Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Sevgili Dostum,
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• S E R B E S T K Ö Ş E :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Sevgili Dostum,
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sevgili Dostum,
Aslına bakacak olursan kendimizle çeliştiğimiz müddetçe bir bütünü tamamlıyor gibiyiz. Çelişmek, sadece sanatçılara malzeme olan zahiri bir yâdsıma değil, sanki bütün insan tabiatına has bir özellik gibi geliyor bana. Şöyle ki; kaderimize ilerlediğimiz yolda hayır ve şer arasındaki bir seçimden geçiyorsak eğer, bu iki biçemin de bir ihtimal olarak bizim için var olması bizleri düşündürmeli. Yani duacısı olduğumuz hayır kadar, “bahşedilen” şer de mühim ve bize ait. Herman Hesse’in Sidartha adlı kitabında dediği gibi: “Hiçbir gerçek yoktur ki karşıtı da gerçek olmasın!”. Öyleyse dostum, rüzgârın sırtımızı sıvazlayıp bizi itmesi kadar, ara sıra gözlerimizi ona karşı kışkırtıp ötede olanın(yani rüzgârın berisinde gizlediğinin) ne olduğu merakıyla da dolmalıyız. Belki çok da elzem gözükmeyen bu davranış, kimi zaman doldurulması gereken bir boşluğu es geçmemek için gerektir bize.
Karlı bir yolda yürürken ya da gök bulutlanıp gizlediği vakit bütün ışıltılarını, elde olan tutarlı taraflarımız bir sonuç vermiyorsa ve bir kapı gıcırdayıp bana tutun diyorsa, evet, çelişmeliyiz! Elbette o çok muhkem ve asla reddedemeyeceğimiz doğrularımızı bir kenara bırakalım demiyorum. Fakat dünya içre oluşturduğumuz kimliklerimiz böyle bir esnekliği barındırsa fena mı olur? Bana öyle geliyor ki dostum, sınırlarımızı kurallarla ne denli kalınlaştırırsak, kendimizden o denli uzaklaşabiliriz. Ve hatta alıştığımız manzara tortulaşırsa, tabiatın reddettiği birer şekil olup çıkabiliriz. Geçmişimden bu yana kendinden hiç taviz vermeyen insanları düşündüğüm vakit; ya kendine, ya da başkalarına zarar veren insanlar çıkıyor karşıma. Niyetleri, oluşturdukları şekle çarpıp parçalanıyor. Hal böyle olunca gülistanın bağbanı toprağa beton döküyor! Oysa herkes kendi otomatiğine bırakılsa, sıçramasa bize bu dünyanın tasası, bedenimiz ruhumuzdan geleni bırakmayacak mı ortaya? Maalesef dostum, maalesef böyle olmuyor!
Her şeyin sürekli değişip dönüştüğünü gördükçe çelişmemenin bizim için imkânsız olduğunu düşünüyorum. Üstelik bunun gençlik denen o yalancı tanrının bir eseri olduğuna hiç kanat getiremiyorum doğrusu. Nice yaşlı insanın bile onca tecrübelerine rağmen sadece birkaç ay ya da sene öncesiyle ters düşmesi çok olağan gibi geliyor bana. Çünkü fikrimiz aklandıkça(yahut karardıkça) biz bir başkası olup çıkıveriyor hayat sahnesine. Bize verilen zamanın anlar bütünü olduğunu kabul edecek olursak, her an için özel imtihanlara tabi tutulduğumuzu ve bu imtihanların her defasında –aynı hakikate ait olsalar bile- farklı karşılıklar edindiğini anlamak lazım. Bu varsayımla da, öncesinde aldığımız bir kararın benliğimize ait bir kimlik oluşturmak için değil, yalnızca o anı aşabilmemiz için bize verilmiş ve fakat bize ait olmayan bir “anahtar” olduğunu iyice bilmemiz gerekli. Öbür türlü, her anın neticesinde bize dâhil olan şablonu bir başka an için kullanacak olursak, uyuşmazlığımızı sineye çekip zor ve yanlış bir hayatı idame ettiriyor halde buluruz kendimizi. Bunu yapmayalım dostum, gel kendimizden sayalım çelişkilerimizi.
Daha da kötüsü, çelişkilerimizi gizlerken en çok toplumun gözünden ürküyoruz hepimiz. Öyle ya, bir başımıza çelişsek bunun ne tür bir utancı yahut başka kötü bir tesiri olabilir ki bizlere! Burada bir öncelik arz ediyor sevgili dostum. Bireyselliğimizi toplumun kimi kanıksanmış yanlışlarına feda etmekle ilgili bir öncelik… Yani kendimiz olmak ya da olamamakla ilgili hakikat iminden olanca uzak konuşlanmış bir öncelik… Yani benliğimizden, bu dünyada edindiğimiz yeri fazlasıyla önemseyerek hiç feragat etmemek ile ilgili amansız, anlamsız, cüretkâr bir öncelik… Bakışlarımız gözlerimizden ruhumuza açılıyor dostum, biliyorsun. Biliyorsun, seçimimi senden yana kullanacağımı, bunları çok iyi biliyorsun. İyisi mi biz hiç çelişmeyelim dostum, sakın çelişmeyelim! Anlıyorsun…
Sevgili Dostum,
Aslına bakacak olursan kendimizle çeliştiğimiz müddetçe bir bütünü tamamlıyor gibiyiz. Çelişmek, sadece sanatçılara malzeme olan zahiri bir yâdsıma değil, sanki bütün insan tabiatına has bir özellik gibi geliyor bana. Şöyle ki; kaderimize ilerlediğimiz yolda hayır ve şer arasındaki bir seçimden geçiyorsak eğer, bu iki biçemin de bir ihtimal olarak bizim için var olması bizleri düşündürmeli. Yani duacısı olduğumuz hayır kadar, “bahşedilen” şer de mühim ve bize ait. Herman Hesse’in Sidartha adlı kitabında dediği gibi: “Hiçbir gerçek yoktur ki karşıtı da gerçek olmasın!”. Öyleyse dostum, rüzgârın sırtımızı sıvazlayıp bizi itmesi kadar, ara sıra gözlerimizi ona karşı kışkırtıp ötede olanın(yani rüzgârın berisinde gizlediğinin) ne olduğu merakıyla da dolmalıyız. Belki çok da elzem gözükmeyen bu davranış, kimi zaman doldurulması gereken bir boşluğu es geçmemek için gerektir bize.
Karlı bir yolda yürürken ya da gök bulutlanıp gizlediği vakit bütün ışıltılarını, elde olan tutarlı taraflarımız bir sonuç vermiyorsa ve bir kapı gıcırdayıp bana tutun diyorsa, evet, çelişmeliyiz! Elbette o çok muhkem ve asla reddedemeyeceğimiz doğrularımızı bir kenara bırakalım demiyorum. Fakat dünya içre oluşturduğumuz kimliklerimiz böyle bir esnekliği barındırsa fena mı olur? Bana öyle geliyor ki dostum, sınırlarımızı kurallarla ne denli kalınlaştırırsak, kendimizden o denli uzaklaşabiliriz. Ve hatta alıştığımız manzara tortulaşırsa, tabiatın reddettiği birer şekil olup çıkabiliriz. Geçmişimden bu yana kendinden hiç taviz vermeyen insanları düşündüğüm vakit; ya kendine, ya da başkalarına zarar veren insanlar çıkıyor karşıma. Niyetleri, oluşturdukları şekle çarpıp parçalanıyor. Hal böyle olunca gülistanın bağbanı toprağa beton döküyor! Oysa herkes kendi otomatiğine bırakılsa, sıçramasa bize bu dünyanın tasası, bedenimiz ruhumuzdan geleni bırakmayacak mı ortaya? Maalesef dostum, maalesef böyle olmuyor!
Her şeyin sürekli değişip dönüştüğünü gördükçe çelişmemenin bizim için imkânsız olduğunu düşünüyorum. Üstelik bunun gençlik denen o yalancı tanrının bir eseri olduğuna hiç kanat getiremiyorum doğrusu. Nice yaşlı insanın bile onca tecrübelerine rağmen sadece birkaç ay ya da sene öncesiyle ters düşmesi çok olağan gibi geliyor bana. Çünkü fikrimiz aklandıkça(yahut karardıkça) biz bir başkası olup çıkıveriyor hayat sahnesine. Bize verilen zamanın anlar bütünü olduğunu kabul edecek olursak, her an için özel imtihanlara tabi tutulduğumuzu ve bu imtihanların her defasında –aynı hakikate ait olsalar bile- farklı karşılıklar edindiğini anlamak lazım. Bu varsayımla da, öncesinde aldığımız bir kararın benliğimize ait bir kimlik oluşturmak için değil, yalnızca o anı aşabilmemiz için bize verilmiş ve fakat bize ait olmayan bir “anahtar” olduğunu iyice bilmemiz gerekli. Öbür türlü, her anın neticesinde bize dâhil olan şablonu bir başka an için kullanacak olursak, uyuşmazlığımızı sineye çekip zor ve yanlış bir hayatı idame ettiriyor halde buluruz kendimizi. Bunu yapmayalım dostum, gel kendimizden sayalım çelişkilerimizi.
Daha da kötüsü, çelişkilerimizi gizlerken en çok toplumun gözünden ürküyoruz hepimiz. Öyle ya, bir başımıza çelişsek bunun ne tür bir utancı yahut başka kötü bir tesiri olabilir ki bizlere! Burada bir öncelik arz ediyor sevgili dostum. Bireyselliğimizi toplumun kimi kanıksanmış yanlışlarına feda etmekle ilgili bir öncelik… Yani kendimiz olmak ya da olamamakla ilgili hakikat iminden olanca uzak konuşlanmış bir öncelik… Yani benliğimizden, bu dünyada edindiğimiz yeri fazlasıyla önemseyerek hiç feragat etmemek ile ilgili amansız, anlamsız, cüretkâr bir öncelik… Bakışlarımız gözlerimizden ruhumuza açılıyor dostum, biliyorsun. Biliyorsun, seçimimi senden yana kullanacağımı, bunları çok iyi biliyorsun. İyisi mi biz hiç çelişmeyelim dostum, sakın çelişmeyelim! Anlıyorsun…
Misafir- Misafir
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• S E R B E S T K Ö Ş E :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur