Saat
Similar topics
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun
3 posters
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Mübarek Aylar - Gün ve Geceler
1 sayfadaki 1 sayfası
Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Mi’rac gecesinde Rasûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) hediye olarak üç sey verilmişti…
Bunlar;
1. Beş vakit namaz,
2. Bakara sûresinin son iki ayeti (Âmene’r-Rasûlü…),
3. Şirk Koşmamak şartı ile ‘LÂ İLÂHE İLLALLAH ‘ diyen her Müslümanın cennete girebileceği müjdesiydi.
Hediye, muhabbeti ifade ettiğine göre, Mahbûb’un Habîbi’ne olan sevgisinin bir mahsulü/neticesi oluyordu bu hediyeler de tabii ki… Mekkeliler şirk ve küfürlerinde inat ve ısrar ettiler, o manevi bataklıkta çakılıp kaldılar… Resûlüllah’ın (s.a.v.) kıymetini bilemedikleri gibi, topyekün âlemleri yoktan var eden, varlığından haberdar Cenab-ı Rabbi’l-âlemin katından getirdiği hediyelerin de değerini takdir edemediler. Ancak bu hediyeler elbette ki ortada kalmayacaktı. Bunları anlayacak, gerçek değerini takdir edecek, mucebince amel edecek akıl ve gönül sahipleri vardı. Onlar, şeytanın ve nefs-i emarenin köleliğinden kurtulmuş, iman nuriyle aydınlanmış, feyz-i ilahi ile gaflet perdelerini yırtmış, anlatılanları hemen kavramış ve beş vakit namaza derhal başlamışlardı…
İnsan olmanın kıymetini, Hakk’a kulluğun zevkini doyasıya tatmışlardı.
Evet bazıları ilk başta belki biraz zorlanmışlardı ama, hidayete kabiliyeti olanlar, erinde-gecinde doğru yolu bulmuşlardı…
Hasılı; Mi’rac’ın sonunda Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ve ümmetine verilen bu hediyeler, kıyamete kadar kalıcı hediyelerdi. Semereleri/meyveleri ise daha sonra bahusus ebedi ve sermedi hayatta görülecekti… Cennet ve Cemâl-i İlahi ile şereflenmek olarak karşımıza çıkacaktı.
Mi’rac hediyelerinden en önemlisi, hepimizin bildiği gibi “dinin direği” olan beş vakit namazdır. Müslümanlar o güne kadar yalnızca yatsı ve sabah namazı kılıyorlardı. Mi’rac’ta ise günde 50 vakit namaz kılmanın ecrine/sevabına denk beş vakit namaz farz kılınmıştı. İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri buyururlar ki: “Bütün farz ibadetler Allah Teâlâ’ya yakınlık temin etse de bunların en üstünü yani en fazla yakınlık sağlayanı şüphe yok ki namazdır. Umuyorum ki duymuşsunuzdur; ‘es-Salâtü mi’râcü’l-mü’min: Namaz müminin miracıdır’, ‘Ve akrabu m’el-abdü yekûnü mine’r-Rabbi fi’s-salâti: Kulun Rabbine en yakın olduğu an namazda olduğu zamandır. Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.), ‘Allah Teâlâ ile beraber olduğum öyle bir zamanım vardır ki; ona ne melek-i mukarreb ulaşabilir, ne de bir peygamber’ hadis-i şeriflerinde ifade buyurdukları vakit, bu Fakîr’e göre namazın içindeki zamandır. Namaz günahları-kötülükleri örter, insanı çirkin şeyleri yapmaktan alıkoyar, korur. Namaz, Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.), kendisiyle rahatlamak istediği şeydir. Nitekim O, ‘Ey Bilâl, beni rahatlat!’ buyurarak, namaz kılmak istediklerini ifade etmişlerdir. Namaz, dinin direği kabul edilen ibadetin ta kendisidir. Namaz, İslâm’la küfür arasındaki yegâne farktır.”
Allah dostlarından bir zat bir sohbetlerinde, namazın mânevi mi’rac olduğunu beyanla şunları dile getirmişlerdir (mealen):
Namaz mânevi mi’rac’dır. Müslümanlar her gün beş defa Cenab-ı Hakk’ın “ekımi’s-salâte: namazı ikame edin/dosdoğru kılın” hitab-ı izzetine muhatap oluyorlar. Bu suretle sûri (maddi) rızık ve mânevi rızık ile rızıklanmak üzere günde beş defa Hazret-i Mevlâ’nın mânevi sofrasına çağrılıyorlar. Bu şeref insanların ve cinlerin dışında hiçbir yaratığa nasip değildir. Çünkü karşılığı mükâfat ve terfi-i derece (derecelerin yükseltilmesi) olan ibadetler, yalnız insanlara ve cinlere mahsustur. Bu hususta melekler de memurdurlar; lakin onlar, bu emirle imtihan olmak, karşılığında mükâfat almak için memur ve muhatap değillerdir. Kendilerinde cüz’-i türâbî (toprak nevi/parçası) ve (diğer) anâsır (ateş-hava-su) bulunmadığından melâike-i kirâm bile ehl-i salâtın (namaz kılanların) nail olduğu/kavuştuğu böyle bir ziyafetle şerefyâb olmamışlar, bu şereften mahrum kalmışlardır.
O bakımdan müminler, her namaza mi’rac nazarıyla bakmalı; bu inanç ve halis niyetle nice manevi derece ve mertebelere nail olacaklarının şuur ve idrakinde olmalıdırlar. Hal böyle olunca bütün namazlara dururken gönlümüzü ve diğer bütün letaifimizi kinden-öfkeden, hasetten-fesattan ve diğer tüm kötü ve çirkin duygulardan… kısacası Allah’ın dışındaki her düşünceden arındırıp O’nun huzuruna tertemiz bir kalple çıkmalıyız.
Bununla birlikte Cenab-ı Hak, “Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn: Onlar ki –yerden ve gökten kıymetli olan- namazı unutuyorlar, terk ediyorlar.” ayet-i celilesinde “fî salâtihim” değil de “an salâtihim” buyurarak fazl u keremini gösteriyor. Arap lisanında “an”, bu’d yani uzaklık ve mücâveze (sınırı aşma, bağışlama, göz yumma) mânâları içindir. “Fî” ise zarfiyyet için kullanılır. Eğer “an salâtihim” yerine “fî salâtihim” buyrulmuş olsaydı, çok müşkilât vardı… Felaket idi! Namazın içerisinde vaki olan hatalar da dahil olurdu. Lûtfen-keremen “fî” gelmedi ve böylece namazda meydana gelen ufak-tefek hataların affına işaret buyruldu. İşte bunun için melâike-i kiram ve ekâbir-i evliyaullah (büyük veliler, şükren) secdeye varmışlardır.
Mi’rac gecesindeki hediyelerden bir diğeri de, ne kadar günahkâr olursa olsun, Allah’a ortak koşmayan kimselerin, cehennemde cezalarını çektikten sonra mutlaka cennete girecekleri müjdesidir. Hem de Havz-ı Kevser’de yıkanıp tertemiz olarak… Hatta cehennemden en son çıkıp kurtulan müminin bile, cennette, bu dünyanın on katı bir yere sahip olacağı hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir.
İçinde müminlere pek çok müjde ve zaruri/temel itikadi bilgilerin bulunduğu Bakara sûresinin son iki ayeti (Âmene’r-Rasûlü…) de üçüncü hediye olarak Mi’rac gecesinde Resûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) vasıtasız verilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki, “Allah Teâlâ, Bakara sûresini iki ayetle sona erdirdi; bunları bana, Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Onları öğreniniz, kadınlarınıza-oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salâttır, hem duâdır, hem Kur’an’dır.” İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4, 147, 151, 158
Hz. Ömer ve Hz. Ali’den (r.anhüma) şöyle rivayet edilmiştir: “Aklı başında bir adam görmezdim ki, Bakara sûresinin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun” demişlerdir. Dârimî, Sünen, Fedâilü’l-Kur’an, 14
Kısacası âlemlere rahmet, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v.) şahsında inananların önüne, kabiliyet ve istidatları nisbetinde manen yükselebilme, nice ulvi makam ve mertebelere ulaşabilme/kavuşabilme kapıları –tabir caizse- ardına kadar açılmıştır.
Mi’rac gecesinde Rasûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) hediye olarak üç sey verilmişti…
Bunlar;
1. Beş vakit namaz,
2. Bakara sûresinin son iki ayeti (Âmene’r-Rasûlü…),
3. Şirk Koşmamak şartı ile ‘LÂ İLÂHE İLLALLAH ‘ diyen her Müslümanın cennete girebileceği müjdesiydi.
Hediye, muhabbeti ifade ettiğine göre, Mahbûb’un Habîbi’ne olan sevgisinin bir mahsulü/neticesi oluyordu bu hediyeler de tabii ki… Mekkeliler şirk ve küfürlerinde inat ve ısrar ettiler, o manevi bataklıkta çakılıp kaldılar… Resûlüllah’ın (s.a.v.) kıymetini bilemedikleri gibi, topyekün âlemleri yoktan var eden, varlığından haberdar Cenab-ı Rabbi’l-âlemin katından getirdiği hediyelerin de değerini takdir edemediler. Ancak bu hediyeler elbette ki ortada kalmayacaktı. Bunları anlayacak, gerçek değerini takdir edecek, mucebince amel edecek akıl ve gönül sahipleri vardı. Onlar, şeytanın ve nefs-i emarenin köleliğinden kurtulmuş, iman nuriyle aydınlanmış, feyz-i ilahi ile gaflet perdelerini yırtmış, anlatılanları hemen kavramış ve beş vakit namaza derhal başlamışlardı…
İnsan olmanın kıymetini, Hakk’a kulluğun zevkini doyasıya tatmışlardı.
Evet bazıları ilk başta belki biraz zorlanmışlardı ama, hidayete kabiliyeti olanlar, erinde-gecinde doğru yolu bulmuşlardı…
Hasılı; Mi’rac’ın sonunda Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ve ümmetine verilen bu hediyeler, kıyamete kadar kalıcı hediyelerdi. Semereleri/meyveleri ise daha sonra bahusus ebedi ve sermedi hayatta görülecekti… Cennet ve Cemâl-i İlahi ile şereflenmek olarak karşımıza çıkacaktı.
Mi’rac hediyelerinden en önemlisi, hepimizin bildiği gibi “dinin direği” olan beş vakit namazdır. Müslümanlar o güne kadar yalnızca yatsı ve sabah namazı kılıyorlardı. Mi’rac’ta ise günde 50 vakit namaz kılmanın ecrine/sevabına denk beş vakit namaz farz kılınmıştı. İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri buyururlar ki: “Bütün farz ibadetler Allah Teâlâ’ya yakınlık temin etse de bunların en üstünü yani en fazla yakınlık sağlayanı şüphe yok ki namazdır. Umuyorum ki duymuşsunuzdur; ‘es-Salâtü mi’râcü’l-mü’min: Namaz müminin miracıdır’, ‘Ve akrabu m’el-abdü yekûnü mine’r-Rabbi fi’s-salâti: Kulun Rabbine en yakın olduğu an namazda olduğu zamandır. Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.), ‘Allah Teâlâ ile beraber olduğum öyle bir zamanım vardır ki; ona ne melek-i mukarreb ulaşabilir, ne de bir peygamber’ hadis-i şeriflerinde ifade buyurdukları vakit, bu Fakîr’e göre namazın içindeki zamandır. Namaz günahları-kötülükleri örter, insanı çirkin şeyleri yapmaktan alıkoyar, korur. Namaz, Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.), kendisiyle rahatlamak istediği şeydir. Nitekim O, ‘Ey Bilâl, beni rahatlat!’ buyurarak, namaz kılmak istediklerini ifade etmişlerdir. Namaz, dinin direği kabul edilen ibadetin ta kendisidir. Namaz, İslâm’la küfür arasındaki yegâne farktır.”
Allah dostlarından bir zat bir sohbetlerinde, namazın mânevi mi’rac olduğunu beyanla şunları dile getirmişlerdir (mealen):
Namaz mânevi mi’rac’dır. Müslümanlar her gün beş defa Cenab-ı Hakk’ın “ekımi’s-salâte: namazı ikame edin/dosdoğru kılın” hitab-ı izzetine muhatap oluyorlar. Bu suretle sûri (maddi) rızık ve mânevi rızık ile rızıklanmak üzere günde beş defa Hazret-i Mevlâ’nın mânevi sofrasına çağrılıyorlar. Bu şeref insanların ve cinlerin dışında hiçbir yaratığa nasip değildir. Çünkü karşılığı mükâfat ve terfi-i derece (derecelerin yükseltilmesi) olan ibadetler, yalnız insanlara ve cinlere mahsustur. Bu hususta melekler de memurdurlar; lakin onlar, bu emirle imtihan olmak, karşılığında mükâfat almak için memur ve muhatap değillerdir. Kendilerinde cüz’-i türâbî (toprak nevi/parçası) ve (diğer) anâsır (ateş-hava-su) bulunmadığından melâike-i kirâm bile ehl-i salâtın (namaz kılanların) nail olduğu/kavuştuğu böyle bir ziyafetle şerefyâb olmamışlar, bu şereften mahrum kalmışlardır.
O bakımdan müminler, her namaza mi’rac nazarıyla bakmalı; bu inanç ve halis niyetle nice manevi derece ve mertebelere nail olacaklarının şuur ve idrakinde olmalıdırlar. Hal böyle olunca bütün namazlara dururken gönlümüzü ve diğer bütün letaifimizi kinden-öfkeden, hasetten-fesattan ve diğer tüm kötü ve çirkin duygulardan… kısacası Allah’ın dışındaki her düşünceden arındırıp O’nun huzuruna tertemiz bir kalple çıkmalıyız.
Bununla birlikte Cenab-ı Hak, “Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn: Onlar ki –yerden ve gökten kıymetli olan- namazı unutuyorlar, terk ediyorlar.” ayet-i celilesinde “fî salâtihim” değil de “an salâtihim” buyurarak fazl u keremini gösteriyor. Arap lisanında “an”, bu’d yani uzaklık ve mücâveze (sınırı aşma, bağışlama, göz yumma) mânâları içindir. “Fî” ise zarfiyyet için kullanılır. Eğer “an salâtihim” yerine “fî salâtihim” buyrulmuş olsaydı, çok müşkilât vardı… Felaket idi! Namazın içerisinde vaki olan hatalar da dahil olurdu. Lûtfen-keremen “fî” gelmedi ve böylece namazda meydana gelen ufak-tefek hataların affına işaret buyruldu. İşte bunun için melâike-i kiram ve ekâbir-i evliyaullah (büyük veliler, şükren) secdeye varmışlardır.
Mi’rac gecesindeki hediyelerden bir diğeri de, ne kadar günahkâr olursa olsun, Allah’a ortak koşmayan kimselerin, cehennemde cezalarını çektikten sonra mutlaka cennete girecekleri müjdesidir. Hem de Havz-ı Kevser’de yıkanıp tertemiz olarak… Hatta cehennemden en son çıkıp kurtulan müminin bile, cennette, bu dünyanın on katı bir yere sahip olacağı hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir.
İçinde müminlere pek çok müjde ve zaruri/temel itikadi bilgilerin bulunduğu Bakara sûresinin son iki ayeti (Âmene’r-Rasûlü…) de üçüncü hediye olarak Mi’rac gecesinde Resûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) vasıtasız verilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki, “Allah Teâlâ, Bakara sûresini iki ayetle sona erdirdi; bunları bana, Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Onları öğreniniz, kadınlarınıza-oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salâttır, hem duâdır, hem Kur’an’dır.” İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4, 147, 151, 158
Hz. Ömer ve Hz. Ali’den (r.anhüma) şöyle rivayet edilmiştir: “Aklı başında bir adam görmezdim ki, Bakara sûresinin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun” demişlerdir. Dârimî, Sünen, Fedâilü’l-Kur’an, 14
Kısacası âlemlere rahmet, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v.) şahsında inananların önüne, kabiliyet ve istidatları nisbetinde manen yükselebilme, nice ulvi makam ve mertebelere ulaşabilme/kavuşabilme kapıları –tabir caizse- ardına kadar açılmıştır.
Geri: Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İSRÂ VE MİRAÇ
Kur’ân-ı Kerim’de İsrâ sûresinin ilk ayet-i celilesi mealen şöyledir:
“Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Habîb-i edîbi Muhammed Mustafa’yı) Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; o hakkıyla işiten, kemaliyle görendir.” (17/1) Meali: Sonra ona yaklaştı ve sarktı. İki yay kadar yahut daha yakın oldu. (en-Necm, 8-9)
İsrâ lûgatte, gece vakti yapılan yolculuğun; mi‘rac da urûc kökünden gelen yükseğe çıkmak veya yukarılara çıkmakta kullanılan merdiven benzeri bir vâsıtanın adıdır.
İslâmî ıstılahta İsrâ ve Mi‘rac, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in Mescid-i Haram’dan başlayıp Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Sidretü’l-Müntehâ’ya ve huzûr-i Rabbi’l-âlemîne kadar devam eden bin bir hikmet ve sırlarla dolu olan yolculuğudur. Yazımızın başlangıcında da belirttiğimiz gibi bu yolculuk, recep ayının 27’nci gecesi vukû bulmuştur. Her sene-i devriyesinde (yıldönümü), bütün İslâm âleminde büyük bir aşk ve vecd ile ihyâ edilir.
Mi‘rac, “hüzün senesi” olarak isimlendirilen devrede, yani Resûlüllah Efendimiz’in en büyük hâmisi, amcaları Ebû Tâlib ile maddeten ve mânen her zaman yanlarında bulunan zevce-i tâhireleri Hadîcetü’l-Kübrâ vâlidemizin vefatlarıyla sıkılan, âdeta hüzne gark olan Peygamberimiz’in (s.a.v.) huzûr-i İlâhîde tesliye edilmesidir… Üç yıldır devam eden Mekkeli müşriklerin ablukası ve on yıla yakın zamandır süregelen sıkıntıların sonunda Resûlüllah Efendimiz’in rahatlaması, bunlara gösterilen sabrın mükâfatlandırılmasıdır.
Allah Teâlâ, lûtuf ve ihsânıyla şereflendireceği kullarını çeşitli imtihanlardan geçirmiştir. En büyük ihsan ve mükâfatlara nâil olan peygamberler de herkesten daha çok sıkıntı-ıztırap ve meşakkatlerle karşılaşmışlar… Tabiî ki en büyüğüyle de, iki cihan serveri Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) mâruz kalmışlardır.
İşte Cenâb-ı Hak, tebliğ esnasında karşılaştığı her sıkıntıya göğüs geren ve İslâm’ın intişârı/yayılması uğrunda her fedâkârlığa katlanan Sevgili Habîbi’ni Mi‘rac’la mükâfatlandırmıştır bu gece…
Velhâsıl Mi‘rac, gerek Peygamberimiz (s.a.v.) ve gerekse ashâbı (r.anhüm) için, o hüzün senesinde, büyük bir tesellî kaynağı olmuştur..
MİRAÇ İLE İLGİLİ DAHA GENİŞ BİLGİ İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İSRÂ VE MİRAÇ
Kur’ân-ı Kerim’de İsrâ sûresinin ilk ayet-i celilesi mealen şöyledir:
“Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Habîb-i edîbi Muhammed Mustafa’yı) Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; o hakkıyla işiten, kemaliyle görendir.” (17/1) Meali: Sonra ona yaklaştı ve sarktı. İki yay kadar yahut daha yakın oldu. (en-Necm, 8-9)
İsrâ lûgatte, gece vakti yapılan yolculuğun; mi‘rac da urûc kökünden gelen yükseğe çıkmak veya yukarılara çıkmakta kullanılan merdiven benzeri bir vâsıtanın adıdır.
İslâmî ıstılahta İsrâ ve Mi‘rac, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in Mescid-i Haram’dan başlayıp Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Sidretü’l-Müntehâ’ya ve huzûr-i Rabbi’l-âlemîne kadar devam eden bin bir hikmet ve sırlarla dolu olan yolculuğudur. Yazımızın başlangıcında da belirttiğimiz gibi bu yolculuk, recep ayının 27’nci gecesi vukû bulmuştur. Her sene-i devriyesinde (yıldönümü), bütün İslâm âleminde büyük bir aşk ve vecd ile ihyâ edilir.
Mi‘rac, “hüzün senesi” olarak isimlendirilen devrede, yani Resûlüllah Efendimiz’in en büyük hâmisi, amcaları Ebû Tâlib ile maddeten ve mânen her zaman yanlarında bulunan zevce-i tâhireleri Hadîcetü’l-Kübrâ vâlidemizin vefatlarıyla sıkılan, âdeta hüzne gark olan Peygamberimiz’in (s.a.v.) huzûr-i İlâhîde tesliye edilmesidir… Üç yıldır devam eden Mekkeli müşriklerin ablukası ve on yıla yakın zamandır süregelen sıkıntıların sonunda Resûlüllah Efendimiz’in rahatlaması, bunlara gösterilen sabrın mükâfatlandırılmasıdır.
Allah Teâlâ, lûtuf ve ihsânıyla şereflendireceği kullarını çeşitli imtihanlardan geçirmiştir. En büyük ihsan ve mükâfatlara nâil olan peygamberler de herkesten daha çok sıkıntı-ıztırap ve meşakkatlerle karşılaşmışlar… Tabiî ki en büyüğüyle de, iki cihan serveri Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) mâruz kalmışlardır.
İşte Cenâb-ı Hak, tebliğ esnasında karşılaştığı her sıkıntıya göğüs geren ve İslâm’ın intişârı/yayılması uğrunda her fedâkârlığa katlanan Sevgili Habîbi’ni Mi‘rac’la mükâfatlandırmıştır bu gece…
Velhâsıl Mi‘rac, gerek Peygamberimiz (s.a.v.) ve gerekse ashâbı (r.anhüm) için, o hüzün senesinde, büyük bir tesellî kaynağı olmuştur..
MİRAÇ İLE İLGİLİ DAHA GENİŞ BİLGİ İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geri: Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun
Çok güzel bilgiler .Allah razı olsun.Kandiliniz mübarek olsun.
En son yağmur tarafından Çarş. Haz. 05, 2013 6:58 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
Geri: Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun
allah daim eylesin.
Tüm inananların miraci kutlu olsun elinize sağlık..
Tüm inananların miraci kutlu olsun elinize sağlık..
şahmaran- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 302
Puanı : 377
Teşekkür : 31
Kayıt tarihi : 17/03/10
Yaş : 60
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Mübarek Aylar - Gün ve Geceler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur