Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Mezarımı Yol Üstüne Kazsınlar
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Mezarımı Yol Üstüne Kazsınlar
Sevgi insanoğlunda öyle güçlü bir duygudur ki, Orta Anadolu'dan bir halk âşığına şunları söyletir:
"Mezarımı yol üstüne kazsınlar,
Yâr geçerken belki bana can gelir."
Peki bir insanın sevgisini kendisi gibi âciz, artılarıyla birlikte eksileri de olan bir insana bu derece hasretmesi doğru mudur? İçimizdeki sonsuza müteveccih hissiyat, fânî olanda aradığını bulabilir mi?
İstatistikler, "Mezarımı yol üstüne kazsınlar." diyecek kadar coşkun bir sevgiyle yuva kuran insanlardan pek çoğunun evinde az denemeyecek sıklıkta kavgalar yaşandığını, flört usulü evliliklerde boşanma nispetlerinin bir hayli yüksek olduğunu söylüyor. Elbette sevgi hayatı kuşatmalı, eşler ve aile fertleri arasında sevgi olmalı, seçtiğimiz işimize karşı sevgimiz olmalı, sevgi hayatı, canlı cansız bütün varlığı kuşatmalı. Sevginin olmadığı iş de aş da tatsız tuzsuz olur.
"Sevginin varlığın sebebi olduğu" şeklindeki düşünce, Gazali'den (ks) Bediüzzaman'a (ks) İslâm büyüklerince kabul edilir. Bu, tasavvuf ehli başta olmak üzere, İslâm ulemasının çoğunluğunun ortak görüşüdür. Bediüzzaman: "Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın rabıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır." sözleriyle kâinatın yokluktan varlığa çıkışını muhabbete bağladığı gibi, hâl-i hazır varlığını ve işleyişini de muhabbetle izah eder. Bu konuda Prof. Dr. İbrahim Canan Bey'in 'Bediüzzaman'da Muhabbet' adlı çalışması oldukça ufuk açıcıdır.
Sadece Allah ile yarattıkları arasındaki değil, O'nun bir lütfu olarak, insan ile diğer canlılar arasındaki irtibatlar da muhabbet esaslıdır. Bu, varlık âleminde, atomun çekirdek ve elektronlarından, seyyare ve galaksilere kadar cazibe, çekim, meyil, ilgi ve yakınlık duyma şeklinde tecelli eder. Meselâ, hidrojenle oksijenin, suya dönüşmek üzere birleşmelerinde rol oynayan çekim gücüne, mecâzen aşk-ı kimyevî denir. Bediüzzaman'a göre, aşk ehli olan Allah dostları Vedûd isminin tecellilerine mazhardır. Bu ismin penceresinden bakılırsa, kâinatın mayasının, varlıkların hareketinin ve aralarındaki münasebetin, çekilme, çekme ve çekim oluşturma kanunlarından kaynaklandığı, bunların da sevgiden geldiği görülür. İlâhî sevginin tecellisinden ve o muhabbetten herkes istidadına göre mest olur.
Peki, sadece sevgiyle yola çıkan, mânevî dinamiklerle yeterince donanmamış insan aradığı huzur ülkesine ulaşabilir mi? "İman, insanı insan eder, hattâ sultan eder." diyen Bediüzzaman, imanla beslenmeyen muhabbetin ve diğer lâtifelerimizin kendi başlarına bir hayat kılavuzu olamayacağına dikkat çeker. Bâki Olan'a (celle celâlühü) ulaşılmadan, O'nu tanımadan hakiki saadetin elde edilemeyeceğini ise, şu sözlerle ifade eder: "O'nu (celle celâlühü) tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır." Evet, Rabb'ine tam yönelemeyen insan meşakkatli hayat yolunun menzillerinde yorulacak, geçidi zorlu, suyu derin mesafelerinde bunalımlar yaşayacaktır. Bu sıkıntılar, ancak insanın nefsini ve Rabb'ini tanıdığı nispette azalacaktır. İnsanın kendisini doğru bir kılavuzla tanıması onun ruh haritasındaki her şeklin yerine oturması demektir. Felsefenin bakışıyla insan bir meçhul olsa da, bu, inanan insan için çok farklıdır.
Kur'ân, insanı abd (kul) olarak vasıflandırır. İnsan; eşya ve hâdiselerin tazyikâtından kurtulduğunda Allah'a gerçek mânâda kul olur. Böyle bir kulluğa erme ve sevgi dâhil bütün istidatların ruh haritasında yerini bulması elbette ki, terbiyeyle mümkündür. İnsan, küçük yaştan itibaren ancak irfan hedefli bir terbiyeyle sevgiyi sindirir.
Günümüzde psikiyatrik problemlerin bu derece artması, insanların her tür imkâna rağmen stres yüklü bir hayattan kurtulamamaları ve psikiyatriyle ilgili birimlerin hızla çoğalması ne anlatmaktadır? Bu problemlerin, Yaratıcı'nın insana bahşettiği sevginin doğru yön ve yerini bulamamasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Zîrâ, imanla beslenmeyen sevgi, zamanla insanı yanlış düşüncelere yöneltebiliyor. Çünkü Allah'a, Âhiret'e, ebedî hayata inanmadan sevmek ve bunu sürdürmek mümkün değildir. Kâinat'a ve varlıklara O'nun hesabına bakmak ve mahlûkatı O'ndan ötürü sevmek insanı ayakta tutar ve hayata bağlar. Sonunun yokluğa çıktığına inanılan bir hayatta, sevme ve sevilme insana azaptan başka ne verebilir?! Allah yoksa, Âhiret yoksa, insan için ne var?!.. Bu imansız düşünce ve sevgi hayata hangi rengi katabilir, insana hangi şevki verebilir?!
Diğer yandan, sevgisi imanıyla olgunlaşmış 'Makber' şairi Abdülhâk Hâmid, eşinin vefatı sebebiyle yazdığı uzun şiirinin sonlarında şu mısralarla huzur bulur:
"Andıkça seni büyür hayalîm;
Bir fecr-i azîm olur leyâlim.
Nâmın ne kadar enîs-i candır?
Feryadım ile sana revândır.
Allah derim, gelir mecalim;
Allah derim, biter zevalim.
Tahriki ile uçar bu savtın,
Gamdan ne kadar kırılsa bâlim."
Evet, hayatın mânâsı Allah'a imanla keşfediliyor. Sevgi hakiki değerini imanın nuruyla kazanıyor. Bu yüzden öbür dünyaya uzanıyor, yokluğa ve eleme dönüşmüyor. Sevgi, Sevgiyi Veren'e yönlendirildiğinde; "Her şey fânî, Allah Ebedî Yâr" hakikati hissediliyor.
"Mezarımı yol üstüne kazsınlar,
Yâr geçerken belki bana can gelir."
Peki bir insanın sevgisini kendisi gibi âciz, artılarıyla birlikte eksileri de olan bir insana bu derece hasretmesi doğru mudur? İçimizdeki sonsuza müteveccih hissiyat, fânî olanda aradığını bulabilir mi?
İstatistikler, "Mezarımı yol üstüne kazsınlar." diyecek kadar coşkun bir sevgiyle yuva kuran insanlardan pek çoğunun evinde az denemeyecek sıklıkta kavgalar yaşandığını, flört usulü evliliklerde boşanma nispetlerinin bir hayli yüksek olduğunu söylüyor. Elbette sevgi hayatı kuşatmalı, eşler ve aile fertleri arasında sevgi olmalı, seçtiğimiz işimize karşı sevgimiz olmalı, sevgi hayatı, canlı cansız bütün varlığı kuşatmalı. Sevginin olmadığı iş de aş da tatsız tuzsuz olur.
"Sevginin varlığın sebebi olduğu" şeklindeki düşünce, Gazali'den (ks) Bediüzzaman'a (ks) İslâm büyüklerince kabul edilir. Bu, tasavvuf ehli başta olmak üzere, İslâm ulemasının çoğunluğunun ortak görüşüdür. Bediüzzaman: "Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın rabıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır." sözleriyle kâinatın yokluktan varlığa çıkışını muhabbete bağladığı gibi, hâl-i hazır varlığını ve işleyişini de muhabbetle izah eder. Bu konuda Prof. Dr. İbrahim Canan Bey'in 'Bediüzzaman'da Muhabbet' adlı çalışması oldukça ufuk açıcıdır.
Sadece Allah ile yarattıkları arasındaki değil, O'nun bir lütfu olarak, insan ile diğer canlılar arasındaki irtibatlar da muhabbet esaslıdır. Bu, varlık âleminde, atomun çekirdek ve elektronlarından, seyyare ve galaksilere kadar cazibe, çekim, meyil, ilgi ve yakınlık duyma şeklinde tecelli eder. Meselâ, hidrojenle oksijenin, suya dönüşmek üzere birleşmelerinde rol oynayan çekim gücüne, mecâzen aşk-ı kimyevî denir. Bediüzzaman'a göre, aşk ehli olan Allah dostları Vedûd isminin tecellilerine mazhardır. Bu ismin penceresinden bakılırsa, kâinatın mayasının, varlıkların hareketinin ve aralarındaki münasebetin, çekilme, çekme ve çekim oluşturma kanunlarından kaynaklandığı, bunların da sevgiden geldiği görülür. İlâhî sevginin tecellisinden ve o muhabbetten herkes istidadına göre mest olur.
Peki, sadece sevgiyle yola çıkan, mânevî dinamiklerle yeterince donanmamış insan aradığı huzur ülkesine ulaşabilir mi? "İman, insanı insan eder, hattâ sultan eder." diyen Bediüzzaman, imanla beslenmeyen muhabbetin ve diğer lâtifelerimizin kendi başlarına bir hayat kılavuzu olamayacağına dikkat çeker. Bâki Olan'a (celle celâlühü) ulaşılmadan, O'nu tanımadan hakiki saadetin elde edilemeyeceğini ise, şu sözlerle ifade eder: "O'nu (celle celâlühü) tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O'nu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır." Evet, Rabb'ine tam yönelemeyen insan meşakkatli hayat yolunun menzillerinde yorulacak, geçidi zorlu, suyu derin mesafelerinde bunalımlar yaşayacaktır. Bu sıkıntılar, ancak insanın nefsini ve Rabb'ini tanıdığı nispette azalacaktır. İnsanın kendisini doğru bir kılavuzla tanıması onun ruh haritasındaki her şeklin yerine oturması demektir. Felsefenin bakışıyla insan bir meçhul olsa da, bu, inanan insan için çok farklıdır.
Kur'ân, insanı abd (kul) olarak vasıflandırır. İnsan; eşya ve hâdiselerin tazyikâtından kurtulduğunda Allah'a gerçek mânâda kul olur. Böyle bir kulluğa erme ve sevgi dâhil bütün istidatların ruh haritasında yerini bulması elbette ki, terbiyeyle mümkündür. İnsan, küçük yaştan itibaren ancak irfan hedefli bir terbiyeyle sevgiyi sindirir.
Günümüzde psikiyatrik problemlerin bu derece artması, insanların her tür imkâna rağmen stres yüklü bir hayattan kurtulamamaları ve psikiyatriyle ilgili birimlerin hızla çoğalması ne anlatmaktadır? Bu problemlerin, Yaratıcı'nın insana bahşettiği sevginin doğru yön ve yerini bulamamasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Zîrâ, imanla beslenmeyen sevgi, zamanla insanı yanlış düşüncelere yöneltebiliyor. Çünkü Allah'a, Âhiret'e, ebedî hayata inanmadan sevmek ve bunu sürdürmek mümkün değildir. Kâinat'a ve varlıklara O'nun hesabına bakmak ve mahlûkatı O'ndan ötürü sevmek insanı ayakta tutar ve hayata bağlar. Sonunun yokluğa çıktığına inanılan bir hayatta, sevme ve sevilme insana azaptan başka ne verebilir?! Allah yoksa, Âhiret yoksa, insan için ne var?!.. Bu imansız düşünce ve sevgi hayata hangi rengi katabilir, insana hangi şevki verebilir?!
Diğer yandan, sevgisi imanıyla olgunlaşmış 'Makber' şairi Abdülhâk Hâmid, eşinin vefatı sebebiyle yazdığı uzun şiirinin sonlarında şu mısralarla huzur bulur:
"Andıkça seni büyür hayalîm;
Bir fecr-i azîm olur leyâlim.
Nâmın ne kadar enîs-i candır?
Feryadım ile sana revândır.
Allah derim, gelir mecalim;
Allah derim, biter zevalim.
Tahriki ile uçar bu savtın,
Gamdan ne kadar kırılsa bâlim."
Evet, hayatın mânâsı Allah'a imanla keşfediliyor. Sevgi hakiki değerini imanın nuruyla kazanıyor. Bu yüzden öbür dünyaya uzanıyor, yokluğa ve eleme dönüşmüyor. Sevgi, Sevgiyi Veren'e yönlendirildiğinde; "Her şey fânî, Allah Ebedî Yâr" hakikati hissediliyor.
Misafir- Misafir
Geri: Mezarımı Yol Üstüne Kazsınlar
Zevkle okudum..
Allah(cc) razi olsun.
Cenab-Hakk Kur'an-i Kerim'inde:
"Kul in küntüm tühibbúnéllahe fettebi'úní yuhbibkümullahü
ve yagfir leküm zünúbeküm vallahü gafurun rahiym" (Al-i Imran) buyuruyor.
Meal-i alisi:
"Resulüm!..de ki: Eger Allah'i seviyorsaniz bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin, günahlarinizi bagislasin...
Allah son derece bagislayici ve esirgeyicidir."
Bu ayet-i kerimede cok ince bir mana var...
..muazzam bir mana..
Bütün sevgiler, asklar gecicidir..Baki olan yalniz Allah (cc) askidir..
Ama Allah'i nasil sevecegiz..?
Sevgi, muhabbet;
tutup koklamak, öpüp oksamak ister..o halde Allah'i nasil sevecegiz..
Cenab-i Hakk bunlardan münezzehdir..
Iste simdi Allah (cc) burada beyan ediyor ve yukaridaki ayetle ilan ediyor..
NEYI???
Habib-i Ekrem'ine olan nisbetini..
Muhabbet kapisinin anahtari yalniz ve ancak Habib-i Ekrem'indedir..
Allah'i seviyorum iddiasinda olan bizler..Resul-i Zisan'in elini etegini öpmeli..
kadem-i saadetlerine (mübarek ayaklarina) yüz sürmeliyiz ki;
gecici olan bütün asklarimizin menzili Cenab-i Hakk'a vasil olsun...
ebediyyet kazansin..
iste o zaman, evlat baska türlü sevilir..esler birbirini baska türlü sever..
anaya babaya muhabbet baska türlü zevk verir..
Hayatin bir anlam kazanabilmesi icin, Resul-i Ekrem'i (sas) cok sevmeliyiz..
Öyle "ben cok seviyorum" demekle olmuyor..Kainatin Efendisi'ni tahsil etmeliyiz..
Ne güzel söylemis Yunus Emre:
"Yaratilani severiz, Yaradan'dan ötürü"
Iste böyle bir ask...
böyle bir sevgi...
aciz insanda ne büyük bir anlam kazanir degil mi..?
Hem öyle bir tilsimdir ki;
insanda ne haset, ne kin, ne nefret birakir..
böyle bir askin sahibi, dünyada mesud..
ahirette de mesrúr olur.
vesselam.
Allah(cc) razi olsun.
Cenab-Hakk Kur'an-i Kerim'inde:
"Kul in küntüm tühibbúnéllahe fettebi'úní yuhbibkümullahü
ve yagfir leküm zünúbeküm vallahü gafurun rahiym" (Al-i Imran) buyuruyor.
Meal-i alisi:
"Resulüm!..de ki: Eger Allah'i seviyorsaniz bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin, günahlarinizi bagislasin...
Allah son derece bagislayici ve esirgeyicidir."
Bu ayet-i kerimede cok ince bir mana var...
..muazzam bir mana..
Bütün sevgiler, asklar gecicidir..Baki olan yalniz Allah (cc) askidir..
Ama Allah'i nasil sevecegiz..?
Sevgi, muhabbet;
tutup koklamak, öpüp oksamak ister..o halde Allah'i nasil sevecegiz..
Cenab-i Hakk bunlardan münezzehdir..
Iste simdi Allah (cc) burada beyan ediyor ve yukaridaki ayetle ilan ediyor..
NEYI???
Habib-i Ekrem'ine olan nisbetini..
Muhabbet kapisinin anahtari yalniz ve ancak Habib-i Ekrem'indedir..
Allah'i seviyorum iddiasinda olan bizler..Resul-i Zisan'in elini etegini öpmeli..
kadem-i saadetlerine (mübarek ayaklarina) yüz sürmeliyiz ki;
gecici olan bütün asklarimizin menzili Cenab-i Hakk'a vasil olsun...
ebediyyet kazansin..
iste o zaman, evlat baska türlü sevilir..esler birbirini baska türlü sever..
anaya babaya muhabbet baska türlü zevk verir..
Hayatin bir anlam kazanabilmesi icin, Resul-i Ekrem'i (sas) cok sevmeliyiz..
Öyle "ben cok seviyorum" demekle olmuyor..Kainatin Efendisi'ni tahsil etmeliyiz..
Ne güzel söylemis Yunus Emre:
"Yaratilani severiz, Yaradan'dan ötürü"
Iste böyle bir ask...
böyle bir sevgi...
aciz insanda ne büyük bir anlam kazanir degil mi..?
Hem öyle bir tilsimdir ki;
insanda ne haset, ne kin, ne nefret birakir..
böyle bir askin sahibi, dünyada mesud..
ahirette de mesrúr olur.
vesselam.
~ turab ~- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 55
Puanı : 15
Teşekkür : 3
Kayıt tarihi : 02/11/09
Nerden : alm.
sahra- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 18
Puanı : 10
Teşekkür : 2
Kayıt tarihi : 05/10/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur