bir köleyi ziyarete götürüyordu.
O köle, Efendimiz’in ziyaretinden bir müddet sonra yine bir gün mescide gelemedi. Onu Ravza’da göremeyen Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yine, onun sahibine sordu:
“–Efendi, kölen nerede?”
Bu suâli; «İhmal mi ettin, yoksa namaza gelemeyeceği bir iş mi verdin?» mânâsı taşıyordu.
Sahibi üzüntüyle;
“–Yâ Rasûlâllah, kölem sekerât-ı mevt hâlinde… Öldü ölecek…” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz bu defa;
“–Haydi hep birlikte yine kölenin yanına gideceğiz.” buyurdu.
Yine ashâb-ı kirâmı topladı, kölenin yanına gittiler. Efendimiz, kölenin yanından ayrılmadı. Köle rûhunu teslim etti, yine yanından ayrılmadı. Defnine kadar yanında durdu.
Bu hâdise karşısında muhâcirîn-i kiram dedi ki:
“–Biz her türlü cefâya katlandık. Allah Rasûlü bu köleye bizden daha fazla alâka gösterdi. Hikmeti nedir?”
Ensâr-ı kiram da aynı şekilde;
“–Biz inen her âyete;
«سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا : İşittik ve itaat ettik!» dedik. Ancak Allah Rasûlü, bu köleye daha çok itibar gösterdi. Acaba hikmeti nedir?” dedi.
Bunun üzerine âyet-i kerîme indi:
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰیكُمْ
“… Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, takvâ bakımından en üstün olanınız, yani O’ndan en çok korkanınızdır…” (el-Hucurât, 13)
Demek ki Allah ve Rasûlü’nün indinde kıymet bulmak için takvâ zarûrî.
Hangi davranışın takvâya uygun olduğunu öğrenmek için de ilim zarûrî… O ilim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de… Çünkü ilmin küllîsi Rasûlullah Efendimiz’de… Her şeyin bir zâhirî tarafı bir de hikmet tarafı vardır. Zâhir ve bâtın bütün ilimlerin menşei, Kur’ân’ın nâzil olduğu gönül olan Habîbullah Efendimiz’dir. O canlı bir Kur’ân’dır. O’nun mübârek hayatı, bizi iki cihanda saâdete eriştirecek sırât-ı müstakîmdir.
Ancak takvâlı bir ilimle Allah Rasûlü’ne benzeyebilir, sırât-ı müstakîme erişebiliriz.
Demek ki bir mü’min ilimle mücehhez olacak ve Allah Rasûlü ile hayatının her safhasında beraber olacak. Böylece Allâh’a yakın, kâmil bir insan olacak.
Kim Allâh’a yakın bir kul olursa, Allah da o kuluna yardım eder. O kulu unutmaz ve kullarına da o kulu unutturmaz. Mezheb imamları, muhaddisler, sâdât, meşâyıh ve sûfiyyenin önde gelenlerine yani, gerçek âlimlere baktığımız zaman; bu hakikati temâşâ etmekteyiz. Allah Teâlâ, Zâtını hiç unutmayan bu kullarını, kullarına unutturmuyor. Mevlânâları, Abdülkādir Geylânîleri, Şâh-ı Nakşibendleri, Yûnus Emreleri unutturmuyor.
Demek ki insanlar bu zâtların ilmine ve hikmetli tavsiyelerine muhtaç.
İslâm tarihi boyunca, sıkıntılı bâdirelerden ümmet-i Muhammed, bu âlimler sayesinde geçmiş. Bu âlimlere, mürşidlere tâbî olanlar, istikametten ayrılmamış.
Bugün globalleşen dünyada, birtakım şerlerin kaynadığı bir devirde kendimizi ve evlâtlarımızı, ilim ve takvâ üzere yetiştirebilmek mecburiyetindeyiz.
MUHAMMEDÎ İLİM ve TAKVÂ…
Fahr-i Kâinât Efendimiz buyurur:
“Benim ümmetimin misâli, (bereketli bir) yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez! (Evveli de hayırlıdır, sonu da hayırlıdır.)” (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130)
Sahâbe Efendilerimiz o yağmurun evveliydiler. Muhammedî ilim ve takvâ ile, câhiliyye devrinin kirinden arındılar. Tertemiz yağmur damlaları gibi, kalb-i selîm ile Rablerinin huzûruna vardılar.
Şimdi âhirzamanda yine bir câhiliyye devri yaşanmakta.
Zaten Rasûlullah Efendimiz;
“Ben ikindi sonrası peygamberiyim.” (İbn-i Kesîr tefsiri, XII/6549; Ayr. Bkz. Buhârî, Enbiyâ, 50, Tevhid 31) buyuruyor. O’nun teşrifi dahî kıyâmet alâmetiydi. Aradan 1500 senelik bir zaman şeridi de aktı gitti. Artık dünyamızda fiten hadislerindeki alâmetler bir bir zuhûr etmeye başladı.
Böyle bir zamanda bu kirli dünyadan tertemiz bir yağmur damlası gibi geçebilmek, ancak ilim ve takvâ ile mümkündür. Gitgide kirlenen dünyanın, yegâne arınma umudu, Muhammedî ilim ve takvâdır. Fahr-i Kâinât Efendimiz’in; «Kardeşlerim.» buyurduğu, âhirzaman ümmeti olabilmektir.
Hem kendimizi hem evlâtlarımızı öyle bir yetiştirmeliyiz ki âhirzaman ümmeti olarak O’nun özlediği kardeşleri olabilelim.
Bunun için gençlik çok mühim.
İSTİKBÂLİMİZ
Gençlik, bir milletin istikbâlinin en açık göstergesidir. Her devrin gençliği; kendi karakterine uygun, enerjisini harcayabileceği ayrı bir heyecan âleminde yaşar. Bu sebeple her millet, gençliğinin his ve fikir dünyasına göre şekil alır.
Eğer bir millette gençler güçlerini; ilim, mâneviyat, ahlâk ve fazîlet yolunda sarf ediyorlarsa, o millette istikbal vardır. Aksine gençler, güç ve kuvvetlerini nefsânî arzular peşinde ziyan ediyorlarsa âkıbet hezimet, esâret ve felâkettir.
İlim her yaşta farz, fakat ilmin en verimli mevsimi gençlik… O gençliği, sadece dünyevî kazanç tahsiline sarf etmek, çok büyük bir israf… Mâneviyat tahsilini, dünya tahsiline mânî görüp de bir tarafa koymak, ertelemek ve sonunda terk etmek ne ağır bir mes’ûliyet!.. Dünya için aylar ve yılları âmâde ederken, ukbâya yönelik dînî tahsil için sadece yazları, o da camilerdeki birkaç haftayı kâfî görmek ne büyük bir gaflettir!
Yine zihinlerdeki şu telâkkîyi kırmak gerekli:
Takvâ ve dindarlık, yaşlılara mahsus bir şey değildir!
Takvâ bülûğ çağından itibaren her insanın ayrılmaz vasfı olmalı; bilhassa kanların deli aktığı gençlik, Muhammedî ilim ve takvâ ile, ebediyetle buluşturulmalıdır.
Çünkü O’nun gösterdiği yolda yürümek; insanoğlu için yegâne kurtuluş, huzur, saâdet ve rahmet kapısıdır.
O’nun izinde yürümek, fazîletlerle dolu bir ömür sürmeye vesiledir.
O’nun izinde yürümek, canlı bir Kur’ân olabilme sırrına ermektir.
Gözün okuduğu, zihnin okuduğu değil, kalbin okuduğu bir ilim ve tahsil… Bu da en zor tahsildir.
Ashâb-ı kiram Muhammedî ilim ve takvâ ile mücehhez hâle gelip, dünyaya yayılmış ve İslâm’ın güler yüzlü mesajını insanlığa ulaştırmışlardı.
Bugün de dünya bizden hizmet bekliyor.
Sadece Hakk’ın rızâsının arandığı, şefkat ve merhamet gösterirken hiçbir gönlün birbirinden farklı tutulmadığı, gönüllerin bir dergâh hâline getirildiği, yani bir güneş gibi her karanlığı aydınlatan, her üşüyeni ısıtan bir hizmet bekliyor.
Yaralı gönüllerin sarılmasını, akan gözyaşlarının silinmesini gaye edinen bir hizmet bekliyor. Mazluma kucak açan, muhtacı incitmeyen bir hizmet… Yaratılanı, Yaratan’dan ötürü sevmenin, bütün mahlûkāta şâmil merhametin muktezâsı bir hizmet… Velhâsıl mahlûkāta hizmeti, Hakk’a yakınlığın bir basamağı telâkkî eden bir hizmet…
Bu hizmeti verebilecek gönüller için de Muhammedî bir ilim ve takvâ elzem…
Rabbimiz cümlemize ve neslimize nasip buyursun!..
Rabbimiz bizleri; faydalı ilim ile mücehhez ve takvâ ile müzeyyen kılsın. Bizleri ve nesillerimizi faydasız ilimden, cehâletten ve dalâletten muhafaza buyursun.
Rabbimiz bizleri; âhirzamânın kirlerinden muhafaza olup, tertemiz bir yağmur damlası gibi bu cihandan kalb-i selîm ile geçerek, Rasûl-i Zîşân Efendimiz’in havz-ı kevserine ulaşan bahtiyarlar zümresine ilhâk eylesin.
Âmîn!..
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur