Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
İMRAN BİN HÜSAYN (Radıyallahü Anh)
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
İMRAN BİN HÜSAYN (Radıyallahü Anh)
Eshâb-ı kirâmdan. Huzaa kabilesinin Kazb kolundandır. Hayber Savaşı’nda müslüman oldu. Ondan sonraki bütün savaşlarda Peygamber efendimizin (s.a.v.) yanında ve hizmetinde bulunmakla şereflendi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) kendilerini çok severdi. Eshâb-ı kirâm içinde çok faziletlere sahipti. Fıkh ilminde üstün derecesi vardı. Duası kabul olunan seçilmişlerdendir. Mekke’nin fethinde Huzaa kabilesinin sancağını taşıdı.
Hz. Ömer halife olunca, Basra halkına İslâmiyeti öğretmek için İmrân bin Huseyn’i (r.a.) gönderdi. Hasan-ı Basrî hazretleri kendisinden çok hadîs-i şerîf öğrenmiş ve yemin ederek demiştir ki: “Basralılar için İmrân’dan daha hayırlı biri gelmemiştir.” Muhammed bin Şîrîn buyurdu ki: “Resûlullah’ın (s.a.v.) Eshâbı arasında İmrân bin Husayn’dan üstünü az bulunur.” Abdullah bin Amr kendisini Basra kadılığına tayin etti. Kadılığı zamanında, iki kişi hüküm vermesi için kendisine geldi. Bunlardan birisi şahidini getirdi, diğeri getiremedi. Hüküm şahit getirenin lehine verildi. Şahit getiremiyen kimse bunu kabul etmeyip “Bu karar bâtıldır” dedi. Hz. İmrân bunun üzerine Abdullah bin Amr’den azlini isteyerek istifa etti. İmrân bin Husayn midesinden rahatsızlanmış, ishale yakalanmıştı. Hastalandığı sıralarda karnının dağlanmasını tavsiye ettiler. O kabul etmedi. Vefatından iki sene önce çok ısrar ettiler. Dağlandı. “Dağlandık, fakat sıhhat ve afiyete kavuşamadık” derlerdi. Dağlanmadan önce melekleri görürdü. Dağlanınca melekleri göremez oldu. Sonra Allahü teâlâ’ya çok yalvardı. Tövbe etti. Yine görmeye başladı. Yakalandığı hastalığı sebebiyle ne oturabilir ne de ayakta durabilirdi. Kendisine hurma dallarından bir sedir yapmışlardı. Orada günlerini geçirir, Rabbini zikrederdi. Otuz sene bu hal devam etti. Mitraf ile kardeşi A’lâ, ziyâretine gittiler. Mitraf, onun bu hâlini görünce ağladı. Hz. İmrân: “Niçin ağlıyorsunuz?” deyince, O da: “Senin haline ağlıyorum” diye cevap verdi. Hz. İmrân: “Ağlama, ben ölünceye kadar da kimseye söyleme! Melekler benim ziyâretime gelip selam veriyorlar. Meleklerin selâmını alıyor, onlarla konuşuyorum. Onların bu ziyâretlerinden fazlasıyla memnun oluyor, hasta olduğumdan dolayı verilen bu nimetlere şükür ediyorum. Böyle bir hastalık halinde Melekleri gören bir kimse, bu dertlere râzı olmaz mı?” dedi. Hicrî 52 (m. 672) senesinde vefât etti.
Birgün İmrân bin Husayn’a birisi ’’Bize yalnız Kur’ân’dan söyle” deyince “Ey ahmak! Kur’ân-ı kerîm’de namazların kaç rekât olduğunu bulabilir misin?” dedi.
Resûlullah’tan (s.a.v.) 120 hadîs-i şerîf nakletmiştir. Peygamber efendimizden işiterek bizzat rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları şunlardır.
Peygamber efendimiz, düşman askerleri ile karşılaştığı zaman en önce vuran o olurdu. Merhametden ayrılmamakla beraber harp meydanlarında insanların en şiddetlisi olurdu. Huneyn cenginde müşrikler Onu kuşattığı zaman atından inerek “Ben Peygamberim, yalan yok. Ben Abdulmuttalibin oğlu Abdullah’ın oğluyum” buyurarak düşmana saldırdı. O gün Ondan daha cesur ve daha metin kimse görmedim.
Birgün Peygamber efendimizin huzuruna Temimoğullarından bir grup gelmişti. Peygamberimizin onlara:
“Ey Temimoğulları; Size müjde olsun” buyurup; Onlara Mebde’ ve Mead (mahlukların yaratılışını ve kıyâmetin kopmasını) anlattı.
Temimoğulları: Bizi müjdeledin. Fakat biz devletin hazinesinden para istiyoruz diyerek, imân etmediler. Sonra Yemen hallisi kından bir grup ziyârete geldiler. Peygamber efendimiz Yemenlilere:
“Ey Yemenliler! Temimoğulları madem ki kabul etmek, istemediler. O hayır ve se’âdet müjdesini siz alınız!” buyurdu. Yemenliler de: “Kabul ettik, yâ Resûlallah. Zaten biz huzurunuza îmân etmek için gelmiştik” dediler.
Hz. Peygamberimiz Onlara da Mebde’ ve Mead’ı (Mahlûkatın yaratılışını ve kıyâmetin kopmasını anlattıkları sırada bir kimse gelerek; “Yâ İmrân! Bindiğin deve, yularını sıyırarak kaçtı” dedi. Ben de devemi bulmak için hemen çıkıp baktım. Keşke deveyi bıraksaydım da Resûlullah’ın mübârek sözlerini dinlemek fırsatını kaçırmasaydım.
Birgün Peygamber efendimiz bana buyurdu ki: “Yâ İmrân, sen de bilirsin ki biz seni çok severiz. Kızım Fâtıma-tüz-Zehra rahatsızmış. Eğer beraber gelirsen ziyâretine, hatırını sormağa gidelim.” Ben de “Anam, babam canım sana fedâ olsun Yâ Resûlallah gidelim,” diye cevap verdim. Kalktım, beraberce Fâtıma-tüz-Zehra’nın (r.anha) evine geldik. Peygamber efendimiz kapıyı çaldı ve “Esselamü aleyküm Yâ Ehle Beyti” diye selâm vererek içeri girdiler. Fâtıma-tüz-Zehra da: (r.anhâ) “Ve aleyküm selâm, sevgili babam Yâ Resûlallah! Buyurunuz.” Peygamber efendimiz: “Kızım, yanımda İmrân bin Husayn vardır, başını ört.” buyurdu. Fâtıma-tüz-Zehra (r.anha) “Babacağım seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâ’ya yemin ederim ki, bu yün örtüden başka örtünecek bir şeyim yoktur.” dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) de “Kızım işte onunla örtün” buyurdu. Hz. Fâtıma (r.anha) “Ey Babacağım! Başımı örtsem vücudum, vücudumu örtsem başım açık kalır.” dedi. Peygamberimiz de “Bu örtüyü düz düzüne değil de, köşeleme, yani uzunlamasına ört ki, vücudunun her tarafını kaplasın” buyurdular. Ben dışardan bu konuşmaları işittikçe gözlerimden yaş, ciğerlerimden kan geliyordu. Hz. Fâtıma’nın dünyâya hiç bağlanmamasına gıpta ediyordum. Nihayet Hz. Fâtıma Sevgili Peygamberimizin tarifleri üzere güzelce başını bağlayıp örttükten sonra içeri girmeme izin verdiler, içeride Peygamber efendimizin arkasında oturdum. Peygamberimiz “Kızım, nasılsın, rahatsızlığın nasıl oldu?” diye hatırlarım sordular. O da: “Babacığım, bu gece çok rahatsızdım. Sancıdan sabaha kadar uyuyamadım. Şimdi öyle bir haldeyim ki, bir lokma ekmek yemeğe bile takatim kalmadı. Açlıktan çok bitkinim” dedi. Bu söz üzerine Allahü teâlâ’nın sevgilisi, Resûl-i ekrem (s.a.v.) efendimizin mübârek gözlerinden yaşlar boşandı. Buyurdular ki: “Kızım sakın halinden şikâyet etme! Allahü teâlâ’ya yemin ederim ki ben, yaratıkların en üstünü, Allahü, teâlâ’nın sevgilisi olduğum halde, üç gündür mideme bir lokma ekmek girmedi. Halbuki, Rabbimden istesem beni doyuncaya kadar yedirir. Fakat ümmetime ibret olması için geçici rızıkları, sonsuz rızıklar için fedâ ettim.” Sonra Mübârek elleriyle Hz. Fâtıma’nın omuzlarını tutarak: “Müjdeler olsun ey kızım, sen Cennet kadınlarının efendisisin!” buyurdular. Hz. Fâtıma da: “Firavn’ın hanımı Asiye ile İsâ aleyhisselâmın annesi Hz. Meryem’e ne diyeceksin babacağım?” dedi. Resûl-i Ekrem efendimiz “Asiye, kendi kadın âleminin efendisidir. Meryem de kendi kadın âleminin efendisidir. Annen Hatice-tül-Kübrâ da kendi kadın Aleminin efendisidir. Sen de kendi kadınlık âleminin yücesisin. Sizler yüksek derece Cennetlerde öyle köşklerde bulunacaksınız ki, saf inciden yapılmış olup, orada insanın hoşlanmayacağı, insana üzüntü ve keder verecek, ağlatıp sızlatacak, dert, sıkıntı ve yorgunluk getirecek hiçbir şey yoktur. Hem sana tavsiye ederim ki, amcamoğlu Ali’nin getirdiği şeylere kanaat et ve işleri iyi idare et. Öyle bil ki, ben seni dünyâ ve ahirette şerefli ve üstün bir zata vermişimdir” buyurdular.
“Sizin hayırlı asrınız, benim içinde yaşadığım zamandır, sonra benimle yaşayanlara yakın olanlardır. Daha sonra onlara yakın olanlardır.”
“Ben, (Mi’rac gecesi) Cennet’de baktım da Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme baktım. Cehehnemdekilerin çoğunu da kadınların teşkil ettiğini gördüm.”
“Haya ancak, hayır getirir”
“Ey Eshâbım! Kur’ân-ı kerîm okutunuz. Kur’ân-ı kerîmin feyzi ile ihtiyaçlarınızı Allahü teâlâ’nın ihsan deryasından isteyiniz! Sizden sonra bir sınıf Kur’ân-ı kerîm okuyucuları gelecektir ki, bunlar, Allahü teâlâ’dan değil, insanlardan menfaat sağlamak cin Kur’ân-ı kerîm okuyacaklardır.”
KAYNAKLAR
1) Kâmûs-ul-a’lâm cild-5, sh-3216
2) Tabakât-ı İbni Sa’d cild-4, sh-287
3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-8, sh-125
4) Tezkiret-ül-Huffâz cild-1, sh-29
5) El-A’lâm cild-5, sh-70
6) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh-419, 639
7) Eshâb-ı Kirâm sh-354
Hz. Ömer halife olunca, Basra halkına İslâmiyeti öğretmek için İmrân bin Huseyn’i (r.a.) gönderdi. Hasan-ı Basrî hazretleri kendisinden çok hadîs-i şerîf öğrenmiş ve yemin ederek demiştir ki: “Basralılar için İmrân’dan daha hayırlı biri gelmemiştir.” Muhammed bin Şîrîn buyurdu ki: “Resûlullah’ın (s.a.v.) Eshâbı arasında İmrân bin Husayn’dan üstünü az bulunur.” Abdullah bin Amr kendisini Basra kadılığına tayin etti. Kadılığı zamanında, iki kişi hüküm vermesi için kendisine geldi. Bunlardan birisi şahidini getirdi, diğeri getiremedi. Hüküm şahit getirenin lehine verildi. Şahit getiremiyen kimse bunu kabul etmeyip “Bu karar bâtıldır” dedi. Hz. İmrân bunun üzerine Abdullah bin Amr’den azlini isteyerek istifa etti. İmrân bin Husayn midesinden rahatsızlanmış, ishale yakalanmıştı. Hastalandığı sıralarda karnının dağlanmasını tavsiye ettiler. O kabul etmedi. Vefatından iki sene önce çok ısrar ettiler. Dağlandı. “Dağlandık, fakat sıhhat ve afiyete kavuşamadık” derlerdi. Dağlanmadan önce melekleri görürdü. Dağlanınca melekleri göremez oldu. Sonra Allahü teâlâ’ya çok yalvardı. Tövbe etti. Yine görmeye başladı. Yakalandığı hastalığı sebebiyle ne oturabilir ne de ayakta durabilirdi. Kendisine hurma dallarından bir sedir yapmışlardı. Orada günlerini geçirir, Rabbini zikrederdi. Otuz sene bu hal devam etti. Mitraf ile kardeşi A’lâ, ziyâretine gittiler. Mitraf, onun bu hâlini görünce ağladı. Hz. İmrân: “Niçin ağlıyorsunuz?” deyince, O da: “Senin haline ağlıyorum” diye cevap verdi. Hz. İmrân: “Ağlama, ben ölünceye kadar da kimseye söyleme! Melekler benim ziyâretime gelip selam veriyorlar. Meleklerin selâmını alıyor, onlarla konuşuyorum. Onların bu ziyâretlerinden fazlasıyla memnun oluyor, hasta olduğumdan dolayı verilen bu nimetlere şükür ediyorum. Böyle bir hastalık halinde Melekleri gören bir kimse, bu dertlere râzı olmaz mı?” dedi. Hicrî 52 (m. 672) senesinde vefât etti.
Birgün İmrân bin Husayn’a birisi ’’Bize yalnız Kur’ân’dan söyle” deyince “Ey ahmak! Kur’ân-ı kerîm’de namazların kaç rekât olduğunu bulabilir misin?” dedi.
Resûlullah’tan (s.a.v.) 120 hadîs-i şerîf nakletmiştir. Peygamber efendimizden işiterek bizzat rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları şunlardır.
Peygamber efendimiz, düşman askerleri ile karşılaştığı zaman en önce vuran o olurdu. Merhametden ayrılmamakla beraber harp meydanlarında insanların en şiddetlisi olurdu. Huneyn cenginde müşrikler Onu kuşattığı zaman atından inerek “Ben Peygamberim, yalan yok. Ben Abdulmuttalibin oğlu Abdullah’ın oğluyum” buyurarak düşmana saldırdı. O gün Ondan daha cesur ve daha metin kimse görmedim.
Birgün Peygamber efendimizin huzuruna Temimoğullarından bir grup gelmişti. Peygamberimizin onlara:
“Ey Temimoğulları; Size müjde olsun” buyurup; Onlara Mebde’ ve Mead (mahlukların yaratılışını ve kıyâmetin kopmasını) anlattı.
Temimoğulları: Bizi müjdeledin. Fakat biz devletin hazinesinden para istiyoruz diyerek, imân etmediler. Sonra Yemen hallisi kından bir grup ziyârete geldiler. Peygamber efendimiz Yemenlilere:
“Ey Yemenliler! Temimoğulları madem ki kabul etmek, istemediler. O hayır ve se’âdet müjdesini siz alınız!” buyurdu. Yemenliler de: “Kabul ettik, yâ Resûlallah. Zaten biz huzurunuza îmân etmek için gelmiştik” dediler.
Hz. Peygamberimiz Onlara da Mebde’ ve Mead’ı (Mahlûkatın yaratılışını ve kıyâmetin kopmasını anlattıkları sırada bir kimse gelerek; “Yâ İmrân! Bindiğin deve, yularını sıyırarak kaçtı” dedi. Ben de devemi bulmak için hemen çıkıp baktım. Keşke deveyi bıraksaydım da Resûlullah’ın mübârek sözlerini dinlemek fırsatını kaçırmasaydım.
Birgün Peygamber efendimiz bana buyurdu ki: “Yâ İmrân, sen de bilirsin ki biz seni çok severiz. Kızım Fâtıma-tüz-Zehra rahatsızmış. Eğer beraber gelirsen ziyâretine, hatırını sormağa gidelim.” Ben de “Anam, babam canım sana fedâ olsun Yâ Resûlallah gidelim,” diye cevap verdim. Kalktım, beraberce Fâtıma-tüz-Zehra’nın (r.anha) evine geldik. Peygamber efendimiz kapıyı çaldı ve “Esselamü aleyküm Yâ Ehle Beyti” diye selâm vererek içeri girdiler. Fâtıma-tüz-Zehra da: (r.anhâ) “Ve aleyküm selâm, sevgili babam Yâ Resûlallah! Buyurunuz.” Peygamber efendimiz: “Kızım, yanımda İmrân bin Husayn vardır, başını ört.” buyurdu. Fâtıma-tüz-Zehra (r.anha) “Babacağım seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâ’ya yemin ederim ki, bu yün örtüden başka örtünecek bir şeyim yoktur.” dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v.) de “Kızım işte onunla örtün” buyurdu. Hz. Fâtıma (r.anha) “Ey Babacağım! Başımı örtsem vücudum, vücudumu örtsem başım açık kalır.” dedi. Peygamberimiz de “Bu örtüyü düz düzüne değil de, köşeleme, yani uzunlamasına ört ki, vücudunun her tarafını kaplasın” buyurdular. Ben dışardan bu konuşmaları işittikçe gözlerimden yaş, ciğerlerimden kan geliyordu. Hz. Fâtıma’nın dünyâya hiç bağlanmamasına gıpta ediyordum. Nihayet Hz. Fâtıma Sevgili Peygamberimizin tarifleri üzere güzelce başını bağlayıp örttükten sonra içeri girmeme izin verdiler, içeride Peygamber efendimizin arkasında oturdum. Peygamberimiz “Kızım, nasılsın, rahatsızlığın nasıl oldu?” diye hatırlarım sordular. O da: “Babacığım, bu gece çok rahatsızdım. Sancıdan sabaha kadar uyuyamadım. Şimdi öyle bir haldeyim ki, bir lokma ekmek yemeğe bile takatim kalmadı. Açlıktan çok bitkinim” dedi. Bu söz üzerine Allahü teâlâ’nın sevgilisi, Resûl-i ekrem (s.a.v.) efendimizin mübârek gözlerinden yaşlar boşandı. Buyurdular ki: “Kızım sakın halinden şikâyet etme! Allahü teâlâ’ya yemin ederim ki ben, yaratıkların en üstünü, Allahü, teâlâ’nın sevgilisi olduğum halde, üç gündür mideme bir lokma ekmek girmedi. Halbuki, Rabbimden istesem beni doyuncaya kadar yedirir. Fakat ümmetime ibret olması için geçici rızıkları, sonsuz rızıklar için fedâ ettim.” Sonra Mübârek elleriyle Hz. Fâtıma’nın omuzlarını tutarak: “Müjdeler olsun ey kızım, sen Cennet kadınlarının efendisisin!” buyurdular. Hz. Fâtıma da: “Firavn’ın hanımı Asiye ile İsâ aleyhisselâmın annesi Hz. Meryem’e ne diyeceksin babacağım?” dedi. Resûl-i Ekrem efendimiz “Asiye, kendi kadın âleminin efendisidir. Meryem de kendi kadın âleminin efendisidir. Annen Hatice-tül-Kübrâ da kendi kadın Aleminin efendisidir. Sen de kendi kadınlık âleminin yücesisin. Sizler yüksek derece Cennetlerde öyle köşklerde bulunacaksınız ki, saf inciden yapılmış olup, orada insanın hoşlanmayacağı, insana üzüntü ve keder verecek, ağlatıp sızlatacak, dert, sıkıntı ve yorgunluk getirecek hiçbir şey yoktur. Hem sana tavsiye ederim ki, amcamoğlu Ali’nin getirdiği şeylere kanaat et ve işleri iyi idare et. Öyle bil ki, ben seni dünyâ ve ahirette şerefli ve üstün bir zata vermişimdir” buyurdular.
“Sizin hayırlı asrınız, benim içinde yaşadığım zamandır, sonra benimle yaşayanlara yakın olanlardır. Daha sonra onlara yakın olanlardır.”
“Ben, (Mi’rac gecesi) Cennet’de baktım da Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme baktım. Cehehnemdekilerin çoğunu da kadınların teşkil ettiğini gördüm.”
“Haya ancak, hayır getirir”
“Ey Eshâbım! Kur’ân-ı kerîm okutunuz. Kur’ân-ı kerîmin feyzi ile ihtiyaçlarınızı Allahü teâlâ’nın ihsan deryasından isteyiniz! Sizden sonra bir sınıf Kur’ân-ı kerîm okuyucuları gelecektir ki, bunlar, Allahü teâlâ’dan değil, insanlardan menfaat sağlamak cin Kur’ân-ı kerîm okuyacaklardır.”
KAYNAKLAR
1) Kâmûs-ul-a’lâm cild-5, sh-3216
2) Tabakât-ı İbni Sa’d cild-4, sh-287
3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-8, sh-125
4) Tezkiret-ül-Huffâz cild-1, sh-29
5) El-A’lâm cild-5, sh-70
6) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh-419, 639
7) Eshâb-ı Kirâm sh-354
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur