Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Anam babam sana feda olsun Ya RasulALLAH
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
Anam babam sana feda olsun Ya RasulALLAH
Hatice validemizle Peygamber efendimiz evlenecekleri zaman, Hazret-i Hatice, bir şahsı gizlice Server-i kâinatın huzuruna şu haberle gönderdi:
(Bize, kendi şöhretli halinle, bir fakire varıp, zevceliği kabul ettin diye tan ederler. Bir miktar çeyiz gönderseniz, az da olsa ben onu çoğaltıp, halka gösteririm. Ayıplayanların ayıplaması def olur.)
Resulullah, mütefekkir ve mütereddit kalkıp, evden çıktı. Pazara geldi. Ebu Bekri Sıddık uzaktan sevgili arkadaşının geldiğini görünce çok sevindi. Efendimiz aleyhisselam doğru Ebu Bekri Sıddıkın dükkanına geldi. Ebu Bekri Sıddık da karşılayıp, üzüntülü olduğunu görünce, (Ya Muhammed-ül-emin! Anam babam sana feda olsun. Niçin üzüntülüsün?) dedi. Fahr-i âlem, (Ya Eba Bekir, Hatice’ye çeyiz götürmem lazım) buyurdu. Ebu Bekri Sıddık, (Ya Muhammed-ül-emin! Yetmiş devem, Şam’a ticarete gitmişti. Bugün salim ve ganimet ile geldiklerini müjdelediler. Kerem edip, karşılayın. Hepsi senindir. Kervan başı olan şahsa durumu bildirin. O kervanın başındaki şahsa, azat edeceğimi, yüz altın vereceğimi, Ebu Bekrin bunu vaad etmiş olduğunu söyleyin) dedi.
Efendimiz aleyhisselam kervanın önüne geldi. O kervan başı şahsa durumu anlattı. Sana nişan vereyim buyurduğunda, kervanbaşı, ben senden nişan istemem, ben ve develer, sana fedadır deyip, develeri Hatice-i kübranın sarayı tarafına sürdüler. Pazar ortasına gelince Ebu Bekri Sıddık bir kimse gönderip, develeri getirip, bu aradan geçirsinler dedi. Getirdiler. Ya Muhammed-ül-emin, bir miktar durun dedi. Hizmetçi gönderip, kendi evinden renkli ipekli kaftanlar getirtip, her birini bir devenin yükü üzerine çekti ve (Muhammed-ül-emin’in kötüleyenleri, haset edenleri, üzüntülü, gamlı olsunlar diye çeyizleri renkli ipekli kumaşlar ile iletmeli) dedi.
O develeri, üzerlerinde ipekli-renkli kumaşlar ile örtülü olarak, Mekke-i mükerremeyi dolaştırıp, Hatice validemizin evine ilettiler. (M. Ç. Güzin)
Eğer dost edinseydim
İmam-ı Begavi hazretleri, Mesabih’de diyor ki:
Resulullah buyurdu ki:
(Bize her nimeti veren ve iyilik eden kimseye karşılığını verdik. Ebu Bekrin iyilik ve ikramının karşılığını veremedik. Hak teâlâ kıyamette ona karşılığını verir. Ebu Bekrin malının fayda verdiği gibi, bir kimsenin malı bana fayda vermedi. Eğer ben dost edinseydim, Ebu Bekri dost edinirdim. Lakin bilmiş olun, sizin sahibiniz, Allahü teâlânın dostudur.)
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
Ebu Bekir bizim seyyidimiz, hayırlımızdır ki, Allah Resulüne hepimizden daha sevgilidir.
Son Peygamberin veziri olacaksın
Ebu Bekri Sıddık önceleri tüccar idi. Sefer ve ticaret yapardı. Ekseri Şam’a giderdi. Seferde iken, çok tesirinde kaldığı bir rüya gördü. Gökten dolunay inip, Kâbe-i muazzamaya gelmiş ve sonra parça parça olmuş, parçalar Mekke’deki her evin üzerine düşmüş, sonra da tekrar bir araya gelip göğe yükselmişti. Fakat, kendi evine düşen ay parçası evde kalmış tekrar göğe yükselmemişti. Ebu Bekri Sıddık iki eliyle onu kucaklamış ve sinesine basmış, evin kapısını kapayarak da ay parçasının çıkmasına mani olmuştu.
Sabahleyin heyecanla uyanan Ebu Bekri Sıddık, hemen oradaki bir Yahudi âlimine gidip, rüyasını anlattı. O da dedi ki: (Bu rüya karışık rüyalardan biridir. Bunun tabiri yapılamaz.)
Fakat bu söz onu tatmin etmemişti. Devamlı bu rüyanın tabirini düşünüyordu.
Bir zaman sonra ticaret maksadıyla gittiği yerde, rahip Bahira’ya rüyasını anlattı. Rüya Bahira’nın çok dikkatini çekti. Bunun için Ebu Bekri Sıddıka sordu:
- Sen nerelisin?
- Kureyş’tenim.
- Tamam. Şimdi rüyanı tabir edeyim. Mekke’de, bu kavimden, beklenen ahir zaman Peygamberi gelecektir. Yakınlarda zuhur edecektir. Onun hidayet nuru her yere yayılacak. Sen, O hayatta iken Onun veziri, vefatından sonra da Halifesi olacaksın!..
Ebu Bekri Sıddık ne yapacağını şaşırmış haldeyken, rahip Bahira sözlerine şöyle devam etti:
- Şimdi sen hemen memleketine dön! Ona ulaş! Ona vahiy gelmeye başladığında, git herkesten önce Ona iman et!
Ebu Bekri Sıddık bu tabiri kimseye anlatmadı. Peygamber efendimiz, peygamberliğini tebliğe başlayınca sordu:
- Peygamberlerin, peygamber olduklarına dair delilleri vardır. Senin delilin nedir?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Peygamberliğime delil, o rüyadır ki, bir yahudi âliminden tabirini istedin. O âlim, “Karışık bir rüyadır, itibar edilmez” dedi. Sonra rahip Bahira, doğru tabir etti. Ya Eba Bekir, seni Allah’a ve Resulüne iman etmeye davet ederim.)
Bunun üzerine kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.
Hazret-i Ebu Bekir, Peygamber efendimizin huzurunda Müslüman olur olmaz, (Ya Resulallah, müsaade ederseniz, arkadaşlarımı da huzurunuza getireyim, onların da Müslüman olmalarını, ebedi saadete kavuşmalarını istiyorum) diyerek arkadaşlarına koştu.
Arkadaşlarım dediği, Hazret-i Osman, Talha, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi, ileride Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve ismen Cennetle müjdelenenlerden olacak kimselerdi.
İmam-ı Begavi, (Mealimüttenzil) adlı tefsirinde, Lokman suresinin, (Bana yönelenlerin yoluna uy) mealindeki onbeşinci âyet-i kerimenin tefsirinde, Ata’dan, o da ibni Abbas hazretlerinden nakil etmiştir. Buyurdu ki, âyet-i kerimedeki kimseden murad Ebu Bekri Sıddık’tır. Müslüman olduğu vakit hemen arkadaşları olan, Osman, Talha, Zübeyr, Sad bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf ve Ubeyde bin Cerrah’ın yanına vardı. Onlara durumu anlatıp, iman etmelerini söyledi. (Sen bu şekilde tasdik edip, iman ettin mi?) diye sordular. Evet, O doğru sözlüdür, siz de iman edin, dedi. Sonra hepsini alıp, Resulullahın huzuruna götürdü. Müslüman oldular. Bunların Müslüman olmaları Hazret-i Ebu Bekrin irşadı ile oldu. Allahü teâlâ onun methinde buyurdu: (Bana yönelenlerin yoluna uy) Yani Ebu Bekrin yoluna tâbi ol, demektir. (M. Ç. Güzin)
O Sıddıkdır
Hazret-i Ebu Bekir, İslam dininin göz bebeğidir. Muhammed aleyhisselamın dostudur, arkadaşıdır, mübarek kayınpederidir. Bu ikisinden, ikincisidir.
Lakab-ı şeriflerinden biri, (Atik)dir. Resulullah efendimiz mübarek yüzlerine nazar edip, (Bu, Cehennem ateşinden atiktir) buyurdu. Yani, Allahü teâlânın ateşinden azadlı kuludur. Bundan sonra, bu lakab ile şöhret buldu. Bir lakab-ı şerifleri de (Sıddık)dır. Çok fazla inançlı demektir. Resulullahı tereddütsüz hemen tasdik ettiği için, bu isim verildi.
Kavl-ül-fasl kitabında deniyor ki:
İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinde, Allahü teâlâ, kudret ve azametinden nice acayip işlerden bazılarını göstermek için, Muhammed aleyhisselamı, Mekke'den Kudüs'e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi, rüya için kullanılmaz. Uyanık iken, gece yürümek manasına kullanılır.
Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
(Sana [Miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir fitne kıldık.) [İsra 60]
[Fitne] yani imtihan uyanıkken olur. Peygamber efendimizin anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu Bekir tasdik edip, yüksek derecelere kavuşmazdı.
Mekke'den Kudüs'e ancak bir ayda gidip gelinebilir. Kısa bir anda Mekke'den Kudüs'e varıp gelmek ancak Allahü teâlânın kudreti ile olur. Buna inanıp da, daha uzaklara gittiğine inanmamak, Allahü teâlânın kudretinden şüphe etmeyi gerektirir. Allahü teâlâ dilerse niçin olmasın?
Peygamber efendimiz o gecenin sabahında, mirac kıssasını anlatıp, [özetle] buyurdu ki:
(Cebrail aleyhisselamla bütün gökleri geçerek Sidre-i müntehaya geldim. Cenneti gösterdiler. Daha sonra elli vakit namazla dönerken Musa aleyhisselamı gördüm. Elli vakit namazın ümmetime zor geleceğini, dönüp namaz vakitlerini azaltmasını Allahü teâlâdan istememi söyledi. Azar azar kaldırılarak sonunda beş vakte indirildi.) [Müslim]
Bu gidip gelmek, gayet kısa zamanda oldu. Geldiğinde, mübarek yatakları henüz sıcak idi. Gelince, nasıl gidip geldiğini anlattı. Burak’la Mescid-i Aksa’ya gittiğini, oradan gökleri geçerek Cenneti Cehennemi ve daha başka yerleri gezdiğini söyledi. Dönüşte yolda, develi yolcular gördüğünü, bir devenin ürküp yıkıldığını söyledi. (İnşallah çarşamba günü Mekke’ye gelirler) buyurdu. Kâfirler bu olayı işitince inkâr edip, “Akla zıttır, mümkün değildir” dediler. “Bu iş burada bitti, mal, mülk, saltanat verdik, davasından vazgeçiremedik. Ama artık ondan kurtulduk” diye sevinçlerinden oynamaya başladılar. Birkaçı hemen Hazret-i Ebu Bekir’in evine geldi. Çünkü onun akıllı, tecrübeli, hesaplı bir tüccar olduğunu biliyorlardı.
Kapıya çıkınca hemen sordular:
"Ey Eba Bekir, sen çok kere Kudüs'e gittin geldin, iyi bilirsin. Mekke'den Kudüs'e gidip gelmek ne kadar zaman sürer" dediler. Hazret-i Ebu Bekir, "İyi biliyorum, bir aydan fazla" dedi. Kâfirler bu söze sevindiler. “Akıllı, tecrübeli adamın sözü böyle olur” dediler. Gülerek, alay ederek ve Hazret-i Ebu Bekir'in de kendi kafalarında olduğuna sevinerek, "Senin efendin, Kudüs'e bir gecede gidip geldiğini söylüyor, artık iyice sapıttı" diyerek, Hazret-i Ebu Bekir'e sevgi, saygı ve güven gösterdiler.
Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin mübarek adını işitince "Eğer O söyledi ise, inandım. Bir anda gidip gelmiştir. O, gerçek söyler. Ondan yalan sâdır olmaz" diyerek içeri girdi. Kâfirler neye uğradıklarını anlayamadılar. "Vay canına, Muhammed ne yaman büyücü imiş. Ebu Bekir’e sihir yapmış" diyorlardı.
Hazret-i Ebu Bekir hemen giyinip, Resulullah efendimizin yanına geldi. Büyük kalabalık arasında yüksek sesle, "Ya Resulallah! Miracınız mübarek olsun! Allah’a sonsuz şükürler ederim ki, bizleri, senin gibi büyük Peygambere hizmetçi yapmakla şereflendirdi. Parlayan yüzünü görmekle, kalbleri alan, ruhları çeken tatlı sözlerini işitmekle nimetlendirdi. Ya Resulallah! Senin her sözün doğrudur, inandım. Canım sana feda olsun" dedi.
Böyle tereddütsüz iman etmesinden dolayı, Resulullah efendimiz ona (Sen Sıddıksın) buyurdu.
Kâfirler bu hâle çok kızdı. Müminlerin kuvvetli imanına, Peygamberin her sözüne hemen inanmalarına, Onun çevresinde pervane gibi toplanmalarına dayanamadılar. Peygamber efendimiz daha önce Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı görmemişti, bunu kâfirler de bildiği için, Resulullahı mahcup, mağlup etmek için, imtihan etmeye yeltenip dediler ki:
“Sen Kudüs’e gittim diyorsun. Söyle bakalım! Mescidin kaç kapısı, kaç penceresi var?”
Resulullah hepsine cevap verirken, Hazret-i Ebu Bekir, “Öyledir ya Resulallah, aynen öyledir ya Resulallah” derdi. Çünkü Hazret-i Ebu Bekir, tüccardı, Kudüs’ü Mescid-i Aksa’yı iyi biliyordu, çok gidip gelmişti. Kâfirlerin kendileri de oraları çok iyi biliyorlardı. Bu bakımdan kâfirler, “Yanlış söylüyorsun” diyemiyorlar, inat için dahi olsa, Resulullahın cevaplarını inkâr edemiyorlardı.
Resulullah efendimiz, edebinden, hayasından karşısındakinin yüzüne bile bakmazdı. Mescid-i Aksa’nın kaç penceresi olduğunu bilmiyordu. Daha sonra bu olayı şöyle anlattı:
(Mescid-i Aksa’da etrafıma bakmamıştım. Sorduklarını görmemiştim. Kureyş beni yalanlayınca, o anda Cebrail aleyhisselam, Mescid-i Aksa’yı gözümün önüne getirdi. [Televizyon gibi] görüyor, sayıyordum. Sorularına, hemen cevap veriyordum.) [Buhari]
Çarşamba günü güneş batarken, Resulullahın bahsettiği kervan Mekke’ye geldi. Kervandakiler, fırtına eser gibi olduğunu, bir devenin yıkıldığını söylediler. Bu hâl müminlerin imanını kuvvetlendirdi. Kâfirlerin düşmanlığını artırdı.
Hazret-i Ali, Sıddık adı gökten inmiştir, diye yemin etmiştir. (Doğruyu (Kur’anı) getiren (Peygamber aleyhisselam) ve onu tasdik eden (müminler) ise, işte bunlar takva sahibi kimselerdir.) [Zümer suresi, 33. âyet-i kerimesi meali.] Hazret-i Ali buyurdu ki, Sıdk ile gelen kimse Muhammed aleyhisselam ve onu tasdik eden, Ebu Bekri Sıddıktır. (M.Ç.Güzin)
(Bize, kendi şöhretli halinle, bir fakire varıp, zevceliği kabul ettin diye tan ederler. Bir miktar çeyiz gönderseniz, az da olsa ben onu çoğaltıp, halka gösteririm. Ayıplayanların ayıplaması def olur.)
Resulullah, mütefekkir ve mütereddit kalkıp, evden çıktı. Pazara geldi. Ebu Bekri Sıddık uzaktan sevgili arkadaşının geldiğini görünce çok sevindi. Efendimiz aleyhisselam doğru Ebu Bekri Sıddıkın dükkanına geldi. Ebu Bekri Sıddık da karşılayıp, üzüntülü olduğunu görünce, (Ya Muhammed-ül-emin! Anam babam sana feda olsun. Niçin üzüntülüsün?) dedi. Fahr-i âlem, (Ya Eba Bekir, Hatice’ye çeyiz götürmem lazım) buyurdu. Ebu Bekri Sıddık, (Ya Muhammed-ül-emin! Yetmiş devem, Şam’a ticarete gitmişti. Bugün salim ve ganimet ile geldiklerini müjdelediler. Kerem edip, karşılayın. Hepsi senindir. Kervan başı olan şahsa durumu bildirin. O kervanın başındaki şahsa, azat edeceğimi, yüz altın vereceğimi, Ebu Bekrin bunu vaad etmiş olduğunu söyleyin) dedi.
Efendimiz aleyhisselam kervanın önüne geldi. O kervan başı şahsa durumu anlattı. Sana nişan vereyim buyurduğunda, kervanbaşı, ben senden nişan istemem, ben ve develer, sana fedadır deyip, develeri Hatice-i kübranın sarayı tarafına sürdüler. Pazar ortasına gelince Ebu Bekri Sıddık bir kimse gönderip, develeri getirip, bu aradan geçirsinler dedi. Getirdiler. Ya Muhammed-ül-emin, bir miktar durun dedi. Hizmetçi gönderip, kendi evinden renkli ipekli kaftanlar getirtip, her birini bir devenin yükü üzerine çekti ve (Muhammed-ül-emin’in kötüleyenleri, haset edenleri, üzüntülü, gamlı olsunlar diye çeyizleri renkli ipekli kumaşlar ile iletmeli) dedi.
O develeri, üzerlerinde ipekli-renkli kumaşlar ile örtülü olarak, Mekke-i mükerremeyi dolaştırıp, Hatice validemizin evine ilettiler. (M. Ç. Güzin)
Eğer dost edinseydim
İmam-ı Begavi hazretleri, Mesabih’de diyor ki:
Resulullah buyurdu ki:
(Bize her nimeti veren ve iyilik eden kimseye karşılığını verdik. Ebu Bekrin iyilik ve ikramının karşılığını veremedik. Hak teâlâ kıyamette ona karşılığını verir. Ebu Bekrin malının fayda verdiği gibi, bir kimsenin malı bana fayda vermedi. Eğer ben dost edinseydim, Ebu Bekri dost edinirdim. Lakin bilmiş olun, sizin sahibiniz, Allahü teâlânın dostudur.)
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
Ebu Bekir bizim seyyidimiz, hayırlımızdır ki, Allah Resulüne hepimizden daha sevgilidir.
Son Peygamberin veziri olacaksın
Ebu Bekri Sıddık önceleri tüccar idi. Sefer ve ticaret yapardı. Ekseri Şam’a giderdi. Seferde iken, çok tesirinde kaldığı bir rüya gördü. Gökten dolunay inip, Kâbe-i muazzamaya gelmiş ve sonra parça parça olmuş, parçalar Mekke’deki her evin üzerine düşmüş, sonra da tekrar bir araya gelip göğe yükselmişti. Fakat, kendi evine düşen ay parçası evde kalmış tekrar göğe yükselmemişti. Ebu Bekri Sıddık iki eliyle onu kucaklamış ve sinesine basmış, evin kapısını kapayarak da ay parçasının çıkmasına mani olmuştu.
Sabahleyin heyecanla uyanan Ebu Bekri Sıddık, hemen oradaki bir Yahudi âlimine gidip, rüyasını anlattı. O da dedi ki: (Bu rüya karışık rüyalardan biridir. Bunun tabiri yapılamaz.)
Fakat bu söz onu tatmin etmemişti. Devamlı bu rüyanın tabirini düşünüyordu.
Bir zaman sonra ticaret maksadıyla gittiği yerde, rahip Bahira’ya rüyasını anlattı. Rüya Bahira’nın çok dikkatini çekti. Bunun için Ebu Bekri Sıddıka sordu:
- Sen nerelisin?
- Kureyş’tenim.
- Tamam. Şimdi rüyanı tabir edeyim. Mekke’de, bu kavimden, beklenen ahir zaman Peygamberi gelecektir. Yakınlarda zuhur edecektir. Onun hidayet nuru her yere yayılacak. Sen, O hayatta iken Onun veziri, vefatından sonra da Halifesi olacaksın!..
Ebu Bekri Sıddık ne yapacağını şaşırmış haldeyken, rahip Bahira sözlerine şöyle devam etti:
- Şimdi sen hemen memleketine dön! Ona ulaş! Ona vahiy gelmeye başladığında, git herkesten önce Ona iman et!
Ebu Bekri Sıddık bu tabiri kimseye anlatmadı. Peygamber efendimiz, peygamberliğini tebliğe başlayınca sordu:
- Peygamberlerin, peygamber olduklarına dair delilleri vardır. Senin delilin nedir?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Peygamberliğime delil, o rüyadır ki, bir yahudi âliminden tabirini istedin. O âlim, “Karışık bir rüyadır, itibar edilmez” dedi. Sonra rahip Bahira, doğru tabir etti. Ya Eba Bekir, seni Allah’a ve Resulüne iman etmeye davet ederim.)
Bunun üzerine kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.
Hazret-i Ebu Bekir, Peygamber efendimizin huzurunda Müslüman olur olmaz, (Ya Resulallah, müsaade ederseniz, arkadaşlarımı da huzurunuza getireyim, onların da Müslüman olmalarını, ebedi saadete kavuşmalarını istiyorum) diyerek arkadaşlarına koştu.
Arkadaşlarım dediği, Hazret-i Osman, Talha, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi, ileride Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve ismen Cennetle müjdelenenlerden olacak kimselerdi.
İmam-ı Begavi, (Mealimüttenzil) adlı tefsirinde, Lokman suresinin, (Bana yönelenlerin yoluna uy) mealindeki onbeşinci âyet-i kerimenin tefsirinde, Ata’dan, o da ibni Abbas hazretlerinden nakil etmiştir. Buyurdu ki, âyet-i kerimedeki kimseden murad Ebu Bekri Sıddık’tır. Müslüman olduğu vakit hemen arkadaşları olan, Osman, Talha, Zübeyr, Sad bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf ve Ubeyde bin Cerrah’ın yanına vardı. Onlara durumu anlatıp, iman etmelerini söyledi. (Sen bu şekilde tasdik edip, iman ettin mi?) diye sordular. Evet, O doğru sözlüdür, siz de iman edin, dedi. Sonra hepsini alıp, Resulullahın huzuruna götürdü. Müslüman oldular. Bunların Müslüman olmaları Hazret-i Ebu Bekrin irşadı ile oldu. Allahü teâlâ onun methinde buyurdu: (Bana yönelenlerin yoluna uy) Yani Ebu Bekrin yoluna tâbi ol, demektir. (M. Ç. Güzin)
O Sıddıkdır
Hazret-i Ebu Bekir, İslam dininin göz bebeğidir. Muhammed aleyhisselamın dostudur, arkadaşıdır, mübarek kayınpederidir. Bu ikisinden, ikincisidir.
Lakab-ı şeriflerinden biri, (Atik)dir. Resulullah efendimiz mübarek yüzlerine nazar edip, (Bu, Cehennem ateşinden atiktir) buyurdu. Yani, Allahü teâlânın ateşinden azadlı kuludur. Bundan sonra, bu lakab ile şöhret buldu. Bir lakab-ı şerifleri de (Sıddık)dır. Çok fazla inançlı demektir. Resulullahı tereddütsüz hemen tasdik ettiği için, bu isim verildi.
Kavl-ül-fasl kitabında deniyor ki:
İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinde, Allahü teâlâ, kudret ve azametinden nice acayip işlerden bazılarını göstermek için, Muhammed aleyhisselamı, Mekke'den Kudüs'e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi, rüya için kullanılmaz. Uyanık iken, gece yürümek manasına kullanılır.
Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
(Sana [Miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir fitne kıldık.) [İsra 60]
[Fitne] yani imtihan uyanıkken olur. Peygamber efendimizin anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu Bekir tasdik edip, yüksek derecelere kavuşmazdı.
Mekke'den Kudüs'e ancak bir ayda gidip gelinebilir. Kısa bir anda Mekke'den Kudüs'e varıp gelmek ancak Allahü teâlânın kudreti ile olur. Buna inanıp da, daha uzaklara gittiğine inanmamak, Allahü teâlânın kudretinden şüphe etmeyi gerektirir. Allahü teâlâ dilerse niçin olmasın?
Peygamber efendimiz o gecenin sabahında, mirac kıssasını anlatıp, [özetle] buyurdu ki:
(Cebrail aleyhisselamla bütün gökleri geçerek Sidre-i müntehaya geldim. Cenneti gösterdiler. Daha sonra elli vakit namazla dönerken Musa aleyhisselamı gördüm. Elli vakit namazın ümmetime zor geleceğini, dönüp namaz vakitlerini azaltmasını Allahü teâlâdan istememi söyledi. Azar azar kaldırılarak sonunda beş vakte indirildi.) [Müslim]
Bu gidip gelmek, gayet kısa zamanda oldu. Geldiğinde, mübarek yatakları henüz sıcak idi. Gelince, nasıl gidip geldiğini anlattı. Burak’la Mescid-i Aksa’ya gittiğini, oradan gökleri geçerek Cenneti Cehennemi ve daha başka yerleri gezdiğini söyledi. Dönüşte yolda, develi yolcular gördüğünü, bir devenin ürküp yıkıldığını söyledi. (İnşallah çarşamba günü Mekke’ye gelirler) buyurdu. Kâfirler bu olayı işitince inkâr edip, “Akla zıttır, mümkün değildir” dediler. “Bu iş burada bitti, mal, mülk, saltanat verdik, davasından vazgeçiremedik. Ama artık ondan kurtulduk” diye sevinçlerinden oynamaya başladılar. Birkaçı hemen Hazret-i Ebu Bekir’in evine geldi. Çünkü onun akıllı, tecrübeli, hesaplı bir tüccar olduğunu biliyorlardı.
Kapıya çıkınca hemen sordular:
"Ey Eba Bekir, sen çok kere Kudüs'e gittin geldin, iyi bilirsin. Mekke'den Kudüs'e gidip gelmek ne kadar zaman sürer" dediler. Hazret-i Ebu Bekir, "İyi biliyorum, bir aydan fazla" dedi. Kâfirler bu söze sevindiler. “Akıllı, tecrübeli adamın sözü böyle olur” dediler. Gülerek, alay ederek ve Hazret-i Ebu Bekir'in de kendi kafalarında olduğuna sevinerek, "Senin efendin, Kudüs'e bir gecede gidip geldiğini söylüyor, artık iyice sapıttı" diyerek, Hazret-i Ebu Bekir'e sevgi, saygı ve güven gösterdiler.
Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin mübarek adını işitince "Eğer O söyledi ise, inandım. Bir anda gidip gelmiştir. O, gerçek söyler. Ondan yalan sâdır olmaz" diyerek içeri girdi. Kâfirler neye uğradıklarını anlayamadılar. "Vay canına, Muhammed ne yaman büyücü imiş. Ebu Bekir’e sihir yapmış" diyorlardı.
Hazret-i Ebu Bekir hemen giyinip, Resulullah efendimizin yanına geldi. Büyük kalabalık arasında yüksek sesle, "Ya Resulallah! Miracınız mübarek olsun! Allah’a sonsuz şükürler ederim ki, bizleri, senin gibi büyük Peygambere hizmetçi yapmakla şereflendirdi. Parlayan yüzünü görmekle, kalbleri alan, ruhları çeken tatlı sözlerini işitmekle nimetlendirdi. Ya Resulallah! Senin her sözün doğrudur, inandım. Canım sana feda olsun" dedi.
Böyle tereddütsüz iman etmesinden dolayı, Resulullah efendimiz ona (Sen Sıddıksın) buyurdu.
Kâfirler bu hâle çok kızdı. Müminlerin kuvvetli imanına, Peygamberin her sözüne hemen inanmalarına, Onun çevresinde pervane gibi toplanmalarına dayanamadılar. Peygamber efendimiz daha önce Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı görmemişti, bunu kâfirler de bildiği için, Resulullahı mahcup, mağlup etmek için, imtihan etmeye yeltenip dediler ki:
“Sen Kudüs’e gittim diyorsun. Söyle bakalım! Mescidin kaç kapısı, kaç penceresi var?”
Resulullah hepsine cevap verirken, Hazret-i Ebu Bekir, “Öyledir ya Resulallah, aynen öyledir ya Resulallah” derdi. Çünkü Hazret-i Ebu Bekir, tüccardı, Kudüs’ü Mescid-i Aksa’yı iyi biliyordu, çok gidip gelmişti. Kâfirlerin kendileri de oraları çok iyi biliyorlardı. Bu bakımdan kâfirler, “Yanlış söylüyorsun” diyemiyorlar, inat için dahi olsa, Resulullahın cevaplarını inkâr edemiyorlardı.
Resulullah efendimiz, edebinden, hayasından karşısındakinin yüzüne bile bakmazdı. Mescid-i Aksa’nın kaç penceresi olduğunu bilmiyordu. Daha sonra bu olayı şöyle anlattı:
(Mescid-i Aksa’da etrafıma bakmamıştım. Sorduklarını görmemiştim. Kureyş beni yalanlayınca, o anda Cebrail aleyhisselam, Mescid-i Aksa’yı gözümün önüne getirdi. [Televizyon gibi] görüyor, sayıyordum. Sorularına, hemen cevap veriyordum.) [Buhari]
Çarşamba günü güneş batarken, Resulullahın bahsettiği kervan Mekke’ye geldi. Kervandakiler, fırtına eser gibi olduğunu, bir devenin yıkıldığını söylediler. Bu hâl müminlerin imanını kuvvetlendirdi. Kâfirlerin düşmanlığını artırdı.
Hazret-i Ali, Sıddık adı gökten inmiştir, diye yemin etmiştir. (Doğruyu (Kur’anı) getiren (Peygamber aleyhisselam) ve onu tasdik eden (müminler) ise, işte bunlar takva sahibi kimselerdir.) [Zümer suresi, 33. âyet-i kerimesi meali.] Hazret-i Ali buyurdu ki, Sıdk ile gelen kimse Muhammed aleyhisselam ve onu tasdik eden, Ebu Bekri Sıddıktır. (M.Ç.Güzin)
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur