Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
İnsan Olur Hayran Sana (S.A.V.)
2 posters
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Peygamber Efendimiz (S.A.V.)
1 sayfadaki 1 sayfası
İnsan Olur Hayran Sana (S.A.V.)
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Cenâb-ı Hakk’ın emsalsiz olarak yarattığı Efendimiz, insanlar tarafından hiçbir zaman güzelliğine lâyık tarzda anlatılamaz/ anlatılamamıştır/ anlatılamayacaktır...
Bu gerçeğin idrâkinde olan şuarâ; “Gül”ün, “Kalemle, kâl ile ta’rif olunmaktan münezzeh” olduğunu defaâtle ifâde etmiş ve bu mevzuda:
Nesimî:
“Vasfını ‘Ve’n-Necmi’ ‘Ve’ş-şemsi’ ‘Tebârek’ söyledi,
Şânına ‘Tâ-Hâ’ vü ‘Yâ-Sîn’ geldi Hak’tan beyyinât…”
Muallim Nâci:
“Hüsn-i Kur’ân’ı görür insân olur hayrân Sana,
Dest-i kudretle yazılmış hilyedir Kur’ân Sana…”
Hüseyin Şemsi Ergüneş
“Bütün medhiyeler bir katredir bahr-i kemâlinden
Yüce şânında Hak medhiye inzâl etti Kur’ânı…”
Faruk Kadri Timurtaş: “Mümkün mü ‘Ve’d-Duhâ’ vâr iken mehdini eylemek,
Çün söylemiş ‘Le-amrüke’ Rahmân Efendimiz…”
diyerek düşüncelerini mısralara dökmüştür… Bizler de, “Gül”ü beşer lisanıyla tam olarak târif edemeyeceğimizi biliyoruz; çünkü dilimizdeki rekâket, O’nu şanına uygun olarak tâzim ve târif etmemize mânidir… Bizler de, “Gül”ü hakkıyla vasfedemeyeceğimizi biliyoruz, çünkü Âdemoğlunun söyleyebildiği kırık-dökük cümleler, O’nu gerektiği gibi tasvir ve tercüme etmeye muktedir değildir… Bizler de, “Gül”ü lâyık olduğu şekilde anlatamayacağımızı biliyoruz, çünkü O insanoğlunun ifâde edebileceği herşeyin fevkindedir... Ama ümmet-i Muhammed olarak bütün bunları bilmemize rağmen, bizler şunu da çok iyi biliyoruz ki, O’nu ve O’nun tebliğ ettiği çağlar üstü İlâhî Beyân’ı anlatmakla da mükellefiz… Çünkü bizler; “Gül”den bîhaber olup, O’ndan uzak kaldığı için bitap düşmüş gönüllere, O’nu tanı/ya/madığı için kararmış kalplere, O’nun gösterdiği “İz”den gitmediği/gidemediği için yolunu şaşıran akılsız akıllara ve yaratılış gâyesini idrâk edemeyen tâlihsiz insanlara “Gül”ü anlatmakla ve O’nun tebliğ ettiklerini tanıtmakla yükümlüyüz… Çünkü bizler; insan olmamızdan kaynaklanan her türlü eksikliğimize, beşerî tâkatsizliğimize rağmen; Muhammed ümmeti olmamız hasebiyle, kâbiliyetimiz ve gücümüz nispetinde, “Gül”ü ve tebliğ ettiği İlâhi Kelâm’ı; anlatmaya, tanıtmaya ve açıklamaya memuruz… Çünkü bizler; kalabalıklar içinde yalnız kalmış yürekleri, İlâhî vuslat deryasına ulaştırmak için “Gül” yaprağının âsude gölgesiyle buluşturmakla; ebedî hayatın güzelliğinden bîhaber olduğu için çoraklaşmış ruhları “Gül”ün rahmet iklimine eriştirmekle; “Gül”ün gösterdiği istikâmette gönülleri aşka getirmek ve kalpleri îman ateşiyle tutuşturmakla vazifeliyiz… Çünkü bizler; Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in cihanşümul nübüvvet ve risaletini, insânî haslet ve sünnetini, ahlâk ve faziletini; öncelikle anlamak, sonra yaşamak ve ondan sonra da anlatmakla görevliyiz… Bütün bu sebeplerden dolayı; “Gül”ü vasfetmeye, beşerin kelâm ve kalem gücü yetmese de, “fanilerin sözü, şiiri; O’nu anlatmaktan, tam manasıyla tarif etmekten fersah fersah uzak” kalsa da; bülbül nasıl gül için ömrünün hitamına kadar ağlarsa; bizler de idrâkimizdeki yetersizliğe, kulluktaki acziyetimize, ifâdelerimizdeki zayıflığa rağmen; öncelikle O’nu anlamaya, bilâhare O’nun gibi yaşamaya, ardından da O’nu anlatmaya son nefesimizi verinceye kadar devam etmekle mükellefiz… Zaten; dilinden “Gül” zikri eksik olmayan uşşâkın salât ü selâmı, ehl-i dilin “Gül” kokulu kelâmı, üdebanın yazılarındaki “Gül” ihtişamı, şuarânın dizelerindeki göz kamaştıran “Gül” ilhâmı ve ârifânın aşkını âşikâr ettiği “Gül” ihtirâmı asırların sinesinde silinmez izler bırakarak “Gül”ü anlatmıştır… Aynı “İz”i tâkip edecek Muhammedî yürekler de; kıyamete kadar bu yolda yürüyecek, “Gül”ü anlayacak, “Gül” gibi yaşayacak ve “Gül” kokularını dünyanın her yanına taşıyacaktır/ taşımalıdır… “Gül”ü hakikî mânâsıyla anlayamayanlar, O’nun sünnetini nasıl yaşayabilir ve O’nu nasıl anlatabilir? Şunu da hiç unutmamak gerekir ki, “Gül”ün ahlâkını ve örnek hayatını kendi nefsinde yaşamadan anlatmak, gülün kokusunu teneffüs etmeden, târif etmeye benzemez mi? Bu şekilde “Gül”ü anlatan sözler; sadece belâgat olarak dillerimizde arz-ı endâm etmez mi? Zâten dilimizle anlattığımız “Gül”e ait güzellikleri, davranışlarımıza yansıtamadığımız zaman, söylediklerimizin anlamı ve muhataplarımıza tesiri ne kadar olabilir ki? Gerçekten de, dilimizle davranışlarımız arasındaki mesafe her geçen gün daha çok arttığı için, söylediklerimizin hiçbir tesiri olmadı/olmuyor… Bu sebepten olsa gerek, hiç bu kadar “Kâbe’ne siyahlar yakışmadı”… İletişim ve teknolojik imkânlar bu kadar artmasına rağmen “Gül”e sevdâlıların boynu hiç böyle bükük kalmadı... “Gül”ü anlamaya ve bütün insanlığa “hâl” diliyle anlatmaya hiç bu kadar ihtiyacımız olmadı… Ama her şeye rağmen -sözlerimiz “Gül”e lâyık olmasa da, davranışlarımız O’nun hayatını gerektiği gibi yansıtamasa da- ümmet-i Muhammed’in en önemli vazifesi; öncelikle “Gül”ü anlamak, sonra takât ve istidadı nispetinde “Gül”ü temsil metoduyla tebliğ etmek ve iletişim teknolojisinin bütün imkânlardan faydalanarak “Gül”ü cihana tanıtmak ve anlatmaktır… Bir Allah dostu; “Zannımca, başkalarının başka şeylerin anlatıldığı kadar O’nu anlatabilseydik -ki anlatamadık-, başkalarının anlatılmasına imkan verildiği kadar O’nun anlatılmasına imkan verilseydi ve san’ata, hayata ait müesseseler O’nu anlatmak için tam seferber olabilseydi, bugün ki nesillerin gönlünde sadece O taht kuracak ve sinelerde sadece O olacaktı” demektedir… Yazının hitamında son olarak şunu söylemek istiyorum: O “Gül” bir duasında Yüce Rabbimizi tâzim ederken; “Seni lâyık olduğun surette senâ edemem… Sen kendini senâ ettiğin hâl üzeresin” diyordu... Biz de bu duâdan ilham alarak ‘Ey “Gül”! Biz Seni lâyık olduğun gibi anlatamayız… Sen, Yüce Rabbimizin senâ ettiği hâl üzeresin’ diyor ve O “Gül”ün, Mahşer günü bizleri de Livâü’l Hamd’in altında gölgelendirmesini niyaz ediyoruz… Bizleri “Gül”e ümmet edene, sonsuz hamd ü senâ olsun…
“Gül”e, ümmetinin solukları sayısınca salat ü selam olsun…
O “Gül”, Aşkın Mihrâbıdır
Yavuz Sultan Selimce
O “Gül”, aşkın mihrâbıdır, tende cânım “Gül” diyor,
Mihrâbıdır “Gül” uşşâkın “âh” eder bülbül diyor,
Tende cânım “âh” eder hicranda gönül diyor,
“Gül” diyor, bülbül diyor, gönül diyor, Resûl diyor…
Cenâb-ı Hakk’ın emsalsiz olarak yarattığı Efendimiz, insanlar tarafından hiçbir zaman güzelliğine lâyık tarzda anlatılamaz/ anlatılamamıştır/ anlatılamayacaktır...
Bu gerçeğin idrâkinde olan şuarâ; “Gül”ün, “Kalemle, kâl ile ta’rif olunmaktan münezzeh” olduğunu defaâtle ifâde etmiş ve bu mevzuda:
Nesimî:
“Vasfını ‘Ve’n-Necmi’ ‘Ve’ş-şemsi’ ‘Tebârek’ söyledi,
Şânına ‘Tâ-Hâ’ vü ‘Yâ-Sîn’ geldi Hak’tan beyyinât…”
Muallim Nâci:
“Hüsn-i Kur’ân’ı görür insân olur hayrân Sana,
Dest-i kudretle yazılmış hilyedir Kur’ân Sana…”
Hüseyin Şemsi Ergüneş
“Bütün medhiyeler bir katredir bahr-i kemâlinden
Yüce şânında Hak medhiye inzâl etti Kur’ânı…”
Faruk Kadri Timurtaş: “Mümkün mü ‘Ve’d-Duhâ’ vâr iken mehdini eylemek,
Çün söylemiş ‘Le-amrüke’ Rahmân Efendimiz…”
diyerek düşüncelerini mısralara dökmüştür… Bizler de, “Gül”ü beşer lisanıyla tam olarak târif edemeyeceğimizi biliyoruz; çünkü dilimizdeki rekâket, O’nu şanına uygun olarak tâzim ve târif etmemize mânidir… Bizler de, “Gül”ü hakkıyla vasfedemeyeceğimizi biliyoruz, çünkü Âdemoğlunun söyleyebildiği kırık-dökük cümleler, O’nu gerektiği gibi tasvir ve tercüme etmeye muktedir değildir… Bizler de, “Gül”ü lâyık olduğu şekilde anlatamayacağımızı biliyoruz, çünkü O insanoğlunun ifâde edebileceği herşeyin fevkindedir... Ama ümmet-i Muhammed olarak bütün bunları bilmemize rağmen, bizler şunu da çok iyi biliyoruz ki, O’nu ve O’nun tebliğ ettiği çağlar üstü İlâhî Beyân’ı anlatmakla da mükellefiz… Çünkü bizler; “Gül”den bîhaber olup, O’ndan uzak kaldığı için bitap düşmüş gönüllere, O’nu tanı/ya/madığı için kararmış kalplere, O’nun gösterdiği “İz”den gitmediği/gidemediği için yolunu şaşıran akılsız akıllara ve yaratılış gâyesini idrâk edemeyen tâlihsiz insanlara “Gül”ü anlatmakla ve O’nun tebliğ ettiklerini tanıtmakla yükümlüyüz… Çünkü bizler; insan olmamızdan kaynaklanan her türlü eksikliğimize, beşerî tâkatsizliğimize rağmen; Muhammed ümmeti olmamız hasebiyle, kâbiliyetimiz ve gücümüz nispetinde, “Gül”ü ve tebliğ ettiği İlâhi Kelâm’ı; anlatmaya, tanıtmaya ve açıklamaya memuruz… Çünkü bizler; kalabalıklar içinde yalnız kalmış yürekleri, İlâhî vuslat deryasına ulaştırmak için “Gül” yaprağının âsude gölgesiyle buluşturmakla; ebedî hayatın güzelliğinden bîhaber olduğu için çoraklaşmış ruhları “Gül”ün rahmet iklimine eriştirmekle; “Gül”ün gösterdiği istikâmette gönülleri aşka getirmek ve kalpleri îman ateşiyle tutuşturmakla vazifeliyiz… Çünkü bizler; Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in cihanşümul nübüvvet ve risaletini, insânî haslet ve sünnetini, ahlâk ve faziletini; öncelikle anlamak, sonra yaşamak ve ondan sonra da anlatmakla görevliyiz… Bütün bu sebeplerden dolayı; “Gül”ü vasfetmeye, beşerin kelâm ve kalem gücü yetmese de, “fanilerin sözü, şiiri; O’nu anlatmaktan, tam manasıyla tarif etmekten fersah fersah uzak” kalsa da; bülbül nasıl gül için ömrünün hitamına kadar ağlarsa; bizler de idrâkimizdeki yetersizliğe, kulluktaki acziyetimize, ifâdelerimizdeki zayıflığa rağmen; öncelikle O’nu anlamaya, bilâhare O’nun gibi yaşamaya, ardından da O’nu anlatmaya son nefesimizi verinceye kadar devam etmekle mükellefiz… Zaten; dilinden “Gül” zikri eksik olmayan uşşâkın salât ü selâmı, ehl-i dilin “Gül” kokulu kelâmı, üdebanın yazılarındaki “Gül” ihtişamı, şuarânın dizelerindeki göz kamaştıran “Gül” ilhâmı ve ârifânın aşkını âşikâr ettiği “Gül” ihtirâmı asırların sinesinde silinmez izler bırakarak “Gül”ü anlatmıştır… Aynı “İz”i tâkip edecek Muhammedî yürekler de; kıyamete kadar bu yolda yürüyecek, “Gül”ü anlayacak, “Gül” gibi yaşayacak ve “Gül” kokularını dünyanın her yanına taşıyacaktır/ taşımalıdır… “Gül”ü hakikî mânâsıyla anlayamayanlar, O’nun sünnetini nasıl yaşayabilir ve O’nu nasıl anlatabilir? Şunu da hiç unutmamak gerekir ki, “Gül”ün ahlâkını ve örnek hayatını kendi nefsinde yaşamadan anlatmak, gülün kokusunu teneffüs etmeden, târif etmeye benzemez mi? Bu şekilde “Gül”ü anlatan sözler; sadece belâgat olarak dillerimizde arz-ı endâm etmez mi? Zâten dilimizle anlattığımız “Gül”e ait güzellikleri, davranışlarımıza yansıtamadığımız zaman, söylediklerimizin anlamı ve muhataplarımıza tesiri ne kadar olabilir ki? Gerçekten de, dilimizle davranışlarımız arasındaki mesafe her geçen gün daha çok arttığı için, söylediklerimizin hiçbir tesiri olmadı/olmuyor… Bu sebepten olsa gerek, hiç bu kadar “Kâbe’ne siyahlar yakışmadı”… İletişim ve teknolojik imkânlar bu kadar artmasına rağmen “Gül”e sevdâlıların boynu hiç böyle bükük kalmadı... “Gül”ü anlamaya ve bütün insanlığa “hâl” diliyle anlatmaya hiç bu kadar ihtiyacımız olmadı… Ama her şeye rağmen -sözlerimiz “Gül”e lâyık olmasa da, davranışlarımız O’nun hayatını gerektiği gibi yansıtamasa da- ümmet-i Muhammed’in en önemli vazifesi; öncelikle “Gül”ü anlamak, sonra takât ve istidadı nispetinde “Gül”ü temsil metoduyla tebliğ etmek ve iletişim teknolojisinin bütün imkânlardan faydalanarak “Gül”ü cihana tanıtmak ve anlatmaktır… Bir Allah dostu; “Zannımca, başkalarının başka şeylerin anlatıldığı kadar O’nu anlatabilseydik -ki anlatamadık-, başkalarının anlatılmasına imkan verildiği kadar O’nun anlatılmasına imkan verilseydi ve san’ata, hayata ait müesseseler O’nu anlatmak için tam seferber olabilseydi, bugün ki nesillerin gönlünde sadece O taht kuracak ve sinelerde sadece O olacaktı” demektedir… Yazının hitamında son olarak şunu söylemek istiyorum: O “Gül” bir duasında Yüce Rabbimizi tâzim ederken; “Seni lâyık olduğun surette senâ edemem… Sen kendini senâ ettiğin hâl üzeresin” diyordu... Biz de bu duâdan ilham alarak ‘Ey “Gül”! Biz Seni lâyık olduğun gibi anlatamayız… Sen, Yüce Rabbimizin senâ ettiği hâl üzeresin’ diyor ve O “Gül”ün, Mahşer günü bizleri de Livâü’l Hamd’in altında gölgelendirmesini niyaz ediyoruz… Bizleri “Gül”e ümmet edene, sonsuz hamd ü senâ olsun…
“Gül”e, ümmetinin solukları sayısınca salat ü selam olsun…
O “Gül”, Aşkın Mihrâbıdır
Yavuz Sultan Selimce
O “Gül”, aşkın mihrâbıdır, tende cânım “Gül” diyor,
Mihrâbıdır “Gül” uşşâkın “âh” eder bülbül diyor,
Tende cânım “âh” eder hicranda gönül diyor,
“Gül” diyor, bülbül diyor, gönül diyor, Resûl diyor…
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Peygamber Efendimiz (S.A.V.)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur