Saat
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
ÜVEYSİLİK VE ŞEYHLERİN SECERESİ
2 posters
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
ÜVEYSİLİK VE ŞEYHLERİN SECERESİ
ÜVEYSİLİK VE ŞEYHLERİN SECERESİ
Peygamber efendimiz veya evliyanın ruhları ile terbiye edilene üveysi denir. Kitaplardaki bilgiler şöyle: Evliyadan birine üveysi olmak için her gün tenha bir yerde iki rekat namaz kılıp, bir Fatiha okuyup, sevaplarını onun mübarek ruhuna göndermeli, bir müddet onun ruhunu düşünmeli. Birkaç gün sonra onun üveysisi olunur. (Dürr-ül-mearif) Evliyadan birinin üveysisi olmak için tenha bir yerde iki rekat namaz kılıp, sevabını o velinin ruhuna gönderip ruhunu düşünerek beklemelidir. (Makamat-i Mazheriyye) Üveysi olmak için itikadın düzgün olması ve dinimizin emirlerine uyulması gerekir. Ayrıca, çok sevmek de şarttır.
Böyle bir kimse, istediği velinin üveysisi olabilir. Üveysi olan da, o veli tarafından terbiye edilerek yükselir. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Resulullah efendimizin vârislerinden birine üveysi olan, aynı zamanda Resulullaha da üveysi olmuş olur. Peygamber efendimiz (SAV) veya evliyanın ruhları ile rabıta (hal) veya rüya yoluyla terbiye edilene üveysi denir. Tasavvufta buna üveysilik yolu denir. Hazreti Peygamber (S.A.V) efendimizi gözleri ile görmediği halde müthiş bir aşkla bağlı olan Veysel Karani (ks) bu aşk ve bağlılığıyla ulvi makamlara ulaşmıştır..
Üveysilik denince şu dört zümre anlaşılır.
1- Peygamber Efendimizin ruhaniyetinden feyz almak
2- Veysel Karani Hazretlerinin ruhaniyetinden feyz almak
3- Mürşid-i Kamilin ruhaniyetinden feyz almak
4- Birde Hızır (a.s) aracılığı ile irşad olanlar Bu meselenin kısa izahı tasavvufta bir mürşide ulaşmayıp onun ruhaniyetinden feyz alanlara “Üveysi” denmesine yol açmıştır.
Yani görmediği bir şeyh tarafından yetiştirilen Sufiye, “Üveysi” bu yoldaki yetişme tarzına “Üveysilik” denmektedir. Kıymetli Müslümanlar! Yukarıdaki tariflere bakıldığında “görmediği kimselerin ruhaniyeti tarafından terbiye edilen” kimselere üveysi dendiği açıklanmaktadır. İnsanların görmediği kimselerin yaşantısını örnek almaları ve onun yolunu takip etmeleri elbette mümkündür, hatta resulü için gereklidir de diyebiliriz. Resulüllah bizim için en güzel örnektir.
Ölmüş kimselerin ruhları ile terbiye edilmek iki şekilde olur:
1-Rüyada görmek,
2-Rabıta yapmak
1- Rüyada görmek: Rüyasında sevdiği bir veliyi görenin “ben rüyamda falanı gördüm bana şunu şunu yapmamı yahut yapmamamı söyledi” nevinden bir terbiye edilme şekli. Bu kapıyı açtığınızda (bu kapının İslam’da “rüyalar hüccet ve delil olamaz” anlayışına terstir) bu kapıdan istediğiniz ve istemediğiniz anlayışlar İslam’ın içine girebilecektir. Yani her bir fert aklına geleni İslam’ın kuralı imiş gibi lanse edebilecektir.
2- Rabıta yapmak:Tenha bir yerde yahut toplum içerisinde şeyhinin ruhaniyetini düşünerek ve ondan -ister ölü olsun isterse diri fark etmez- yardım dilenerek (istimdat) gönlünü ona bağlamak.Oysa İslam’da yardım dilenecek yegane varlık bellidir. İnsanların tevhidini bozabilecek durumlardan şiddetle kaçınmak gerekir. Bu kapıyı sıkıca kapatmak gerekir.
Örnek verecek olursak Abdulhalık Gucduvani hocası Sadrettin’e sorar: Bu gizliliğin aslı ve hafî zikrin hakikati nedir? Cehrî zikirde organlar hareket eder, ses dışardan duyulur. Hafî zikri ise dışardaki insanlar görmese bile, insanın içindeki şeytan görür. Çünkü Allah Rasûlü (s.a): "Şeytan insanoğlunun kan damarlarında dolaşır" buyurmaktadır. Öyleyse insanın zikir sırasında başkaları tarafından görülmemesinin ve şeytan tarafından sezilmemesinin yolu nedir? Allame Sadreddin bu soruya cevap vermekte zorlanınca işin kolayını hakikati itiraf etmekte buldu ve şöyle konuştu: - Bu sorunun cevabı, ancak ledün ilmiyle verilir. O da bizde yok. Çünkü o, Allah""ın velî kullarına has bir ilimdir. Şu kadar var ki, Allah dilerse senin karşına bir veli kulunu çıkarır ve müşkilini hallettirir. Hızırla Dostluğu: Hace Abdülhalık, hocasının bu sözünden sonra Allah""ın, kendisine yol gösterecek kimseyi bir gün karşısına çıkarmasını bekler olmuştu. Bir süre sonra karşısına çıkan, Hızır (a.s.) oldu. Babasının da rehberi Hızır idi. Hızır onu evlatlığa kabul etti ve ona "vukuf-i adedi" ile "hafî zikri" talim etti. Hızır""ın Gucdûvanî""ye gönül zikrinden başka, başını havuza sokturup nefesini tutturarak nefy ve isbat ile tevhid zikrini öğrettiği de nakledilir. Alimin sorulan soruyu bilememesi ve arkasından “dilerim Allah karşına bir veli kulunu çıkarır da müşkilini hallettirir” demesi Gucduvani’nin Hızır’la dost olması, Hızır’ın hafi zikri talim ettirmesi ve Hızır’ın Gucduvani’nin kafasını suyun içine sokturarak nefesini tutturarak zikrettirmesi ;gerçekten bu gibi düşüncelerin bir kıstası olmaması yani ölçüsüzlük çok hoş olmasa gerek.
Ayrıca İslam’da olmayan şekilleri ve akla mantığa uymayan şeylerin anlatılması İslam’ın ayağını yerden kestiğinden dolayı zararlı şeyler olarak görüyorum. Bâyezid Bâyezid, Ca""fer-i Sâdık ""ın rûhâniyetinden "üveysî" yolla terbiye gördü. o şöyle münacatta bulunurdu: "Ya Rabb, benliğimi aradan çıkar, ben seninle oldukça en büyük benim. Nefsimle oldukça en küçük benim." Mürşid olacak kimseyi tanımak için şöyle bir ölçü koymuştu: "Kendisine gökyüzünde uçma veya bağdaş kurma kerameti verilen kimseye hemen kalkıp aldanıvermeyin.
Önce onun emir ve nehiy çizgisindeki yerine, şer""i hududa riayetteki durumuna bakın." Kendisi keramet izharından kaçınır ve bunun kendisi için manevi düşüşe vesile olmasından korkardı. Şöyle anlatırdı: Bir gün Dicle kenarına vardım, nehrin iki yakası bana yol vermek için birleşti. Ben yemin ederek "Buna aldanmam" dedim. Çünkü, halkın yarım akçeye geçtiği yoldan otuz yıllık amelimi zayi ederek geçmek istemezdim. Bana Kerim lazım, keramet değil. Allah aşkına bakar mısınız bir taraftan kerameti açığa vurmaktan kaçınacaksın ve bir taraftan da Dicle sularının sana yol vermek için birleştiğini anlatacaksın.
Buna bizim dilimizde “bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz” derler. Bayezîd, zahiddi. Zahidliği üç basamak olarak görürdü. Birinci basamağını, dünya ve içindekileri bırakmak; ikinci basamağını ahiret ve ahirete aid şeylerin sevgisini gönülden çıkarmak; üçüncü basamağını da Allah""tan başka herşeyden kalbi bağı kesmek olarak anlatırdı. Zahitliğin basamaklarına bakar mısınız?
Bunların hangi biri uygulanabilir ki: Dünya ve içindekiler terk edilebilir mi? Ahiret’e ait şeylerin(cennet ve cehennem vs.) sevgisi gönülden çıkarılabilir im? Allah’tan başka her şeyden kalbi bağı kesmek nasıl olacak ki; var mı bir formülü. Şâh-ı Nakşbend Şâh-ı Nakşbend hazretleri gizli zikre olan meyilleri sebebiyle bir bakıma Abdülhâlik Gucdüvâni""nin üveysi müridi oldu. O""nun vaz"" ettiği esaslar çerçevesinde ve ondan aldığı ruhani üveysi terbiye dairesinde yetişti. Müridinin halindeki farklılığı sezen ve onun cehri zikre katılmayışı dolayısıyla müridlerinin tepkisini bilen Emir Külâl, bir müddet sonra ona: "Şeyhim Muhammed Baba Simâsî""nin senin yetişmen konusundaki emirlerini yerine getirdim. Göğsümde ne varsa sana aktardım. Ama senin himmet kuşun beni geçti. Artık kemâl semasında dilediğiniz gibi uçmağa tarafımdan mezunsun" dedi. Çağına yetişmeden, yüz yüze görüşmeden feyz aldığı "üveysî" mürşidi Abdülhâlik Gucdüvânî ona âlem-i mânâda şu nasihatta bulunmuştu: "Oğlum Bahâeddin, zikr-i ilâhi""den fariğ olma! Mahlûkata hâlisâne hizmet et.
Çünkü Hakk""a giden yol, hizmetten geçer. Ayağını şeriat seccadesine koy, emir ve nehyde istikamet üzre ol. Daima azimetle amel et, sünnete ittibâ et, ruhsatları bırak, bid""atlerden kaç insanlar, hayvanlar ve bitkiler senden hizmet bekliyor. Hafi zikre sarıl. Allah yâr ve yardımcın olsun." Bu vasiyetin tesiri ve fıtratındaki merhametin muktezasınca, onun yaralı hayvanlara baktığı; yaralarını tedavi ettiği hattâ, sokakların temizliğiyle bile meşgul olarak halka hizmet ettiği rivayet edilir. Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde "Eziyet veren şeyi yoldan uzaklaştırmayı" imândan saymışlardır. Şâh-ı Nakşbend hazretleri, bu hadisteki ezayı "nefs", yolu da Hak yolu ve tarikat olarak yorumlardı ve bu duruma göre hadisin anlamı Bâyezid Bistamî""nin buyurduğu gibi, "Nefsini bırak da gel" şeklindedir. Hak ehli kimselere muhabbete bile mani olan nefsten geçmek nefsin sıfatları, esaretinden kurtulmak gerekir. Gördüğü bir rüya üzerine kendisinin doğumundan bir asır önce vefat etmiş bulunan Abdülhalik-i Gücdüvani""nin ruhaniyetine intisap etti ve Üveysi lakabını aldı.
Mesela Beyazid-i Bistami,Caferi Sıdık Hz’in ruhu tarafından; Ebul Hasan Harakani,Bayezıdi Bistami Hz’nin ruhu tarafından(bk:tasavvuf terimleri sözlüğü,Süleyman Uludağ); Şah-ı Nakşibendî Hz, hacegan silsilesinin başı Abdülhalıkı Gücdüvani Hzin ruhaniyatı tarafından(bk:Altın Silsile); Bediüzzaman Hz, Gavs-ı Azam ve İmamı ALİ Hz tarafından; Hace Ahrar, Hace Bahaeddin Nakşibend Hz tarafından(Rabbani,532.M) manen irşad edilmişlerdir.Kısacası Üstad hz""leri üveysidir, ama zahirde bir şeyhe bağlanmadan üveysi olanlardan Şah-ı Nakşibendi Kuddise sirruhu çok mütevazı bir hayat yaşardı. Haramlardan titizlikle sakınır, ruhsat yolundan çok, azimet yolunu tercih ederdi. Misafirlerine ikramdan hoşlanır, hediyeye, hediye île mukabele etmeye çalışırdı.
Mahlukatın tümüne şefkat nazarıyla bakardı. Tasavvufdaki ilk hallerini şöyle anlatmıştır: -Tasavvuf hallerinden cezbe hali çoğalıp kararsız düştüğüm günlerde. geceleri ay İşığında kabristanda dolaşırdım. Bir gece devamlı ziyaret edilmekte olan üç büyük zatın mezarını gördüm. Her birinin kabrinde yanmakta olan birer kandil vardı. Kandillerin yağı ve fitilleri olduğu halde çok sönük yanıyorlardı. Fitillerini hareket ettirmek lazımdı ki, parlak yanıp çok ışık versinler. O kandilleri öylece bırakıp, Hace Muhammed Vasî Kuddise sir-ruhunun kabri başına gittim.
Orada Ahmed Eckarnevi Kuddise sirruhu""nun kabrine gitmem işaret olundu, oraya gittim. Bellerinde kılıç takılı olan iki kişi geldi. Bir hayvana beni bindirip yönünü de Mezdahin tarafına çevirip ayrıldılar. O gece devamlı yol alarak sabaha doğru Mezdahin mezarlığına ulaştım. Orada da diğer mezarlardaki gibi bir kandil yanıyordu. Fakat o da sönük yanıyordu. Kıbleye karşı oturdum. Bu sırada bana geçkinlik hali geldi. Kıble tarafında gördüğüm duvar yarıldı. Gördüğüm manzara; yeşil örtüler ile süslenmiş bir taht ve bu taht üzerinde bir zat oturmuştu. Etrafında ise kalabalık bir cemaat vardı. İçlerinde Baba Semmasî Kuddise sirruhu da bulunuyordu. Sadece Onu tanıyordum. Daha sonra anladım ki bu zatlar, vefat eden bu yolun büyükleridir. Fakat kürsinin üzerinde oturan kimdir diye merak ediyordum ki, kürsünün etrafında oturanlardan biri bana dedi ki: -Bu zat Hace Abdülhalık Gücdüvanî Kuddise sirruhudur. Etrafındaki cemaat ise O""nun Halifeleridir. Sonunda Hocam Baba Semmasi Hazretleri""ni göstererek bunu hayatta iken gördüm, senin şeyhindir. Sana taç verdi. Onu tanıdın mı? -"Evet Hocamı tanıdım, fakat tacın nerede olduğunu bilmiyorum" dedim. -O senin evindedir. Onu sana keramet olarak verdiler ki bir bela gelecek olsa, onun bereketiyle def edilir. -Sonra denildi ki: Şimdi dikkat kesili Abdülhalık Gücdüvanî Kuddise sirruhu sana nasihat edecek! -Hace Hazretleri""nin elini öpmek istedim, izin verildi. Yaklaştım, selam verip edeple elini öptüm. Sonra huzurunda edeple ayakta durdum. Tasavvufda ilerlemek hususunda şöyle buyurdu: -Evladım kabirlerin basında kandillerin sana öyle gösterilmesi senin bu yolda kabiliyet sahibi olduğuna alamettir. Fakat fitil gibi olan kabiliyeti hareketlendirmek lazımdır ki, bu kabiliyet ortaya çıksın. Hakkın gizli sırları sana açık olsun.
Allah rızası için yukarıdaki durumu bir daha bir daha okuyunuz. Bu durum ne ile açıklanabilir ki. Gördükleri şeyler ve işittikleri ne olabilir ki. Bu durum velilere mahsus bir durumsa rüyalar bizi bağlamaz. O durum kendisini ilgilendirir. Yani bizi ilgilendirmez ve yazılmasına da gerek yoktur. Çünkü rüyadan hüccet ve delil olmaz.
Üveysi Tarikati’ne mensup şeyhlerin şeceresi
Hz.MUHAMMED s.a
Hz.Üveys el-Karanî
Musa bin Zaydâ
İbrahim bin Edhem
Şakîk-ı Belhî
Hâtem-ı Asam bin Alvan
Ebû Turâb-ı Nahşî
Ebû Amr-ı Sıtahrî
Câfer-ı Huldî bin Muhammed
Ebû Hüseyin-ı Hemedânî bin Cehsam
Yahyâ Efendi
İbrahim Efendi( Yahyâ Efendi’nin oğlu)
Ali Efendi (Yahyâ Efendi’nin oğlu)
Külâhî-zâde El-Hâc Mahmûd Kayserî
Sarı Hâfız-zâde El-Hâc Ahmed Behcetî-i Kayserî
El-Hâc Mustafâ Münîb-ı Kayserî
Mustafâ Kâtib-zâde Kayserî
El-Hâc Muhammed Said-ı Kayserî
Ebu’l-fakîr Yusuf Efendi
Hafız Ali Efendi (Yusuf Efendi’nin damadı?-1836)
Mehmed Nuri Şemseddin Efendi(1836-1866 arasında)
Mehmed Nuri Efendi(Mehmed Nuri Şemseddin Efendi’nin oğlu 1866-1873)
Hasan Hayri Efendi (Mehmed Nuri Şemseddin Efendi’nintorunu 1873-1890’lar)
Abdülhayy Efendi (1886-1961, Son şeyhtir. ..?..-1961)
Peygamber efendimiz veya evliyanın ruhları ile terbiye edilene üveysi denir. Kitaplardaki bilgiler şöyle: Evliyadan birine üveysi olmak için her gün tenha bir yerde iki rekat namaz kılıp, bir Fatiha okuyup, sevaplarını onun mübarek ruhuna göndermeli, bir müddet onun ruhunu düşünmeli. Birkaç gün sonra onun üveysisi olunur. (Dürr-ül-mearif) Evliyadan birinin üveysisi olmak için tenha bir yerde iki rekat namaz kılıp, sevabını o velinin ruhuna gönderip ruhunu düşünerek beklemelidir. (Makamat-i Mazheriyye) Üveysi olmak için itikadın düzgün olması ve dinimizin emirlerine uyulması gerekir. Ayrıca, çok sevmek de şarttır.
Böyle bir kimse, istediği velinin üveysisi olabilir. Üveysi olan da, o veli tarafından terbiye edilerek yükselir. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Resulullah efendimizin vârislerinden birine üveysi olan, aynı zamanda Resulullaha da üveysi olmuş olur. Peygamber efendimiz (SAV) veya evliyanın ruhları ile rabıta (hal) veya rüya yoluyla terbiye edilene üveysi denir. Tasavvufta buna üveysilik yolu denir. Hazreti Peygamber (S.A.V) efendimizi gözleri ile görmediği halde müthiş bir aşkla bağlı olan Veysel Karani (ks) bu aşk ve bağlılığıyla ulvi makamlara ulaşmıştır..
Üveysilik denince şu dört zümre anlaşılır.
1- Peygamber Efendimizin ruhaniyetinden feyz almak
2- Veysel Karani Hazretlerinin ruhaniyetinden feyz almak
3- Mürşid-i Kamilin ruhaniyetinden feyz almak
4- Birde Hızır (a.s) aracılığı ile irşad olanlar Bu meselenin kısa izahı tasavvufta bir mürşide ulaşmayıp onun ruhaniyetinden feyz alanlara “Üveysi” denmesine yol açmıştır.
Yani görmediği bir şeyh tarafından yetiştirilen Sufiye, “Üveysi” bu yoldaki yetişme tarzına “Üveysilik” denmektedir. Kıymetli Müslümanlar! Yukarıdaki tariflere bakıldığında “görmediği kimselerin ruhaniyeti tarafından terbiye edilen” kimselere üveysi dendiği açıklanmaktadır. İnsanların görmediği kimselerin yaşantısını örnek almaları ve onun yolunu takip etmeleri elbette mümkündür, hatta resulü için gereklidir de diyebiliriz. Resulüllah bizim için en güzel örnektir.
Ölmüş kimselerin ruhları ile terbiye edilmek iki şekilde olur:
1-Rüyada görmek,
2-Rabıta yapmak
1- Rüyada görmek: Rüyasında sevdiği bir veliyi görenin “ben rüyamda falanı gördüm bana şunu şunu yapmamı yahut yapmamamı söyledi” nevinden bir terbiye edilme şekli. Bu kapıyı açtığınızda (bu kapının İslam’da “rüyalar hüccet ve delil olamaz” anlayışına terstir) bu kapıdan istediğiniz ve istemediğiniz anlayışlar İslam’ın içine girebilecektir. Yani her bir fert aklına geleni İslam’ın kuralı imiş gibi lanse edebilecektir.
2- Rabıta yapmak:Tenha bir yerde yahut toplum içerisinde şeyhinin ruhaniyetini düşünerek ve ondan -ister ölü olsun isterse diri fark etmez- yardım dilenerek (istimdat) gönlünü ona bağlamak.Oysa İslam’da yardım dilenecek yegane varlık bellidir. İnsanların tevhidini bozabilecek durumlardan şiddetle kaçınmak gerekir. Bu kapıyı sıkıca kapatmak gerekir.
Örnek verecek olursak Abdulhalık Gucduvani hocası Sadrettin’e sorar: Bu gizliliğin aslı ve hafî zikrin hakikati nedir? Cehrî zikirde organlar hareket eder, ses dışardan duyulur. Hafî zikri ise dışardaki insanlar görmese bile, insanın içindeki şeytan görür. Çünkü Allah Rasûlü (s.a): "Şeytan insanoğlunun kan damarlarında dolaşır" buyurmaktadır. Öyleyse insanın zikir sırasında başkaları tarafından görülmemesinin ve şeytan tarafından sezilmemesinin yolu nedir? Allame Sadreddin bu soruya cevap vermekte zorlanınca işin kolayını hakikati itiraf etmekte buldu ve şöyle konuştu: - Bu sorunun cevabı, ancak ledün ilmiyle verilir. O da bizde yok. Çünkü o, Allah""ın velî kullarına has bir ilimdir. Şu kadar var ki, Allah dilerse senin karşına bir veli kulunu çıkarır ve müşkilini hallettirir. Hızırla Dostluğu: Hace Abdülhalık, hocasının bu sözünden sonra Allah""ın, kendisine yol gösterecek kimseyi bir gün karşısına çıkarmasını bekler olmuştu. Bir süre sonra karşısına çıkan, Hızır (a.s.) oldu. Babasının da rehberi Hızır idi. Hızır onu evlatlığa kabul etti ve ona "vukuf-i adedi" ile "hafî zikri" talim etti. Hızır""ın Gucdûvanî""ye gönül zikrinden başka, başını havuza sokturup nefesini tutturarak nefy ve isbat ile tevhid zikrini öğrettiği de nakledilir. Alimin sorulan soruyu bilememesi ve arkasından “dilerim Allah karşına bir veli kulunu çıkarır da müşkilini hallettirir” demesi Gucduvani’nin Hızır’la dost olması, Hızır’ın hafi zikri talim ettirmesi ve Hızır’ın Gucduvani’nin kafasını suyun içine sokturarak nefesini tutturarak zikrettirmesi ;gerçekten bu gibi düşüncelerin bir kıstası olmaması yani ölçüsüzlük çok hoş olmasa gerek.
Ayrıca İslam’da olmayan şekilleri ve akla mantığa uymayan şeylerin anlatılması İslam’ın ayağını yerden kestiğinden dolayı zararlı şeyler olarak görüyorum. Bâyezid Bâyezid, Ca""fer-i Sâdık ""ın rûhâniyetinden "üveysî" yolla terbiye gördü. o şöyle münacatta bulunurdu: "Ya Rabb, benliğimi aradan çıkar, ben seninle oldukça en büyük benim. Nefsimle oldukça en küçük benim." Mürşid olacak kimseyi tanımak için şöyle bir ölçü koymuştu: "Kendisine gökyüzünde uçma veya bağdaş kurma kerameti verilen kimseye hemen kalkıp aldanıvermeyin.
Önce onun emir ve nehiy çizgisindeki yerine, şer""i hududa riayetteki durumuna bakın." Kendisi keramet izharından kaçınır ve bunun kendisi için manevi düşüşe vesile olmasından korkardı. Şöyle anlatırdı: Bir gün Dicle kenarına vardım, nehrin iki yakası bana yol vermek için birleşti. Ben yemin ederek "Buna aldanmam" dedim. Çünkü, halkın yarım akçeye geçtiği yoldan otuz yıllık amelimi zayi ederek geçmek istemezdim. Bana Kerim lazım, keramet değil. Allah aşkına bakar mısınız bir taraftan kerameti açığa vurmaktan kaçınacaksın ve bir taraftan da Dicle sularının sana yol vermek için birleştiğini anlatacaksın.
Buna bizim dilimizde “bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz” derler. Bayezîd, zahiddi. Zahidliği üç basamak olarak görürdü. Birinci basamağını, dünya ve içindekileri bırakmak; ikinci basamağını ahiret ve ahirete aid şeylerin sevgisini gönülden çıkarmak; üçüncü basamağını da Allah""tan başka herşeyden kalbi bağı kesmek olarak anlatırdı. Zahitliğin basamaklarına bakar mısınız?
Bunların hangi biri uygulanabilir ki: Dünya ve içindekiler terk edilebilir mi? Ahiret’e ait şeylerin(cennet ve cehennem vs.) sevgisi gönülden çıkarılabilir im? Allah’tan başka her şeyden kalbi bağı kesmek nasıl olacak ki; var mı bir formülü. Şâh-ı Nakşbend Şâh-ı Nakşbend hazretleri gizli zikre olan meyilleri sebebiyle bir bakıma Abdülhâlik Gucdüvâni""nin üveysi müridi oldu. O""nun vaz"" ettiği esaslar çerçevesinde ve ondan aldığı ruhani üveysi terbiye dairesinde yetişti. Müridinin halindeki farklılığı sezen ve onun cehri zikre katılmayışı dolayısıyla müridlerinin tepkisini bilen Emir Külâl, bir müddet sonra ona: "Şeyhim Muhammed Baba Simâsî""nin senin yetişmen konusundaki emirlerini yerine getirdim. Göğsümde ne varsa sana aktardım. Ama senin himmet kuşun beni geçti. Artık kemâl semasında dilediğiniz gibi uçmağa tarafımdan mezunsun" dedi. Çağına yetişmeden, yüz yüze görüşmeden feyz aldığı "üveysî" mürşidi Abdülhâlik Gucdüvânî ona âlem-i mânâda şu nasihatta bulunmuştu: "Oğlum Bahâeddin, zikr-i ilâhi""den fariğ olma! Mahlûkata hâlisâne hizmet et.
Çünkü Hakk""a giden yol, hizmetten geçer. Ayağını şeriat seccadesine koy, emir ve nehyde istikamet üzre ol. Daima azimetle amel et, sünnete ittibâ et, ruhsatları bırak, bid""atlerden kaç insanlar, hayvanlar ve bitkiler senden hizmet bekliyor. Hafi zikre sarıl. Allah yâr ve yardımcın olsun." Bu vasiyetin tesiri ve fıtratındaki merhametin muktezasınca, onun yaralı hayvanlara baktığı; yaralarını tedavi ettiği hattâ, sokakların temizliğiyle bile meşgul olarak halka hizmet ettiği rivayet edilir. Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde "Eziyet veren şeyi yoldan uzaklaştırmayı" imândan saymışlardır. Şâh-ı Nakşbend hazretleri, bu hadisteki ezayı "nefs", yolu da Hak yolu ve tarikat olarak yorumlardı ve bu duruma göre hadisin anlamı Bâyezid Bistamî""nin buyurduğu gibi, "Nefsini bırak da gel" şeklindedir. Hak ehli kimselere muhabbete bile mani olan nefsten geçmek nefsin sıfatları, esaretinden kurtulmak gerekir. Gördüğü bir rüya üzerine kendisinin doğumundan bir asır önce vefat etmiş bulunan Abdülhalik-i Gücdüvani""nin ruhaniyetine intisap etti ve Üveysi lakabını aldı.
Mesela Beyazid-i Bistami,Caferi Sıdık Hz’in ruhu tarafından; Ebul Hasan Harakani,Bayezıdi Bistami Hz’nin ruhu tarafından(bk:tasavvuf terimleri sözlüğü,Süleyman Uludağ); Şah-ı Nakşibendî Hz, hacegan silsilesinin başı Abdülhalıkı Gücdüvani Hzin ruhaniyatı tarafından(bk:Altın Silsile); Bediüzzaman Hz, Gavs-ı Azam ve İmamı ALİ Hz tarafından; Hace Ahrar, Hace Bahaeddin Nakşibend Hz tarafından(Rabbani,532.M) manen irşad edilmişlerdir.Kısacası Üstad hz""leri üveysidir, ama zahirde bir şeyhe bağlanmadan üveysi olanlardan Şah-ı Nakşibendi Kuddise sirruhu çok mütevazı bir hayat yaşardı. Haramlardan titizlikle sakınır, ruhsat yolundan çok, azimet yolunu tercih ederdi. Misafirlerine ikramdan hoşlanır, hediyeye, hediye île mukabele etmeye çalışırdı.
Mahlukatın tümüne şefkat nazarıyla bakardı. Tasavvufdaki ilk hallerini şöyle anlatmıştır: -Tasavvuf hallerinden cezbe hali çoğalıp kararsız düştüğüm günlerde. geceleri ay İşığında kabristanda dolaşırdım. Bir gece devamlı ziyaret edilmekte olan üç büyük zatın mezarını gördüm. Her birinin kabrinde yanmakta olan birer kandil vardı. Kandillerin yağı ve fitilleri olduğu halde çok sönük yanıyorlardı. Fitillerini hareket ettirmek lazımdı ki, parlak yanıp çok ışık versinler. O kandilleri öylece bırakıp, Hace Muhammed Vasî Kuddise sir-ruhunun kabri başına gittim.
Orada Ahmed Eckarnevi Kuddise sirruhu""nun kabrine gitmem işaret olundu, oraya gittim. Bellerinde kılıç takılı olan iki kişi geldi. Bir hayvana beni bindirip yönünü de Mezdahin tarafına çevirip ayrıldılar. O gece devamlı yol alarak sabaha doğru Mezdahin mezarlığına ulaştım. Orada da diğer mezarlardaki gibi bir kandil yanıyordu. Fakat o da sönük yanıyordu. Kıbleye karşı oturdum. Bu sırada bana geçkinlik hali geldi. Kıble tarafında gördüğüm duvar yarıldı. Gördüğüm manzara; yeşil örtüler ile süslenmiş bir taht ve bu taht üzerinde bir zat oturmuştu. Etrafında ise kalabalık bir cemaat vardı. İçlerinde Baba Semmasî Kuddise sirruhu da bulunuyordu. Sadece Onu tanıyordum. Daha sonra anladım ki bu zatlar, vefat eden bu yolun büyükleridir. Fakat kürsinin üzerinde oturan kimdir diye merak ediyordum ki, kürsünün etrafında oturanlardan biri bana dedi ki: -Bu zat Hace Abdülhalık Gücdüvanî Kuddise sirruhudur. Etrafındaki cemaat ise O""nun Halifeleridir. Sonunda Hocam Baba Semmasi Hazretleri""ni göstererek bunu hayatta iken gördüm, senin şeyhindir. Sana taç verdi. Onu tanıdın mı? -"Evet Hocamı tanıdım, fakat tacın nerede olduğunu bilmiyorum" dedim. -O senin evindedir. Onu sana keramet olarak verdiler ki bir bela gelecek olsa, onun bereketiyle def edilir. -Sonra denildi ki: Şimdi dikkat kesili Abdülhalık Gücdüvanî Kuddise sirruhu sana nasihat edecek! -Hace Hazretleri""nin elini öpmek istedim, izin verildi. Yaklaştım, selam verip edeple elini öptüm. Sonra huzurunda edeple ayakta durdum. Tasavvufda ilerlemek hususunda şöyle buyurdu: -Evladım kabirlerin basında kandillerin sana öyle gösterilmesi senin bu yolda kabiliyet sahibi olduğuna alamettir. Fakat fitil gibi olan kabiliyeti hareketlendirmek lazımdır ki, bu kabiliyet ortaya çıksın. Hakkın gizli sırları sana açık olsun.
Allah rızası için yukarıdaki durumu bir daha bir daha okuyunuz. Bu durum ne ile açıklanabilir ki. Gördükleri şeyler ve işittikleri ne olabilir ki. Bu durum velilere mahsus bir durumsa rüyalar bizi bağlamaz. O durum kendisini ilgilendirir. Yani bizi ilgilendirmez ve yazılmasına da gerek yoktur. Çünkü rüyadan hüccet ve delil olmaz.
Üveysi Tarikati’ne mensup şeyhlerin şeceresi
Hz.MUHAMMED s.a
Hz.Üveys el-Karanî
Musa bin Zaydâ
İbrahim bin Edhem
Şakîk-ı Belhî
Hâtem-ı Asam bin Alvan
Ebû Turâb-ı Nahşî
Ebû Amr-ı Sıtahrî
Câfer-ı Huldî bin Muhammed
Ebû Hüseyin-ı Hemedânî bin Cehsam
Yahyâ Efendi
İbrahim Efendi( Yahyâ Efendi’nin oğlu)
Ali Efendi (Yahyâ Efendi’nin oğlu)
Külâhî-zâde El-Hâc Mahmûd Kayserî
Sarı Hâfız-zâde El-Hâc Ahmed Behcetî-i Kayserî
El-Hâc Mustafâ Münîb-ı Kayserî
Mustafâ Kâtib-zâde Kayserî
El-Hâc Muhammed Said-ı Kayserî
Ebu’l-fakîr Yusuf Efendi
Hafız Ali Efendi (Yusuf Efendi’nin damadı?-1836)
Mehmed Nuri Şemseddin Efendi(1836-1866 arasında)
Mehmed Nuri Efendi(Mehmed Nuri Şemseddin Efendi’nin oğlu 1866-1873)
Hasan Hayri Efendi (Mehmed Nuri Şemseddin Efendi’nintorunu 1873-1890’lar)
Abdülhayy Efendi (1886-1961, Son şeyhtir. ..?..-1961)
şahmaran- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 302
Puanı : 377
Teşekkür : 31
Kayıt tarihi : 17/03/10
Yaş : 60
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur