Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Bir Hadiste Yok Olmak
1 sayfadaki 1 sayfası
Bir Hadiste Yok Olmak
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Çocukluğum Anadolu’nun küçücük kasabalarında geçti. Hatta o kasabalardan biri Söğüt’tü. Babam devlet memuru olduğu için küçücük kasabaların küçücük köylerine de davet edildik zaman zaman. İşte tâ o günlerden kalma bir hatıradır üç tokmaklı, küçücük pencereli, büyük kanatlı kapılar… O zamanlar bir anlam verememiştim neden bir kapının üzerinde üç tokmak bulunduğuna. Ve o küçücük pencereciğin kapının üstünde ne işe yaradığına…
Sonra kocaman bir şehrin – ki İstanbul’du – kocaman bir üniversitesinde okuduk da öğrendik küçücük sorunun kocaman cevabını.
Bir müminin evine direk girilmezmiş. Evin etrafı mahremiyetin koruyucusu olarak bahçeler ve o kocaman kanatlı kapı ile çevrelenirmiş.
Kapıya gelen bir hanımsa en küçük tokmağı çalarmış. O tıpkı kendisi gibi narin ve zarif bir “çıt-çıt” sesi çıkarırmış. Evdeki bayanlardan biri kapıyı açarken, evdeki beyler ayakaltından çekilirmiş. Eğer en iri olan tokmak çalınırsa o zaman da evdeki hanımlar bahçeden, içeri geçerlermiş. Zira bu kez gelenin bir erkek olduğu anlaşılırmış.
Ama orta boy tokmak çalındığında kimse kapıyı açmazmış.
O zaman kocaman kanatlı kapının üzerindeki minicik pencerecik açılırmış.
Ancak bir elin sığabileceği kadar küçük bir pencere…
Orta boy tokmak çalındığında kapının ardındakilere şu mesaj verilirmiş:
“Ben MUHTACIM ve sende fazla olan şey ne ise onu istiyorum.”
Pencerecik açılır ve belki bir yumurta – ki biz bir hurma ile cenneti satın alırdık – belki bir mecidiye, belki bir elbise veya bir sıcacık ekmek… Ne varsa…
Ne veren el (yüz) alan eli (yüzü) görürmüş ne alan el (yüz) veren eli…
“Sadakayı gizli veriniz” demiş o Fahr-i Kâinat.
“Fedake ümmi ve ebi Ya Resûllulah… Emrin olur” demişler.
Düşünmüşler, düşünmüşler…
Ve öylesine yok olmuşlar ki hadiste küçücük pencereleri, sadaka taşlarını icat etmişler.
Eskiden İstanbul’un her köşe başında, her cami, türbe girişinde sıkça rastlanılan sadaka taşları artık yok.
O da ne ki derseniz anlatalım: Kocaman çukurca bir taş çanak hayal edin. Üst ağız kısmı bir demir levha ile örtün ancak birleşim yerinin bir bölümünde bir elin sığabileceği kadar açıklık olsun. Eliniz sadaka taşının içine para bırakıyor da olabilir, alıyor da olabilir. Ne var ki bunu sizden başkası bilmeyecektir. Üstelik almaya karar verirseniz, avucunuzun içine gelen kısmete de razı olmak zorundasınız. Eski İstanbullular öyle gariplerden bahsederler ki, sadaka taşından bu usulle sadaka aldığı için mahcup olduğundan eli döner dönmez aldığı miktardaki parayı aynı sadaka taşına geri bırakırmış.
Şimdilerde yolunuz Beşiktaş’taki Yıldız Parkı’na düşerse, hemen yanındaki Yahya Efendi’ye bir uğrayın. Neden mi? İstanbul’da kalan son birkaç sadaka taşından biri sizi karşılayacak orada. Ama sadaka taşı olarak değil, galoş sepeti olarak…
Hilal GÜLSEVEN
Çocukluğum Anadolu’nun küçücük kasabalarında geçti. Hatta o kasabalardan biri Söğüt’tü. Babam devlet memuru olduğu için küçücük kasabaların küçücük köylerine de davet edildik zaman zaman. İşte tâ o günlerden kalma bir hatıradır üç tokmaklı, küçücük pencereli, büyük kanatlı kapılar… O zamanlar bir anlam verememiştim neden bir kapının üzerinde üç tokmak bulunduğuna. Ve o küçücük pencereciğin kapının üstünde ne işe yaradığına…
Sonra kocaman bir şehrin – ki İstanbul’du – kocaman bir üniversitesinde okuduk da öğrendik küçücük sorunun kocaman cevabını.
Bir müminin evine direk girilmezmiş. Evin etrafı mahremiyetin koruyucusu olarak bahçeler ve o kocaman kanatlı kapı ile çevrelenirmiş.
Kapıya gelen bir hanımsa en küçük tokmağı çalarmış. O tıpkı kendisi gibi narin ve zarif bir “çıt-çıt” sesi çıkarırmış. Evdeki bayanlardan biri kapıyı açarken, evdeki beyler ayakaltından çekilirmiş. Eğer en iri olan tokmak çalınırsa o zaman da evdeki hanımlar bahçeden, içeri geçerlermiş. Zira bu kez gelenin bir erkek olduğu anlaşılırmış.
Ama orta boy tokmak çalındığında kimse kapıyı açmazmış.
O zaman kocaman kanatlı kapının üzerindeki minicik pencerecik açılırmış.
Ancak bir elin sığabileceği kadar küçük bir pencere…
Orta boy tokmak çalındığında kapının ardındakilere şu mesaj verilirmiş:
“Ben MUHTACIM ve sende fazla olan şey ne ise onu istiyorum.”
Pencerecik açılır ve belki bir yumurta – ki biz bir hurma ile cenneti satın alırdık – belki bir mecidiye, belki bir elbise veya bir sıcacık ekmek… Ne varsa…
Ne veren el (yüz) alan eli (yüzü) görürmüş ne alan el (yüz) veren eli…
“Sadakayı gizli veriniz” demiş o Fahr-i Kâinat.
“Fedake ümmi ve ebi Ya Resûllulah… Emrin olur” demişler.
Düşünmüşler, düşünmüşler…
Ve öylesine yok olmuşlar ki hadiste küçücük pencereleri, sadaka taşlarını icat etmişler.
Eskiden İstanbul’un her köşe başında, her cami, türbe girişinde sıkça rastlanılan sadaka taşları artık yok.
O da ne ki derseniz anlatalım: Kocaman çukurca bir taş çanak hayal edin. Üst ağız kısmı bir demir levha ile örtün ancak birleşim yerinin bir bölümünde bir elin sığabileceği kadar açıklık olsun. Eliniz sadaka taşının içine para bırakıyor da olabilir, alıyor da olabilir. Ne var ki bunu sizden başkası bilmeyecektir. Üstelik almaya karar verirseniz, avucunuzun içine gelen kısmete de razı olmak zorundasınız. Eski İstanbullular öyle gariplerden bahsederler ki, sadaka taşından bu usulle sadaka aldığı için mahcup olduğundan eli döner dönmez aldığı miktardaki parayı aynı sadaka taşına geri bırakırmış.
Şimdilerde yolunuz Beşiktaş’taki Yıldız Parkı’na düşerse, hemen yanındaki Yahya Efendi’ye bir uğrayın. Neden mi? İstanbul’da kalan son birkaç sadaka taşından biri sizi karşılayacak orada. Ama sadaka taşı olarak değil, galoş sepeti olarak…
Hilal GÜLSEVEN
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur