Saat
Similar topics
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Adam Gibi Adam" Yetiştirmek
+2
ZÜMRÜT
aytendeniz
6 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Adam Gibi Adam" Yetiştirmek
Adam Gibi Adam" Yetiştirmek
ÇOCUKLARIMIZDAN SIK SIK YAKINIRIZ. Ama çocuklarımızı nasıl yetiştirmemiz gerektiği konusunu fazla tartışmayız.
Türkiye hemen hiçbir alanda "cevher insan" yetiştiremiyor.
Oysa geçmişimiz, yalnız zaferler açısından değil, insan kaynakları açısından da çok zengin. Geçmişimizin her yılına birkaç "cevher insan" düşüyor. Günümüz ise tamı tamına bir "kaht-ı rical/adam kıtlığı..." Oysa biz aynı milletiz. Peki dün insan yetiştirme bahsinde başarabildiğimizi bugün neden başaramıyoruz?
Açık ki, hem geçmişimizin uzağına, hem de "zamane"nin tuzağına düştük. Ne kendimizi (tabi geçmişimizle birlikte) keşfedebildik, ne başkalarını (Avrupa filan) kavrayabildik. Bir kısır döngü (fasit daire) içinde dönüp duruyoruz.
"Neden"lere ulaşmak istiyorsak, önce geçmişimizle buluşmalıyız. Belli ki, geçmişte, bu coğrafyada yaşayan insanların, yani dedelerimizin ve ninelerimizin insan yetiştirme konusunda sonuç veren metotları varmış. O metot sayesinde, bugün hasretle andığımız "cevher insan"a ulaşmışlar. Bunun tek yolu, anne babanın "cevher insan"a dönüşmesidir.
Bu gerçeği, Batı hayranlarını da etkilemek amacıyla, dilerseniz Avrupalı gezginlerin, yazarların, diplomat ve araştırmacıların eserlerinden aktaralım.
A. L. Castellan'dan bir tespit: "Osmanlılar, ihtiyarlara ve çocuklara büyük ilgi gösterirler."
İşin püf noktalarından biri galiba bu: Hem yaşlılara, hem de çocuklara ilgi sevgi ve şefkat göstermek...
Sonuçta yaşlılar da bir nevi çocuktur!
Çocuk, kendi anne ve babasının, nine ve dedesine gösterdikleri ilgiyi örnek alarak büyür. Anne babası kendi anne babalarına nasıl davranırlarsa, ileriki zamanlarda (çocuk büyüyüp anne babası yaşlılıklarını yaşamaya başladıklarında) anne babasına öyle davranır. Bir anlamda, anne baba olarak, davranış biçimimizle kendi geleceğimizi hazırlıyoruz.
Osmanlı bunun farkındaydı. Bu yüzden aile içi ilişkileri sağlam tutmuş, ailenin yaşlılarına öf dedirtmemeyi esas almıştı. Çocuklar bu örneklere göre yetişirdi. Kendisi iflah olmaz bir İslâm düşmanı olan İngiliz Sefiri Sir James Porter, 17. yüzyıl Osmanlı ailesindeki sevgi ve dayanışma ruhundan gıpta ile bahseder:
"Baba sevgisi çok kuvvetlidir. Çocuklarda sonsuz bir itaatle birlikte, evlâtlık göreviyle ilgili olabilecek her şeye karşı sarsılmaz bir bağlılık görülür. Osmanlılarda çocukların analarıyla babalarına karşı besledikleri sevgi ve hürmet, özellikle takdire değer. İstanbul'da yüz kızartacak derecede çığırından çıkmış evlâtlar az görülür..."
Ne yazık ki, aile dışı bağlarımızdan sonra (komşuluk ilişkisi gibi) aile içi bağlarımız da koptu. Çoktandır hayatı paylaşmıyoruz. Aynı ailenin fertleri tek tek kendi hayatlarını yaşıyor. Aile kültürü git gide zayıflıyor.
Bundan da en çok çocuklar etkileniyor.
Fransız yazar ve gezgin Dr. A. Brayer, çocuk yetiştirme zincirinin ilk halkasını keşfediyor, diyor ki:
"Çocuklar arasında küfürleşme ve yumruklaşma görülmez. Bunlar İslâm terbiyesiyle ıslah edildikleri için, kendi aralarında sakin sakin oynayıp eğlenirler."
İşin özü ve özeti Brayer'in "İslâm terbiyesi" vurgusu yaptığı yerdir. Uzaklaştığımız nokta da işte o temeldir. Bu sistemi önce anne baba hazmetmeli, anlatarak değil, yaşayıp paylaşarak çocuklarına aktarmalıdır. İngiliz yazarı Thornton, "Sade bir din olan İslâmiyeti, çocuklar, analarıyla babalarından öğrenirler" diyerek tam bu noktaya vurgu yapıyor.
Ve aşağı-yukarı her şeyi açıklayan flaş bir cümle: "Türklerin ahlâkı, çocuklukta iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir..."
Bence işin nirengi noktası budur. Günümüzde kötü örnek çok, iyi örnek ise "yok" denecek kadar az. Çocuklarımız "kötü örnek"lerle iç içe büyüyor. Sonuçta "kötü" ve "kötülük" normalleşiyor, sıradanlaşıyor, kanıksanıyor. Bu durumda kendimiz (anne ve baba) "iyi örnek" olmak zorundayız...
Yani "adam gibi çocuk" yetiştirmek için, önce anne babaların "adam gibi adam" olmaları lâzım.
• ••
A. Brayer "Neuf anne'es a Constantinople" isimli eserinde Osmanlı toplumunun sevgi, saygı ve dayanışma ruhundan, yardımseverliğinden, ikramından, kendi ifadesiyle "insanı minnettar bırakan davranışlarından uzun uzun bahseder.
Fransız toplumunun bu hasletleri örnek almasını diler İnsanî hislerin ve hasletlerin, 18. asır Fransa'sında, neden Osmanlı toplumundaki gibi olmadığına hayıflanır. Bunun sebeplerini araştırır ve bir yabancının varabileceği bazı doğru tespitlere varır. Der ki:
"Müslüman Türklerin barbarlıkları hakkında müelliflerimizin yazdıkları yazılara rağmen, bütün bu iddiaların aksini ispat eden vakıalar ortadadır. Dinin manen zincirlemiş olduğu hakiki Müslümanlar, ancak onun kendilerine çizmiş olduğu daire dahilinde hareket edebilirler..."
Kimi aydınlarımızın bir türlü varmak istemediği bu noktaya bir yabancı gezginin üstelik 18. asırda ulaşmış olması düşündürücüdür. Brayer, Osmanlı toplumunu yücelten esrarı keşfetmiş ve kitabına çekinmeden geçirmiştir.
Şöyle devam ediyor:
"O su bentlerini, yol boylarıyla gezinti yerlerinde rastlanan sayısız çeşmelerle sebilleri, yolcuları barındırıp dinlendirmek ve yiyeceklerini temin etmek için yapılan o hamamlı, çok odalı ve etrafları sıra sıra dükkanlı hanları kuran da o ruhtur."
Hangi ruh?" diye sorarsanız, onu da izninizle Dr. Brayer'in kaleminden okuyalım:
Kur'an'ın mü'minleri teshir eden ruhu" diyor.
Ve sözlerine şöyle sürdürüyor:
Birtakım menfaat kaygıları, eğlence düşkünlükleri, adeta kadınların da iştirak ettiği ticarî muamele gaileleri hasılı başka memleketlerin her şeyleri kadınların çocuklarına karşı şefkatlerini azalttığı hâlde, Osmanlı'nın harem (aile) hayatı, bilâkis bütün bu hislerin bir merkezde toplanıp artmasını temin etmektedir."
İşin özü ve özeti, Osmanlı ailesi çocuk yetiştirmekte fani olmuştu. Dengelerini buna göre kurmuş ve oturtmuştu. Şimdiki Avrupai aile yapımızda ise anne de çalışıyor, baba da... Nineler ve dedeler zaten çoktan aile dışına çıkarılmış. Bu durumda çocuklarımızı ya sokak yetiştirecek ya da televizyon...
Dr. Brayer Osmanlı aile hayatına temas ederken, bilhassa yetişkin çocukların anne babaları ile birlikte oturmaktan derin bir haz duyduklarını belirterek diyor ki:
"Çocuklar yetişip adam oldukları zaman, analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları hâlde..."
Oradan geçiyor kendi toplumunu tenkide:
"Başka memleketlerde çok defa çocuklar, olgunluk çağına girer girmez (ekonomik özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz) analarıyla babalarından ayrılmakta, ekonomik menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe tartışmakta, hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları hâlde anne babalarını sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta, zavallılara karşı âdeta yabancılaşmaktadırlar."
Biz de Avrupalılaştık ya, şimdi aynı durumdayız. Aynı sıkıntıları, aynı hasreti çekiyoruz. İşin tuhafı Avrupa aile kurumunu bozmanın faturasına toplumun dayanamadığını görmüş ve aile kurumunu sağlamlaştırma arayışlanna yönelmişken biz yanlış istikamette mesafe almayı sürdürüyoruz.
Doğuluyduk, Batıya özendik; lâkin tam "Batılı" da olamadık. İki cami arasında bînamaza döndük...
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
ÇOCUKLARIMIZDAN SIK SIK YAKINIRIZ. Ama çocuklarımızı nasıl yetiştirmemiz gerektiği konusunu fazla tartışmayız.
Türkiye hemen hiçbir alanda "cevher insan" yetiştiremiyor.
Oysa geçmişimiz, yalnız zaferler açısından değil, insan kaynakları açısından da çok zengin. Geçmişimizin her yılına birkaç "cevher insan" düşüyor. Günümüz ise tamı tamına bir "kaht-ı rical/adam kıtlığı..." Oysa biz aynı milletiz. Peki dün insan yetiştirme bahsinde başarabildiğimizi bugün neden başaramıyoruz?
Açık ki, hem geçmişimizin uzağına, hem de "zamane"nin tuzağına düştük. Ne kendimizi (tabi geçmişimizle birlikte) keşfedebildik, ne başkalarını (Avrupa filan) kavrayabildik. Bir kısır döngü (fasit daire) içinde dönüp duruyoruz.
"Neden"lere ulaşmak istiyorsak, önce geçmişimizle buluşmalıyız. Belli ki, geçmişte, bu coğrafyada yaşayan insanların, yani dedelerimizin ve ninelerimizin insan yetiştirme konusunda sonuç veren metotları varmış. O metot sayesinde, bugün hasretle andığımız "cevher insan"a ulaşmışlar. Bunun tek yolu, anne babanın "cevher insan"a dönüşmesidir.
Bu gerçeği, Batı hayranlarını da etkilemek amacıyla, dilerseniz Avrupalı gezginlerin, yazarların, diplomat ve araştırmacıların eserlerinden aktaralım.
A. L. Castellan'dan bir tespit: "Osmanlılar, ihtiyarlara ve çocuklara büyük ilgi gösterirler."
İşin püf noktalarından biri galiba bu: Hem yaşlılara, hem de çocuklara ilgi sevgi ve şefkat göstermek...
Sonuçta yaşlılar da bir nevi çocuktur!
Çocuk, kendi anne ve babasının, nine ve dedesine gösterdikleri ilgiyi örnek alarak büyür. Anne babası kendi anne babalarına nasıl davranırlarsa, ileriki zamanlarda (çocuk büyüyüp anne babası yaşlılıklarını yaşamaya başladıklarında) anne babasına öyle davranır. Bir anlamda, anne baba olarak, davranış biçimimizle kendi geleceğimizi hazırlıyoruz.
Osmanlı bunun farkındaydı. Bu yüzden aile içi ilişkileri sağlam tutmuş, ailenin yaşlılarına öf dedirtmemeyi esas almıştı. Çocuklar bu örneklere göre yetişirdi. Kendisi iflah olmaz bir İslâm düşmanı olan İngiliz Sefiri Sir James Porter, 17. yüzyıl Osmanlı ailesindeki sevgi ve dayanışma ruhundan gıpta ile bahseder:
"Baba sevgisi çok kuvvetlidir. Çocuklarda sonsuz bir itaatle birlikte, evlâtlık göreviyle ilgili olabilecek her şeye karşı sarsılmaz bir bağlılık görülür. Osmanlılarda çocukların analarıyla babalarına karşı besledikleri sevgi ve hürmet, özellikle takdire değer. İstanbul'da yüz kızartacak derecede çığırından çıkmış evlâtlar az görülür..."
Ne yazık ki, aile dışı bağlarımızdan sonra (komşuluk ilişkisi gibi) aile içi bağlarımız da koptu. Çoktandır hayatı paylaşmıyoruz. Aynı ailenin fertleri tek tek kendi hayatlarını yaşıyor. Aile kültürü git gide zayıflıyor.
Bundan da en çok çocuklar etkileniyor.
Fransız yazar ve gezgin Dr. A. Brayer, çocuk yetiştirme zincirinin ilk halkasını keşfediyor, diyor ki:
"Çocuklar arasında küfürleşme ve yumruklaşma görülmez. Bunlar İslâm terbiyesiyle ıslah edildikleri için, kendi aralarında sakin sakin oynayıp eğlenirler."
İşin özü ve özeti Brayer'in "İslâm terbiyesi" vurgusu yaptığı yerdir. Uzaklaştığımız nokta da işte o temeldir. Bu sistemi önce anne baba hazmetmeli, anlatarak değil, yaşayıp paylaşarak çocuklarına aktarmalıdır. İngiliz yazarı Thornton, "Sade bir din olan İslâmiyeti, çocuklar, analarıyla babalarından öğrenirler" diyerek tam bu noktaya vurgu yapıyor.
Ve aşağı-yukarı her şeyi açıklayan flaş bir cümle: "Türklerin ahlâkı, çocuklukta iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir..."
Bence işin nirengi noktası budur. Günümüzde kötü örnek çok, iyi örnek ise "yok" denecek kadar az. Çocuklarımız "kötü örnek"lerle iç içe büyüyor. Sonuçta "kötü" ve "kötülük" normalleşiyor, sıradanlaşıyor, kanıksanıyor. Bu durumda kendimiz (anne ve baba) "iyi örnek" olmak zorundayız...
Yani "adam gibi çocuk" yetiştirmek için, önce anne babaların "adam gibi adam" olmaları lâzım.
• ••
A. Brayer "Neuf anne'es a Constantinople" isimli eserinde Osmanlı toplumunun sevgi, saygı ve dayanışma ruhundan, yardımseverliğinden, ikramından, kendi ifadesiyle "insanı minnettar bırakan davranışlarından uzun uzun bahseder.
Fransız toplumunun bu hasletleri örnek almasını diler İnsanî hislerin ve hasletlerin, 18. asır Fransa'sında, neden Osmanlı toplumundaki gibi olmadığına hayıflanır. Bunun sebeplerini araştırır ve bir yabancının varabileceği bazı doğru tespitlere varır. Der ki:
"Müslüman Türklerin barbarlıkları hakkında müelliflerimizin yazdıkları yazılara rağmen, bütün bu iddiaların aksini ispat eden vakıalar ortadadır. Dinin manen zincirlemiş olduğu hakiki Müslümanlar, ancak onun kendilerine çizmiş olduğu daire dahilinde hareket edebilirler..."
Kimi aydınlarımızın bir türlü varmak istemediği bu noktaya bir yabancı gezginin üstelik 18. asırda ulaşmış olması düşündürücüdür. Brayer, Osmanlı toplumunu yücelten esrarı keşfetmiş ve kitabına çekinmeden geçirmiştir.
Şöyle devam ediyor:
"O su bentlerini, yol boylarıyla gezinti yerlerinde rastlanan sayısız çeşmelerle sebilleri, yolcuları barındırıp dinlendirmek ve yiyeceklerini temin etmek için yapılan o hamamlı, çok odalı ve etrafları sıra sıra dükkanlı hanları kuran da o ruhtur."
Hangi ruh?" diye sorarsanız, onu da izninizle Dr. Brayer'in kaleminden okuyalım:
Kur'an'ın mü'minleri teshir eden ruhu" diyor.
Ve sözlerine şöyle sürdürüyor:
Birtakım menfaat kaygıları, eğlence düşkünlükleri, adeta kadınların da iştirak ettiği ticarî muamele gaileleri hasılı başka memleketlerin her şeyleri kadınların çocuklarına karşı şefkatlerini azalttığı hâlde, Osmanlı'nın harem (aile) hayatı, bilâkis bütün bu hislerin bir merkezde toplanıp artmasını temin etmektedir."
İşin özü ve özeti, Osmanlı ailesi çocuk yetiştirmekte fani olmuştu. Dengelerini buna göre kurmuş ve oturtmuştu. Şimdiki Avrupai aile yapımızda ise anne de çalışıyor, baba da... Nineler ve dedeler zaten çoktan aile dışına çıkarılmış. Bu durumda çocuklarımızı ya sokak yetiştirecek ya da televizyon...
Dr. Brayer Osmanlı aile hayatına temas ederken, bilhassa yetişkin çocukların anne babaları ile birlikte oturmaktan derin bir haz duyduklarını belirterek diyor ki:
"Çocuklar yetişip adam oldukları zaman, analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları hâlde..."
Oradan geçiyor kendi toplumunu tenkide:
"Başka memleketlerde çok defa çocuklar, olgunluk çağına girer girmez (ekonomik özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz) analarıyla babalarından ayrılmakta, ekonomik menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe tartışmakta, hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları hâlde anne babalarını sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta, zavallılara karşı âdeta yabancılaşmaktadırlar."
Biz de Avrupalılaştık ya, şimdi aynı durumdayız. Aynı sıkıntıları, aynı hasreti çekiyoruz. İşin tuhafı Avrupa aile kurumunu bozmanın faturasına toplumun dayanamadığını görmüş ve aile kurumunu sağlamlaştırma arayışlanna yönelmişken biz yanlış istikamette mesafe almayı sürdürüyoruz.
Doğuluyduk, Batıya özendik; lâkin tam "Batılı" da olamadık. İki cami arasında bînamaza döndük...
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
Geri: Adam Gibi Adam" Yetiştirmek
Doğuluyduk, Batıya özendik; lâkin tam "Batılı" da olamadık. İki cami arasında bînamaza döndük...
Çocuklar ailelerin gelecekteki aynalarıdır.İlk temel eğitim aile de başlar,geleceğin aynası temiz ve lekesiz parlamasını isteyenler,geleceğe yatırımlarını ölçüp biçip iyice tartarak inceden daha ince kılıçtan keskin olan çocuk yetiştirme sanatını özenle dikkate alarak hareket etmeliler ki,yarın hesap günü geldiğinde ne çocuklar ailesinden şikayetçi,nede aileler çocuklarından şikayetçi olabilsinler ki,Rabbimizin sualinden başarı ile geçebilsinler,
Aileler desin ki''Evet Rabbim biz görevimizi sonuna kadar yaptık müsterihiz,çocuklarımızdan da razıyız bundan gayrı Sana kalmış Rahmetin bize çocuklarımıza karşı ''diyebilsinler
Çocuklar da ''Evet Rabbim biz ailemizden razıyız bize vermeleri gereken doğruları verdiler bundan gayrı Rahmetin Sana kalmış onlara ve bize karşı'' diyebilsinler.
ayten kardeşim
Çocuklar ailelerin gelecekteki aynalarıdır.İlk temel eğitim aile de başlar,geleceğin aynası temiz ve lekesiz parlamasını isteyenler,geleceğe yatırımlarını ölçüp biçip iyice tartarak inceden daha ince kılıçtan keskin olan çocuk yetiştirme sanatını özenle dikkate alarak hareket etmeliler ki,yarın hesap günü geldiğinde ne çocuklar ailesinden şikayetçi,nede aileler çocuklarından şikayetçi olabilsinler ki,Rabbimizin sualinden başarı ile geçebilsinler,
Aileler desin ki''Evet Rabbim biz görevimizi sonuna kadar yaptık müsterihiz,çocuklarımızdan da razıyız bundan gayrı Sana kalmış Rahmetin bize çocuklarımıza karşı ''diyebilsinler
Çocuklar da ''Evet Rabbim biz ailemizden razıyız bize vermeleri gereken doğruları verdiler bundan gayrı Rahmetin Sana kalmış onlara ve bize karşı'' diyebilsinler.
ayten kardeşim
ZÜMRÜT- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 1882
Puanı : 1360
Teşekkür : 73
Kayıt tarihi : 29/09/10
mahser- Özel Üye
-
Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 542
Puanı : 281
Teşekkür : 42
Kayıt tarihi : 24/10/10
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
Geri: Adam Gibi Adam" Yetiştirmek
HAYIRLI EVLAT OLABILME,HAYIRLI EVLATLAR YETISTIREBILME DUA SI ILE
MINE- Özel Üye
-
Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 344
Puanı : 276
Teşekkür : 36
Kayıt tarihi : 02/11/10
Yaş : 49
Nerden : GREECE
Geri: Adam Gibi Adam" Yetiştirmek
Yani "adam gibi çocuk" yetiştirmek için, önce anne babaların "adam gibi adam" olmaları lâzım.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur