Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Tesettür Hassâsiyeti
1 sayfadaki 1 sayfası
Tesettür Hassâsiyeti
İslâm’da tesettür farzdır. Zira âyet-i kerîmede hanımların tesettüre riâyet etmesi şöyle emredilmektedir:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (el-Ahzâb, 59)
Âyette zikredilen “celâbîb” kelimesi, “cilbâb”ın çoğulu olup lügatte; geniş elbise, gömlek ve başörtüsü gibi mânâlara gelmektedir. Yani kadını baştan aşağı örten manto, ferâce ve çarşaf gibi giysiler, cilbâb muhtevâsına girmektedir. Cilbâb, esasında vücut hatlarını belli etmeyen örtüdür. Bugün maalesef sokaklar, bütün vücut hatlarını ortaya döken, dar, süslü ve câzibeli bin bir türlü dış kıyafetle dolu. Lâkin bu aslâ tesettür değildir. Dış kıyafet, bol olmalıdır. Vücut hatlarını belli etmemeli, “Baksana bana!”, dedirtmemelidir. Tesettür, kadın için iffetin muhâfazasıdır. Tesettür, kadının fazîlet timsâli olması için bir vesîledir.
İnsanoğlu, Allah Teâlâ’nın lûtfettiği insanlık şeref ve haysiyetini muhâfaza edebilmek, yani vakar, hayâ ve ciddiyetini koruyabilmek için örtünmeye mecburdur. Örtünmek, yaratılıştan gelen hayâ duygusuile doğrudan alâkalıdır. İnsana mahsus bir keyfiyet olan hayâ ise îmandan bir şûbedir.
Kadının örtünmesiyle kadınlık şahsiyeti korunmaktadır. Kadın, örtüsüyle karşısındakine bir zarâfet ve nezâket hissi vermektedir. Aksi hâlde kadın, nefsânî arzuları tahrik eden bir şehvet vâsıtası hâline getirilmiş olur. Bu ise onun şahsiyet ve haysiyetini ayaklar altına alarak annelik vakârını zaafa uğratır.
Yine âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…” (en-Nûr, 31)
Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır:
“Biz Âişe-radıyallâhu anhâ- ile birlikte idik. Hazret-i Âişe dedi ki:
«Nûr Sûresiʼndeki “Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar…” âyeti inince, Ensârʼın erkekleri bu âyetleri okuyarak evlerine döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri elbise kumaşlarından, Allâh’ın kitabını tasdik ve ona îman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hazret-i Peygamber’in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular.” (Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/12; Ebû Dâvûd, Libâs, 29; Ahmed bin Hanbel, VI, 188)
Abdullah bin Mes’ûd, Mekke’ye ticaret için geldiğinde, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i Hazret-i Hatîce ve Hazret-i Ali ile birlikte Kâbe’yi tavâf ederken gördüğünü ve bu esnâda Hazret-i Hatîce’nin tesettüre çok dikkat ettiğini söylemektedir. (Zehebî, Siyer, I, 463)
Burada bilhassa işâret edilmesi gereken nokta şudur: Kadın ve erkek nefisleri arasında yaratılış itibâriyle fark vardır. Bu da, kadın ve erkeğe âit vazife ve husûsiyetlerin Cenâb-ı Hak tarafından farklı şekilde tâyin ve takdir edilmesinden doğmuştur. Bunun için tesettürün, kadına âit şekli ile erkeğe âit şekli farklılık arz eder. Zira kadın, yaratılış bakımından, erkeğe göre câzibelidir. Tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevî deşifre ettiğinde, nezâket ve zarâfeti zedelenir. Annelik vasfı ve nesli koruma husûsiyeti zarar görür.
Bu bakımdan kadının câzibesi, tesettür emri ile yalnız kocasına tahsis edilmiştir. Çünkü kadın ve erkek arasında neslin devamı için birbirlerine karşı değişmez bir fıtrî temâyül mevcuttur. Tesettür emrine riâyet edilmediği takdirde bu meyil, insanı, ilâhî hudutları çiğnemek gibi felâketlere dûçâr eder. Bu ise toplumda ahlâkî çöküntüye sebep olur.
Nitekim Cenâb-ı Hakk’ın:
“Zinâya yaklaşmayınız!..” (el-İsrâ, 32) emrindeki hikmetlerden biri de; “Tesettüre riâyetsizlikle zinânın yolunu açmayınız; ona imkân hazırlamayınız!” demektir. Bu, mutlak bir hükümdür. Dikkat edilirse, İslâm, zâhiren câzibesi olmayan bir kadına da tesettürü emretmiştir. Yani “Bu kadın, başını, kolunu ve ayaklarını açsa da açmasa da bir şey fark etmez, zâten bir câzibesi yoktur.” denilemez. Burada da kadının, tesettürle kadınlık vakârının korunması esastır.
Kadınlar; el, yüz ve ayakları hâriç bütün vücutlarını, erkekler de diz kapağı ile karın arasını örtmelidir. Mahrem yerlerini gösterecek kadar ince, vücut hatlarını belli edecek kadar dar elbise giymek, doğru değildir. Bunun dışında herkes, tesettüre riâyet etmek şartıyla, şahsî ve mahallî zevkine, kültürüne göre istediği şekilde giyinebilir.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hazret-i Âişe-radıyallâhu anhâ-’nın ablası Esmâ’nın ince bir elbise giydiğini görünce başını çevirmiş ve:
“–Esmâ! Bülûğa erdikten sonra kadınların, -yüzüne ve eline işâret ederek- şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz!” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 31/4104)
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz tesettürün ehemmiyeti ile alâkalışöyle buyurmuştur:
“Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen kokusunu bile alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)
Buradaki “giyinmiş çıplaklar” ifâdesiyle, sadece süslenmek için giyinen, dışarı çıkarken daha câzip ve dikkat çekici kıyafetler kullanan ve vücut hatları belli olacak şekilde dar ve şeffaf elbiseler giyen kimseler kastedilmiştir.
Bugün maalesef televizyon, internet, moda ve reklamlar vasıtasıyla topluma “âhiretsiz bir dünya” anlayışı sunulmaktadır. Bu da âile hayatına zehir serpmektedir. Hiç şüphesiz sâliha anneler ömürlük bir teşekküre lâyıktır. Buna mukâbil, vakar ve iffetini zâyî eden kadınlarla toplumun mânevî huzur ve saâdet yolları, âdeta cam kırıklarıyla dolmaktadır.
Hazret-i Âişe-radıyallâhu anhâ-’nın yanına, Şamlı kadınlardan bir grup gelmişti. Hazret-i Âişe:
“–Sizler herhâlde, hanımları hamamlara giren (orada tesettüre dikkat etmeyen) bölgedensiniz!” dedi. Kadınlar; “–Evet!” diye cevap verdiler. Hazret-i Âişe:
“–Ama ben, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in; «Elbisesini evinin hâricinde bir yerde çıkaran her kadın, mutlakâ Allah ile kendi arasındaki perdeyi yırtmış olur.» buyurduğunu işittim.” dedi. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1/4010; Tirmizî, Edeb, 43/2804)
Velhâsıl tesettür, kadını hem fizikî, hem de rûhî olarak muhâfaza altına alan bir kalkan mesâbesindedir. Kadın, tesettürden uzaklaştığı ölçüde kadınlığına has nice meziyetlerini de yitirmektedir. Lâkin tesettürlü ve vakarlı bir hanım; hayat boyu bir iffet âbidesi olarak ömür sürer.
Tesettür emri, İslâm’da kadına verilmiş olan yüksek mevkî ve kıymetin de mühim bir tezâhürüdür. Nitekim değerli hazineler, en güzel şekilde muhâfaza edilir; tutup da hırsızların gözleri önüne serilmez. İşte müslüman kadın, kendisine verilen yüksek kıymet sebebiyle yabancı bakışların yıpratıcı ve incitici tesirinden tesettür sâyesinde muhafaza edilmek istenmiştir. Tesettürün en büyük hikmetlerinden biri de budur.
Pakistan’ın mânevî mimarı Muhammed İkbâl, İslâm toplumunda müslüman hanımın mevkiini şu edebî ifâdelerle beyân etmektedir:
“Ey örtüsü, namusumuzun perdesi olan müslüman kadını! Senin yüzündeki nûr, îman kandilimizin sermâyesidir. Yaratılışındaki safvet; Hak’tan bize rahmettir; dînimizin kuvveti, ümmetimizin varlık esasıdır.
Evlâdımız sütten kesilir kesilmez, ona kelime-i tevhîdi ilk öğreten sensin. Senin muhabbetin, bizim hâlimizi, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzim eder.
Ey dînî nîmetlerin kendisine emânet edildiği İslâm kadını!..
Toplum fidanının âb-ı hayâtı sensin. Ümmetin emânetini koruyan muhafız sensin. Fıtratındaki ulvî hasletleri aklınla keşfet! Hazret-i Fâtıma, senin için bir numûnedir; ondan gözünü ve gönlünü ayırma! Tâ ki, senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin; gülistan, eski mevsimi getirsin.”
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu niyâzıyla Cenâb-ı Hakk’a ilticâ ediyoruz:
“Allâh’ım! Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim!” (Müslim, Zikir, 72)
Âmîn…
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (el-Ahzâb, 59)
Âyette zikredilen “celâbîb” kelimesi, “cilbâb”ın çoğulu olup lügatte; geniş elbise, gömlek ve başörtüsü gibi mânâlara gelmektedir. Yani kadını baştan aşağı örten manto, ferâce ve çarşaf gibi giysiler, cilbâb muhtevâsına girmektedir. Cilbâb, esasında vücut hatlarını belli etmeyen örtüdür. Bugün maalesef sokaklar, bütün vücut hatlarını ortaya döken, dar, süslü ve câzibeli bin bir türlü dış kıyafetle dolu. Lâkin bu aslâ tesettür değildir. Dış kıyafet, bol olmalıdır. Vücut hatlarını belli etmemeli, “Baksana bana!”, dedirtmemelidir. Tesettür, kadın için iffetin muhâfazasıdır. Tesettür, kadının fazîlet timsâli olması için bir vesîledir.
İnsanoğlu, Allah Teâlâ’nın lûtfettiği insanlık şeref ve haysiyetini muhâfaza edebilmek, yani vakar, hayâ ve ciddiyetini koruyabilmek için örtünmeye mecburdur. Örtünmek, yaratılıştan gelen hayâ duygusuile doğrudan alâkalıdır. İnsana mahsus bir keyfiyet olan hayâ ise îmandan bir şûbedir.
Kadının örtünmesiyle kadınlık şahsiyeti korunmaktadır. Kadın, örtüsüyle karşısındakine bir zarâfet ve nezâket hissi vermektedir. Aksi hâlde kadın, nefsânî arzuları tahrik eden bir şehvet vâsıtası hâline getirilmiş olur. Bu ise onun şahsiyet ve haysiyetini ayaklar altına alarak annelik vakârını zaafa uğratır.
Yine âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…” (en-Nûr, 31)
Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır:
“Biz Âişe-radıyallâhu anhâ- ile birlikte idik. Hazret-i Âişe dedi ki:
«Nûr Sûresiʼndeki “Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar…” âyeti inince, Ensârʼın erkekleri bu âyetleri okuyarak evlerine döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri elbise kumaşlarından, Allâh’ın kitabını tasdik ve ona îman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hazret-i Peygamber’in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular.” (Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/12; Ebû Dâvûd, Libâs, 29; Ahmed bin Hanbel, VI, 188)
Abdullah bin Mes’ûd, Mekke’ye ticaret için geldiğinde, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i Hazret-i Hatîce ve Hazret-i Ali ile birlikte Kâbe’yi tavâf ederken gördüğünü ve bu esnâda Hazret-i Hatîce’nin tesettüre çok dikkat ettiğini söylemektedir. (Zehebî, Siyer, I, 463)
Burada bilhassa işâret edilmesi gereken nokta şudur: Kadın ve erkek nefisleri arasında yaratılış itibâriyle fark vardır. Bu da, kadın ve erkeğe âit vazife ve husûsiyetlerin Cenâb-ı Hak tarafından farklı şekilde tâyin ve takdir edilmesinden doğmuştur. Bunun için tesettürün, kadına âit şekli ile erkeğe âit şekli farklılık arz eder. Zira kadın, yaratılış bakımından, erkeğe göre câzibelidir. Tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevî deşifre ettiğinde, nezâket ve zarâfeti zedelenir. Annelik vasfı ve nesli koruma husûsiyeti zarar görür.
Bu bakımdan kadının câzibesi, tesettür emri ile yalnız kocasına tahsis edilmiştir. Çünkü kadın ve erkek arasında neslin devamı için birbirlerine karşı değişmez bir fıtrî temâyül mevcuttur. Tesettür emrine riâyet edilmediği takdirde bu meyil, insanı, ilâhî hudutları çiğnemek gibi felâketlere dûçâr eder. Bu ise toplumda ahlâkî çöküntüye sebep olur.
Nitekim Cenâb-ı Hakk’ın:
“Zinâya yaklaşmayınız!..” (el-İsrâ, 32) emrindeki hikmetlerden biri de; “Tesettüre riâyetsizlikle zinânın yolunu açmayınız; ona imkân hazırlamayınız!” demektir. Bu, mutlak bir hükümdür. Dikkat edilirse, İslâm, zâhiren câzibesi olmayan bir kadına da tesettürü emretmiştir. Yani “Bu kadın, başını, kolunu ve ayaklarını açsa da açmasa da bir şey fark etmez, zâten bir câzibesi yoktur.” denilemez. Burada da kadının, tesettürle kadınlık vakârının korunması esastır.
Kadınlar; el, yüz ve ayakları hâriç bütün vücutlarını, erkekler de diz kapağı ile karın arasını örtmelidir. Mahrem yerlerini gösterecek kadar ince, vücut hatlarını belli edecek kadar dar elbise giymek, doğru değildir. Bunun dışında herkes, tesettüre riâyet etmek şartıyla, şahsî ve mahallî zevkine, kültürüne göre istediği şekilde giyinebilir.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hazret-i Âişe-radıyallâhu anhâ-’nın ablası Esmâ’nın ince bir elbise giydiğini görünce başını çevirmiş ve:
“–Esmâ! Bülûğa erdikten sonra kadınların, -yüzüne ve eline işâret ederek- şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz!” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 31/4104)
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz tesettürün ehemmiyeti ile alâkalışöyle buyurmuştur:
“Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen kokusunu bile alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)
Buradaki “giyinmiş çıplaklar” ifâdesiyle, sadece süslenmek için giyinen, dışarı çıkarken daha câzip ve dikkat çekici kıyafetler kullanan ve vücut hatları belli olacak şekilde dar ve şeffaf elbiseler giyen kimseler kastedilmiştir.
Bugün maalesef televizyon, internet, moda ve reklamlar vasıtasıyla topluma “âhiretsiz bir dünya” anlayışı sunulmaktadır. Bu da âile hayatına zehir serpmektedir. Hiç şüphesiz sâliha anneler ömürlük bir teşekküre lâyıktır. Buna mukâbil, vakar ve iffetini zâyî eden kadınlarla toplumun mânevî huzur ve saâdet yolları, âdeta cam kırıklarıyla dolmaktadır.
Hazret-i Âişe-radıyallâhu anhâ-’nın yanına, Şamlı kadınlardan bir grup gelmişti. Hazret-i Âişe:
“–Sizler herhâlde, hanımları hamamlara giren (orada tesettüre dikkat etmeyen) bölgedensiniz!” dedi. Kadınlar; “–Evet!” diye cevap verdiler. Hazret-i Âişe:
“–Ama ben, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in; «Elbisesini evinin hâricinde bir yerde çıkaran her kadın, mutlakâ Allah ile kendi arasındaki perdeyi yırtmış olur.» buyurduğunu işittim.” dedi. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1/4010; Tirmizî, Edeb, 43/2804)
Velhâsıl tesettür, kadını hem fizikî, hem de rûhî olarak muhâfaza altına alan bir kalkan mesâbesindedir. Kadın, tesettürden uzaklaştığı ölçüde kadınlığına has nice meziyetlerini de yitirmektedir. Lâkin tesettürlü ve vakarlı bir hanım; hayat boyu bir iffet âbidesi olarak ömür sürer.
Tesettür emri, İslâm’da kadına verilmiş olan yüksek mevkî ve kıymetin de mühim bir tezâhürüdür. Nitekim değerli hazineler, en güzel şekilde muhâfaza edilir; tutup da hırsızların gözleri önüne serilmez. İşte müslüman kadın, kendisine verilen yüksek kıymet sebebiyle yabancı bakışların yıpratıcı ve incitici tesirinden tesettür sâyesinde muhafaza edilmek istenmiştir. Tesettürün en büyük hikmetlerinden biri de budur.
Pakistan’ın mânevî mimarı Muhammed İkbâl, İslâm toplumunda müslüman hanımın mevkiini şu edebî ifâdelerle beyân etmektedir:
“Ey örtüsü, namusumuzun perdesi olan müslüman kadını! Senin yüzündeki nûr, îman kandilimizin sermâyesidir. Yaratılışındaki safvet; Hak’tan bize rahmettir; dînimizin kuvveti, ümmetimizin varlık esasıdır.
Evlâdımız sütten kesilir kesilmez, ona kelime-i tevhîdi ilk öğreten sensin. Senin muhabbetin, bizim hâlimizi, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzim eder.
Ey dînî nîmetlerin kendisine emânet edildiği İslâm kadını!..
Toplum fidanının âb-ı hayâtı sensin. Ümmetin emânetini koruyan muhafız sensin. Fıtratındaki ulvî hasletleri aklınla keşfet! Hazret-i Fâtıma, senin için bir numûnedir; ondan gözünü ve gönlünü ayırma! Tâ ki, senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin; gülistan, eski mevsimi getirsin.”
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu niyâzıyla Cenâb-ı Hakk’a ilticâ ediyoruz:
“Allâh’ım! Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim!” (Müslim, Zikir, 72)
Âmîn…
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur