Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Mevzû kalp ise eğer
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Mevzû kalp ise eğer
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Mevzû kalp ise eğer; kalpten gelir kelimeler, kalpten söylenir söylenesi bütün kalbî sözler…
Kalp kalbe karşıdır derler.
Kalpten kalbe yollar vardır derler.
Kalp sevmekten yorulmaz derler.
Kalbin sularında yolculuklara çıkarlar.
Kalpten gelen ne varsa kalbe hitâbendir ve kalplerden kalplere akıp giden kalbî esintilerdir…
Kalp dendiğinde ilk olarak sadırlarımızda her daim hareketini hissettiğimiz, atıp duran hayatî uzvumuzu hatırlarız.
Hayatîdir; çünkü hayatta olduğumuzu ilân eden tek organımızdır. O durduğunda hayat da durur. Bu bakımdan Rabbimiz’in “Hayy” ismine ayinedir.
Alenen hareket ettiğine de şahit olduğumuz tek organımızdır kalp. Hayat devam ettiği sürece durmayan, uyumayan ve hiç susmayandır. Tıpkı; hiç durmayan, uyumayan ve susmayan bütün kusurlardan münezzeh olan Halik’ımız gibi, O’ndan küçük bir cüz, minicik bir numûne gibi…
Çıkardığı ritmik sesler itibariyle de hep bir sesleniş, anış ve zikir halindedir.
Orası vücudumuzun merkezi hükmündedir. Her nefes alışımızda temiz kan pompalar kalp, her bir yanımızı sarmalayan damarlarımıza. Temizleme ve temizlenme yeridir, kâinatın merkezi olan Kâbe ile bir tutulur kalbimiz. Yani temizlik ve temizlenme yeri olduğu kadar kutsaldır da. Bu da yine “Kuddüs” isminin bir ayinesi olsa gerektir ki görüldüğü üzere kalpten zuhur edenler hep O’nu göstermektedir…
Zâhirin ötesindeki sevgi ve sevme makâmı diye bildiğimiz kalp ise ayrı bir derinlik ve mâneviyat içerir ki, onunla ilgili sayfalar ve kitaplar vardır, anlatımı hâlâ bitirilememiş…
Kalbin bir özelliği de vahye muhatap oluşudur. Yaratıcı’dan gelen vahiy ve ilhamların nüzul ettiği mekândır…
Sevgiler, sevdalar, merhametler, acılar, sızılar ve aşk orada yaşanır. Orası hisler, duyuşlar, kanatlanıp uçuşlar, yokluklarda kayboluşlar, hüzünlerle bulutlanışlar, sevinçlerle çiçeklenişlerin yaşandığı zaman ötesi bir mekândır. Elbette en önemlisi Yüce Kudret’in “Mü’min” isinin tecelli ettiği îmânımızın kutsal evidir.
Diyor ya bir Hak aşığı:
“Gitse dünya, gitse ukba yok keder /
Kalp giderse cevheri îman gider”
Bir maneviyat medresesi olan bu güzel kalbimizi, diğer maddi kalbimizden ayırmak için farklı isimlerle de anılır. Yürek denir, gönül denir ve ne de güzel denir. Bu ifadelerde ayrı bir derinlik gizlidir. Gizlerin olduğu yerdir zaten kalbimiz. Öyle ki çoğu zaman biz bile bilmeyiz orada olup bitenleri. İnsanın iradesiyle müdahale edemediği yeridir yüreği. Orası bir sevgi ve hisler âlemi ise, elbette her âlem gibi oranın da sahibidir Âlemlerin Rabbi. Onun Esmâ-ül Hüsnası’nın bir Hüsnasıdır ki tecelli eden, kendisi bize Vedûd diye bildirmiştir o güzel ismini.
El-Vedûd’un tasarrufundadır kalbimiz. Onu dilediği gibi evirip çeviren Mukallibel Gulûb’dur. Kalbin bir manâsı da çevirme ve değiştirme merkezi anlamını taşır ki, bizler de çok şahit olmuşuzdur onun o değişken hallerine…
Her ne kadar tasarruf kalbin Malik’inde olsa da cüzî irademize düşen iki vazife vardır: Birincisi kalbimizin gıdasını, yani zikiri ve ikinci olarak da temizliğini, yani tevbeyi ihmal etmediğimiz müddetçe oradan haseneler, hayırlar ve hoşsadâlar zuhûr eder dünyamıza…
Yüreğimize gelen her şeyi O’ndan bilir, O’ndan kabul eder ve O’na emanet etmek üzere en güzel konukluğa mekân ederiz konukları. O vakit derki gönül:
“Hoştur bana senden gelen / Lütfun da hoş, kahrında hoş”…Bizler kalbimizi en çok sevgiyle bilir, tanırız. Ancak sevgiyi de kalbimizle bilip tanıyabiliyor muyuz?
Asıl sevgi özden sevgidir. Kalpte, yürekte, gönülde olan sevgidir. Aşk’a giden yoldaki küçük egzersizlerdir sevgiler. Sevdaların birer numûnesidir. Gerçek sevgi unutulan, bir gün nefrete dönüşen sevgi değildir. Kalp unutmaz, çünkü orda unutmayan vardır…
Kalbin tasarrufu sahibindedir demiştik. Öyle ya! Kimi seveceğimizi seçebiliyor muyuz?
Sevilecek olan vakti zamanı geldiğinde gelir düşer yüreğe.
Dağlarda eriyen kar suları gibi latif ama çaresiz bir süzülüşle süzülür ağırlanacağı misafirhaneye doğru. Yürek toprağında yeşerecek tohumlara can suyu olur. Filizlenip boy verdiğinde içinde bir parçan olur artık, seninle birlikte sonsuzluk yolcusudur. Sevilen gitmiş olsa da sevgisi yüreğinde, yüreğin var oldukça seninledir.
Sevmek için onun kaşı gözü aranmaz, sevmek için boyunu posunu görmek gerekmez, ellerini tutmadan da sıcaklığını hissedersin sevdiğinin. Kalbinin derinliklerinde ince bir frekans dokunuşuyla hayat sürer gerçek sevgi. Özlemler olur, hasretler olur, kimi zaman sitemler sarar filizlenen dalları…
Ne de olsa fani bir vücudun yoldaşıdır kalp, onun nazları ve sızlanmaları sevgiyi de kuşatır çoğu zaman. Ancak selim olan kalptir ki silkinmesini ve ayağa kalkmasını bilir sahibini tanıyor ve O’na dayanıyorsa…
Bir sevgi daha vardır, coşturan, koşturan, acıtan ve yaralayan. Nihayetinde unutulan ya da “aslında hiç sevmemiştim” diye hatırlanan. Demiştik ya kalbin yol arkadaşıdır fani beden. Çatışsalar da çoğu zaman birbirlerine uyum sağlamaktan başka çıkar yolları yoktur. Bu bakımdandır ki kimi zaman kalbin dediği olur, kimi zaman nefsin. Kalpten farklı olarak nefsin bir de sevilme hassesi vardır. Bu onun benlik olma istidadının bir gayreti ve arzusudur. Sevilmek ister, çünkü sevildiğinde “var” olduğunu hisseder.
Hüsrana çıkan sevgiler nefsin sevdikleridir. Onun sevmeleri geçici şeyleredir kendisi gibi. Gördüğünü sever; göremediğinde hasrete düşer ve zamanla unutur sevdiği yüzü… Duyduğunu sever; konuşamadığında hüsrana düşer ve hatırlayamaz olur sevdiğinin sesini… Dokunabildiğini sever; ellerini kaybettiğinde de acı çeker…
Bu sevgilerden geriye kalbe düşen hüzün ve acı damlacıklarıdır…
İnsan sonsuzluğa ayarlı yaratılmıştır, bu bakımdan bitenleri, yitenleri ve gidenleri hiç algılayamaz…
Bütün bu sevgi analizleri biraz olsun kalbimizi ve nefsimizi anlayabilmemize vesile olabildiyse, şimdi sevgilerimiz ve sevdiklerimiz adına daha sağlıklı düşünebilme ve müşahede edebilme kapısını aralama zamanıdır…
Görmeden, duymadan ve bilmeden sevebildiklerimizdir kalbî iletişim içinde olduklarımız. Ya da artık göremediğimiz ve artık duyamadığımız halde bir vesile ile bu kalbî iletişimi devam ettirebildiğimiz sevgilerdir bizimle sonsuzluğa uzanacak olanlar…
Devamında gelecek olan sevdalar ve en nihayetindeki “aşk” bu sağlıklı kalp ritimleriyle oluşacaktır.
Öyle ki; kalbindeki “dost”un, ateşi serin ve selametli hale çeviren “Halil”i olabilmektir kalbin maksadı…
Öyle ki; Yûsuf kuyudadır. Ama bir yerlerde var olduğunu bilmek yeterlidir sevmek için, uğruna gözlerini feda eden Yakûb olabilmektir sevgi…
Yûsuf zindandadır, ama zindanları medreseye çeviren sarsılmaz îmanıdır sevilen ve sevdirilen…
Yûsuf kalbin Mısır’ına sultan olur bir gün, onun tahtı, tâcı değil, idaresi altında olmak yeterlidir sevmek için…
Yûsuf’u yüreğiyle sevebilenler onun güzelliğinden nasiplenebildi, nefis gözleriyle bakanların ise ellerine yazık oldu…
Yûsuf en sonunda aşkıyla yananları Hak aşkına götüren bir sevgili oldu, Züleyha’nın kalbini özüne döndüren bir gönül eri ve aşka teslimiyetiyle varan kalbin emanetçisi olarak, sevilmeye ve anılmaya devam eden güzelliğiyle bilinir oldu…
Ve kalpleri nurlandıran “Nur”, tüm sevgileri O’nun kalbinde cem ettirdiği En Sevgili’yi, biz kalp tekkesinin garip dilencilerine en muhteşem bir mürşîd eyleyerek, kendi sevgisini tüm hücrelerimizde ve ruhumuzun görünmeyen zerreciklerinde hissettirme lütfuna mazhar eyledi…
Son olarak şu duayı eklemek gereklidir yüreknâmemizin kırık dökük defterine…
Sevgi ve aşk mekânımıza en çok yakışan ve her şeyin sahibi olan Sübhan! Senin mülkünde, senin tüm Esma’n ile tecelli ettiğin kutsal mekânında her daim seninle ve senin sevdiklerinle hemhal eyle bizleri…
Senden gayrı olan her ne var ise onlardan senin bitip tükenmeyen sevgi ve merhametine sığınırız, sığınılacak senden gayrı hiçbir yer bulunmayan Sultan!
Elbette bu hâlimden o yârin haberi var
Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ
Mevzû kalp ise eğer; kalpten gelir kelimeler, kalpten söylenir söylenesi bütün kalbî sözler…
Kalp kalbe karşıdır derler.
Kalpten kalbe yollar vardır derler.
Kalp sevmekten yorulmaz derler.
Kalbin sularında yolculuklara çıkarlar.
Kalpten gelen ne varsa kalbe hitâbendir ve kalplerden kalplere akıp giden kalbî esintilerdir…
Kalp dendiğinde ilk olarak sadırlarımızda her daim hareketini hissettiğimiz, atıp duran hayatî uzvumuzu hatırlarız.
Hayatîdir; çünkü hayatta olduğumuzu ilân eden tek organımızdır. O durduğunda hayat da durur. Bu bakımdan Rabbimiz’in “Hayy” ismine ayinedir.
Alenen hareket ettiğine de şahit olduğumuz tek organımızdır kalp. Hayat devam ettiği sürece durmayan, uyumayan ve hiç susmayandır. Tıpkı; hiç durmayan, uyumayan ve susmayan bütün kusurlardan münezzeh olan Halik’ımız gibi, O’ndan küçük bir cüz, minicik bir numûne gibi…
Çıkardığı ritmik sesler itibariyle de hep bir sesleniş, anış ve zikir halindedir.
Orası vücudumuzun merkezi hükmündedir. Her nefes alışımızda temiz kan pompalar kalp, her bir yanımızı sarmalayan damarlarımıza. Temizleme ve temizlenme yeridir, kâinatın merkezi olan Kâbe ile bir tutulur kalbimiz. Yani temizlik ve temizlenme yeri olduğu kadar kutsaldır da. Bu da yine “Kuddüs” isminin bir ayinesi olsa gerektir ki görüldüğü üzere kalpten zuhur edenler hep O’nu göstermektedir…
Zâhirin ötesindeki sevgi ve sevme makâmı diye bildiğimiz kalp ise ayrı bir derinlik ve mâneviyat içerir ki, onunla ilgili sayfalar ve kitaplar vardır, anlatımı hâlâ bitirilememiş…
Kalbin bir özelliği de vahye muhatap oluşudur. Yaratıcı’dan gelen vahiy ve ilhamların nüzul ettiği mekândır…
Sevgiler, sevdalar, merhametler, acılar, sızılar ve aşk orada yaşanır. Orası hisler, duyuşlar, kanatlanıp uçuşlar, yokluklarda kayboluşlar, hüzünlerle bulutlanışlar, sevinçlerle çiçeklenişlerin yaşandığı zaman ötesi bir mekândır. Elbette en önemlisi Yüce Kudret’in “Mü’min” isinin tecelli ettiği îmânımızın kutsal evidir.
Diyor ya bir Hak aşığı:
“Gitse dünya, gitse ukba yok keder /
Kalp giderse cevheri îman gider”
Bir maneviyat medresesi olan bu güzel kalbimizi, diğer maddi kalbimizden ayırmak için farklı isimlerle de anılır. Yürek denir, gönül denir ve ne de güzel denir. Bu ifadelerde ayrı bir derinlik gizlidir. Gizlerin olduğu yerdir zaten kalbimiz. Öyle ki çoğu zaman biz bile bilmeyiz orada olup bitenleri. İnsanın iradesiyle müdahale edemediği yeridir yüreği. Orası bir sevgi ve hisler âlemi ise, elbette her âlem gibi oranın da sahibidir Âlemlerin Rabbi. Onun Esmâ-ül Hüsnası’nın bir Hüsnasıdır ki tecelli eden, kendisi bize Vedûd diye bildirmiştir o güzel ismini.
El-Vedûd’un tasarrufundadır kalbimiz. Onu dilediği gibi evirip çeviren Mukallibel Gulûb’dur. Kalbin bir manâsı da çevirme ve değiştirme merkezi anlamını taşır ki, bizler de çok şahit olmuşuzdur onun o değişken hallerine…
Her ne kadar tasarruf kalbin Malik’inde olsa da cüzî irademize düşen iki vazife vardır: Birincisi kalbimizin gıdasını, yani zikiri ve ikinci olarak da temizliğini, yani tevbeyi ihmal etmediğimiz müddetçe oradan haseneler, hayırlar ve hoşsadâlar zuhûr eder dünyamıza…
Yüreğimize gelen her şeyi O’ndan bilir, O’ndan kabul eder ve O’na emanet etmek üzere en güzel konukluğa mekân ederiz konukları. O vakit derki gönül:
“Hoştur bana senden gelen / Lütfun da hoş, kahrında hoş”…Bizler kalbimizi en çok sevgiyle bilir, tanırız. Ancak sevgiyi de kalbimizle bilip tanıyabiliyor muyuz?
Asıl sevgi özden sevgidir. Kalpte, yürekte, gönülde olan sevgidir. Aşk’a giden yoldaki küçük egzersizlerdir sevgiler. Sevdaların birer numûnesidir. Gerçek sevgi unutulan, bir gün nefrete dönüşen sevgi değildir. Kalp unutmaz, çünkü orda unutmayan vardır…
Kalbin tasarrufu sahibindedir demiştik. Öyle ya! Kimi seveceğimizi seçebiliyor muyuz?
Sevilecek olan vakti zamanı geldiğinde gelir düşer yüreğe.
Dağlarda eriyen kar suları gibi latif ama çaresiz bir süzülüşle süzülür ağırlanacağı misafirhaneye doğru. Yürek toprağında yeşerecek tohumlara can suyu olur. Filizlenip boy verdiğinde içinde bir parçan olur artık, seninle birlikte sonsuzluk yolcusudur. Sevilen gitmiş olsa da sevgisi yüreğinde, yüreğin var oldukça seninledir.
Sevmek için onun kaşı gözü aranmaz, sevmek için boyunu posunu görmek gerekmez, ellerini tutmadan da sıcaklığını hissedersin sevdiğinin. Kalbinin derinliklerinde ince bir frekans dokunuşuyla hayat sürer gerçek sevgi. Özlemler olur, hasretler olur, kimi zaman sitemler sarar filizlenen dalları…
Ne de olsa fani bir vücudun yoldaşıdır kalp, onun nazları ve sızlanmaları sevgiyi de kuşatır çoğu zaman. Ancak selim olan kalptir ki silkinmesini ve ayağa kalkmasını bilir sahibini tanıyor ve O’na dayanıyorsa…
Bir sevgi daha vardır, coşturan, koşturan, acıtan ve yaralayan. Nihayetinde unutulan ya da “aslında hiç sevmemiştim” diye hatırlanan. Demiştik ya kalbin yol arkadaşıdır fani beden. Çatışsalar da çoğu zaman birbirlerine uyum sağlamaktan başka çıkar yolları yoktur. Bu bakımdandır ki kimi zaman kalbin dediği olur, kimi zaman nefsin. Kalpten farklı olarak nefsin bir de sevilme hassesi vardır. Bu onun benlik olma istidadının bir gayreti ve arzusudur. Sevilmek ister, çünkü sevildiğinde “var” olduğunu hisseder.
Hüsrana çıkan sevgiler nefsin sevdikleridir. Onun sevmeleri geçici şeyleredir kendisi gibi. Gördüğünü sever; göremediğinde hasrete düşer ve zamanla unutur sevdiği yüzü… Duyduğunu sever; konuşamadığında hüsrana düşer ve hatırlayamaz olur sevdiğinin sesini… Dokunabildiğini sever; ellerini kaybettiğinde de acı çeker…
Bu sevgilerden geriye kalbe düşen hüzün ve acı damlacıklarıdır…
İnsan sonsuzluğa ayarlı yaratılmıştır, bu bakımdan bitenleri, yitenleri ve gidenleri hiç algılayamaz…
Bütün bu sevgi analizleri biraz olsun kalbimizi ve nefsimizi anlayabilmemize vesile olabildiyse, şimdi sevgilerimiz ve sevdiklerimiz adına daha sağlıklı düşünebilme ve müşahede edebilme kapısını aralama zamanıdır…
Görmeden, duymadan ve bilmeden sevebildiklerimizdir kalbî iletişim içinde olduklarımız. Ya da artık göremediğimiz ve artık duyamadığımız halde bir vesile ile bu kalbî iletişimi devam ettirebildiğimiz sevgilerdir bizimle sonsuzluğa uzanacak olanlar…
Devamında gelecek olan sevdalar ve en nihayetindeki “aşk” bu sağlıklı kalp ritimleriyle oluşacaktır.
Öyle ki; kalbindeki “dost”un, ateşi serin ve selametli hale çeviren “Halil”i olabilmektir kalbin maksadı…
Öyle ki; Yûsuf kuyudadır. Ama bir yerlerde var olduğunu bilmek yeterlidir sevmek için, uğruna gözlerini feda eden Yakûb olabilmektir sevgi…
Yûsuf zindandadır, ama zindanları medreseye çeviren sarsılmaz îmanıdır sevilen ve sevdirilen…
Yûsuf kalbin Mısır’ına sultan olur bir gün, onun tahtı, tâcı değil, idaresi altında olmak yeterlidir sevmek için…
Yûsuf’u yüreğiyle sevebilenler onun güzelliğinden nasiplenebildi, nefis gözleriyle bakanların ise ellerine yazık oldu…
Yûsuf en sonunda aşkıyla yananları Hak aşkına götüren bir sevgili oldu, Züleyha’nın kalbini özüne döndüren bir gönül eri ve aşka teslimiyetiyle varan kalbin emanetçisi olarak, sevilmeye ve anılmaya devam eden güzelliğiyle bilinir oldu…
Ve kalpleri nurlandıran “Nur”, tüm sevgileri O’nun kalbinde cem ettirdiği En Sevgili’yi, biz kalp tekkesinin garip dilencilerine en muhteşem bir mürşîd eyleyerek, kendi sevgisini tüm hücrelerimizde ve ruhumuzun görünmeyen zerreciklerinde hissettirme lütfuna mazhar eyledi…
Son olarak şu duayı eklemek gereklidir yüreknâmemizin kırık dökük defterine…
Sevgi ve aşk mekânımıza en çok yakışan ve her şeyin sahibi olan Sübhan! Senin mülkünde, senin tüm Esma’n ile tecelli ettiğin kutsal mekânında her daim seninle ve senin sevdiklerinle hemhal eyle bizleri…
Senden gayrı olan her ne var ise onlardan senin bitip tükenmeyen sevgi ve merhametine sığınırız, sığınılacak senden gayrı hiçbir yer bulunmayan Sultan!
Elbette bu hâlimden o yârin haberi var
Fi’l kalbi mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur