Saat
Similar topics
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
ism-i azam meselesi.
3 posters
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
ism-i azam meselesi.
[size=12]
Bu kez tefekkür mevzuu ism-i azam meselesi.
Konevi söze önce Peygamberimiz’in farklı farklı dua ettikleri birkaç sahabesine “ismi azamla dua etti” buyurmasını nakille başlıyor. Nasıl oluyor da her biri farklı isimlerle dua ettikleri halde ism-i azamla dua etmiş olabiliyorlar? “İsm-i azamla dua edenin duası reddolunmaz” hadisinin de müjdesi ortada iken, hangisinin ism-i azam olduğunu bilmek önemli değil mi? Konevi de bu meseleye kafa yoruyor.
Önce “Allah Adem’e bütün isimleri öğretti” ayeti ile başlayalım. Buradan öğreniyoruz ki insana öğretilen isimler sonsuz. Zira ‘bütün isimler’ kavramı Allah için söz konusu edildiğinde, sonsuza tekabül ediyor. İnsan, marifeti genişledikçe bu isimlere yenisini katıyor. Marifet de kuşkusuz marifet-ün nefsden ibaret. Zira isimler bünyemizde derc edilmiş, kendimizi bilme oranımız arttıkça isimleri de bilme oranımız artıyor. Marifetünnefsin marifetullaha götürmesi sırrı burada gizli.
Adem’e isimlerin öğretilmesinden sonra her bir peygambere farklı isimlerin azam isim olarak verildiğini görüyoruz. Füsus-ul Hikem’den yardım alırsak, her bir peygamberin kendisiyle tahakkuk ettiği, sair isimleri onun penceresinden gördüğü, bir hakikati/ayn-ı sabitesi var. Bu hakikat bizatihi o ism-i azam. Bu diğer insanlar için de geçerli. Her birimizin üzerimizde mütecelli diğer isimlerden ayrı, hayatımıza şekil vermede liderlik eden bir isim var. Bizim ism-i azamımız. İbnül Arabi terminolojisiyle Rabb-i Hass’ımız. İnsanın kendi hakkında da, Rabbi hakkında da marifeti, bu isimle zirve yapıyor. Rabbimizi bize en iyi anlatan isim bu, en azından bizim için. Bu da ashabın farklı farklı isimlerle dua etmelerine rağmen, Efendimiz’in onlardan “İsm-i azamla dua ediyorlar” diye söz etmesini izah ediyor.
Buraya kadar sübjektif bir ism-i azamdan söz ettik. Peki ism-i azam meselesinin objektif bir yönü hiç mi yok? Elbette var, şöyle ki:
Allah’ın isimlerinin her birinin arasında mevcut bir hiyerarşi de bulunuyor. Zat isimleri, sıfat isimlerinden, sıfat isimleri fiil isimlerinden kıdemli. Buna Risale terminolojisiyle şuun, sıfat ve esma da diyebilirsiniz. Zat isimleri ya da şuun, diğer isimlere kıdemli olması manasında ism-i azam oluyorlar. Bu isimler Hayy, Alim, Murid, Kadir isimleri. Kudret tüm fiil isimlerinin üzerinde cereyan eden bir isim. El Kâdir ve el-Kadîr biçiminde düşünülmeli. El-Halik, el-Bari’,el-Musavvir, el-Kâbıd, el-Basıt isimleri ondan zuhur ediyorlar. Kadîr ismi hepsinin ümmü, yani anası, çıktıkları yer. Bu anlamda Kadir ismi ile dua eden zikrettiğimiz tüm isimlerle bizatihi zikretmeden dahi dua etmiş oluyor. Bu bağlamda er-Rauf, el-Vedud, el-Atuf gibi isimler de el- Murid ismine tabiler. Hakeza, el- Hasib, er- Rakib, eş- Şehid vb. isimler de el Alim ismine. Bu arada kudretin iradeye iradenin ilme ilmin ise hayata tabi olduğunu belirtirsek, tüm isimlerin el Hayy’da toplandığını da rahatlıkla görebiliyoruz. Bu da bize sübjektif olanın dışında ayrı bir ism-i azam anlayışı veriyor. Bir çok büyük alimin Hayy isminin ism-i azam olduğunu söylemelerinin altında böyle bir anlayış yatıyor.
Bir diğer durum da marifetle ilgili. Her insanın marifetinin bir arşı var. O arşa çıktığında yani seyr-i sulukunda yol sonsuz olduğu halde o bir makama varıp durduğunda, o makamda hüküm ferma olan isim, yani Rabbe dair orada elde edilen bilgi, o kişinin ism-i azamı oluyor. Çünkü isim, zattan bilgi veren şeye denir. Zat mutlak manada bilinemeyeceğine göre, elimizde O’ndan haber veren sadece isim kalıyor. Bilgimizin zirvesinde elde ettiğimiz ismin içerdiği mana, bizim hakkımızda bir ism-i azam oluyor. Bunu “Allah hakkında bilgin arttıkça, duan reddolunmaz” şeklinde de anlamak mümkün. Zira Konevi büyük zatların ekseriyetle dualarının reddolunmama sebebini, Allah hakkında marifetlerinin derinliği olarak gösteriyor.
Yani, bir isim sizin dünyanızda ne denli sair isimlere perde değil, pencere oluyorsa, onları da bünyesinde gösteriyor, hatırlatıyorsa, o isimle ahlaklanmanız ne denli diğer ahlakları da suhuletle elde etmenize yol açıyorsa, o sizin ism-i azamınızdır.
Bayezid-i Bistami’ye “İsm-i azam nedir?” diye sormuşlar:
“Bana küçüğünü gösterin ben de size büyüğünü söyleyeyim. Allah’ın isimlerinin hepsi büyüktür. Dürüst ol, hangi isme bağlanırsan bağlan, o isim, seninle birlikte faal olur” demiştir.
Son olarak Konevi’nin söylediği bir husus var ki, beni şaşırtmadı diyemem. O da şu: Konevi’ye göre ism-i azam bir yönüyle de insan-ı kamil. Bunu bize ismin zat hakkında bilgi veren şey olduğu tanımından yola çıkarak izah ediyor. Madem ki zat hakkında bilgi veren şeye isim deniliyor, o halde insan, Allah’ın zatı hakkında en çok bilgi veren varlık olduğuna göre, insan da bir isim. Şayet o insan kamil ise, Ademî cemiyeti itibariyle, tüm isimleri bünyesinde toplar ve bir zirve isimle Rabb-i Hass’ını bize anlatır. O insana bakarak, Allah hakkında bilgi ediniriz. Bu Hz. Peygamber’in “Yaşayan Kuran” olması, “İnsan-ı Kamil’in Kuran’ın ikiz kardeşi olması, mertebelerine göre tüm müminlerin, kimi zaman bir ayete, kimi zaman bir sureye denk gelecek biçimde, Kur’an olmaları meselesi ile de örtüşüyor. Hatırlayın Hz. Ali mızrakların ucuna Kur’an sayfalarını takanlara nasıl seslenmişti: “Enel Kur’an”(Ben Kur’an’ım) bu bir şatiyat değil, bilakis bir hakikatti. Allah “İsa ve annesini(aleyhimasselam) bir ayet kıldık” derken de aynı noktaya işaret ediyor. Burada ayet ve isim kelimeleri, O’nu gösteren anlatan birer işaret levhası, birer tarifname olarak eşleşiyorlar.
Tam da burada “Kainattan Halık’ını soran seyyahın müşahedatını” hatırlıyorum. Yıldızlardan cevv-i semaya, bitkilerden, hayvanlara, beşeri alemden, peygamberlerin nurlu kafilesine dek seyr-i suluk eden ve her mertebede öğrendiklerini cemmiyeti itibariyle bünyesinde toplayan o seyyah, bizatihi ayet-ül kübra değil miydi? O ayet bir ism-i azam manası taşır. ‘İnsan-ı kamil bir ism-i azamdır’ diyen Konevi ile seyyahın öyküsünü ayet-ül kübra olarak nazara veren Bediüzzaman, bir meselede daha örtüşüyorlar. Yine iki sadık şahit bir meseleye mübarek parmaklarıyla işaret ediyor, yine hakikat kamerini gördüğümüze hiçbir tereddüt kalmıyor. Allah o mübaret parmakların olduğu elleri öpmeyi bize nasip etsin. Bizi de ism-i azam/ayet-ül kübra kılsın inşallah.
“Senin övgünü hakkıyla ifa edemem ve senin künhüne vâkıf olamam” hadisi de, ne olursak olalım, nereye çıkarsak çıkalım, Onu hakkıyla bilemeceğimiz,Onu hakkıyla gösteremeyeceğimiz, Onunla tastamam tahakkuk edemeyeceğimiz, yani aciz olduğumuz gerçeğini “Bilmek bilmediğini bilmektir”* dercesine hatırlatıyor. Bu da yine hatıra tasavvufun kalbini “Bana en çok bende olmayan şeylerle yaklaşırsın ey Bayezid” diye Rabbinin seslenişini duyan Bayezid-i Bistami’yi getiriyor. Bunu unutmayalım ki, kendimizi bir şey sanıp şaşırmayalım.
Bu kez tefekkür mevzuu ism-i azam meselesi.
Konevi söze önce Peygamberimiz’in farklı farklı dua ettikleri birkaç sahabesine “ismi azamla dua etti” buyurmasını nakille başlıyor. Nasıl oluyor da her biri farklı isimlerle dua ettikleri halde ism-i azamla dua etmiş olabiliyorlar? “İsm-i azamla dua edenin duası reddolunmaz” hadisinin de müjdesi ortada iken, hangisinin ism-i azam olduğunu bilmek önemli değil mi? Konevi de bu meseleye kafa yoruyor.
Önce “Allah Adem’e bütün isimleri öğretti” ayeti ile başlayalım. Buradan öğreniyoruz ki insana öğretilen isimler sonsuz. Zira ‘bütün isimler’ kavramı Allah için söz konusu edildiğinde, sonsuza tekabül ediyor. İnsan, marifeti genişledikçe bu isimlere yenisini katıyor. Marifet de kuşkusuz marifet-ün nefsden ibaret. Zira isimler bünyemizde derc edilmiş, kendimizi bilme oranımız arttıkça isimleri de bilme oranımız artıyor. Marifetünnefsin marifetullaha götürmesi sırrı burada gizli.
Adem’e isimlerin öğretilmesinden sonra her bir peygambere farklı isimlerin azam isim olarak verildiğini görüyoruz. Füsus-ul Hikem’den yardım alırsak, her bir peygamberin kendisiyle tahakkuk ettiği, sair isimleri onun penceresinden gördüğü, bir hakikati/ayn-ı sabitesi var. Bu hakikat bizatihi o ism-i azam. Bu diğer insanlar için de geçerli. Her birimizin üzerimizde mütecelli diğer isimlerden ayrı, hayatımıza şekil vermede liderlik eden bir isim var. Bizim ism-i azamımız. İbnül Arabi terminolojisiyle Rabb-i Hass’ımız. İnsanın kendi hakkında da, Rabbi hakkında da marifeti, bu isimle zirve yapıyor. Rabbimizi bize en iyi anlatan isim bu, en azından bizim için. Bu da ashabın farklı farklı isimlerle dua etmelerine rağmen, Efendimiz’in onlardan “İsm-i azamla dua ediyorlar” diye söz etmesini izah ediyor.
Buraya kadar sübjektif bir ism-i azamdan söz ettik. Peki ism-i azam meselesinin objektif bir yönü hiç mi yok? Elbette var, şöyle ki:
Allah’ın isimlerinin her birinin arasında mevcut bir hiyerarşi de bulunuyor. Zat isimleri, sıfat isimlerinden, sıfat isimleri fiil isimlerinden kıdemli. Buna Risale terminolojisiyle şuun, sıfat ve esma da diyebilirsiniz. Zat isimleri ya da şuun, diğer isimlere kıdemli olması manasında ism-i azam oluyorlar. Bu isimler Hayy, Alim, Murid, Kadir isimleri. Kudret tüm fiil isimlerinin üzerinde cereyan eden bir isim. El Kâdir ve el-Kadîr biçiminde düşünülmeli. El-Halik, el-Bari’,el-Musavvir, el-Kâbıd, el-Basıt isimleri ondan zuhur ediyorlar. Kadîr ismi hepsinin ümmü, yani anası, çıktıkları yer. Bu anlamda Kadir ismi ile dua eden zikrettiğimiz tüm isimlerle bizatihi zikretmeden dahi dua etmiş oluyor. Bu bağlamda er-Rauf, el-Vedud, el-Atuf gibi isimler de el- Murid ismine tabiler. Hakeza, el- Hasib, er- Rakib, eş- Şehid vb. isimler de el Alim ismine. Bu arada kudretin iradeye iradenin ilme ilmin ise hayata tabi olduğunu belirtirsek, tüm isimlerin el Hayy’da toplandığını da rahatlıkla görebiliyoruz. Bu da bize sübjektif olanın dışında ayrı bir ism-i azam anlayışı veriyor. Bir çok büyük alimin Hayy isminin ism-i azam olduğunu söylemelerinin altında böyle bir anlayış yatıyor.
Bir diğer durum da marifetle ilgili. Her insanın marifetinin bir arşı var. O arşa çıktığında yani seyr-i sulukunda yol sonsuz olduğu halde o bir makama varıp durduğunda, o makamda hüküm ferma olan isim, yani Rabbe dair orada elde edilen bilgi, o kişinin ism-i azamı oluyor. Çünkü isim, zattan bilgi veren şeye denir. Zat mutlak manada bilinemeyeceğine göre, elimizde O’ndan haber veren sadece isim kalıyor. Bilgimizin zirvesinde elde ettiğimiz ismin içerdiği mana, bizim hakkımızda bir ism-i azam oluyor. Bunu “Allah hakkında bilgin arttıkça, duan reddolunmaz” şeklinde de anlamak mümkün. Zira Konevi büyük zatların ekseriyetle dualarının reddolunmama sebebini, Allah hakkında marifetlerinin derinliği olarak gösteriyor.
Yani, bir isim sizin dünyanızda ne denli sair isimlere perde değil, pencere oluyorsa, onları da bünyesinde gösteriyor, hatırlatıyorsa, o isimle ahlaklanmanız ne denli diğer ahlakları da suhuletle elde etmenize yol açıyorsa, o sizin ism-i azamınızdır.
Bayezid-i Bistami’ye “İsm-i azam nedir?” diye sormuşlar:
“Bana küçüğünü gösterin ben de size büyüğünü söyleyeyim. Allah’ın isimlerinin hepsi büyüktür. Dürüst ol, hangi isme bağlanırsan bağlan, o isim, seninle birlikte faal olur” demiştir.
Son olarak Konevi’nin söylediği bir husus var ki, beni şaşırtmadı diyemem. O da şu: Konevi’ye göre ism-i azam bir yönüyle de insan-ı kamil. Bunu bize ismin zat hakkında bilgi veren şey olduğu tanımından yola çıkarak izah ediyor. Madem ki zat hakkında bilgi veren şeye isim deniliyor, o halde insan, Allah’ın zatı hakkında en çok bilgi veren varlık olduğuna göre, insan da bir isim. Şayet o insan kamil ise, Ademî cemiyeti itibariyle, tüm isimleri bünyesinde toplar ve bir zirve isimle Rabb-i Hass’ını bize anlatır. O insana bakarak, Allah hakkında bilgi ediniriz. Bu Hz. Peygamber’in “Yaşayan Kuran” olması, “İnsan-ı Kamil’in Kuran’ın ikiz kardeşi olması, mertebelerine göre tüm müminlerin, kimi zaman bir ayete, kimi zaman bir sureye denk gelecek biçimde, Kur’an olmaları meselesi ile de örtüşüyor. Hatırlayın Hz. Ali mızrakların ucuna Kur’an sayfalarını takanlara nasıl seslenmişti: “Enel Kur’an”(Ben Kur’an’ım) bu bir şatiyat değil, bilakis bir hakikatti. Allah “İsa ve annesini(aleyhimasselam) bir ayet kıldık” derken de aynı noktaya işaret ediyor. Burada ayet ve isim kelimeleri, O’nu gösteren anlatan birer işaret levhası, birer tarifname olarak eşleşiyorlar.
Tam da burada “Kainattan Halık’ını soran seyyahın müşahedatını” hatırlıyorum. Yıldızlardan cevv-i semaya, bitkilerden, hayvanlara, beşeri alemden, peygamberlerin nurlu kafilesine dek seyr-i suluk eden ve her mertebede öğrendiklerini cemmiyeti itibariyle bünyesinde toplayan o seyyah, bizatihi ayet-ül kübra değil miydi? O ayet bir ism-i azam manası taşır. ‘İnsan-ı kamil bir ism-i azamdır’ diyen Konevi ile seyyahın öyküsünü ayet-ül kübra olarak nazara veren Bediüzzaman, bir meselede daha örtüşüyorlar. Yine iki sadık şahit bir meseleye mübarek parmaklarıyla işaret ediyor, yine hakikat kamerini gördüğümüze hiçbir tereddüt kalmıyor. Allah o mübaret parmakların olduğu elleri öpmeyi bize nasip etsin. Bizi de ism-i azam/ayet-ül kübra kılsın inşallah.
“Senin övgünü hakkıyla ifa edemem ve senin künhüne vâkıf olamam” hadisi de, ne olursak olalım, nereye çıkarsak çıkalım, Onu hakkıyla bilemeceğimiz,Onu hakkıyla gösteremeyeceğimiz, Onunla tastamam tahakkuk edemeyeceğimiz, yani aciz olduğumuz gerçeğini “Bilmek bilmediğini bilmektir”* dercesine hatırlatıyor. Bu da yine hatıra tasavvufun kalbini “Bana en çok bende olmayan şeylerle yaklaşırsın ey Bayezid” diye Rabbinin seslenişini duyan Bayezid-i Bistami’yi getiriyor. Bunu unutmayalım ki, kendimizi bir şey sanıp şaşırmayalım.
ZÜMRÜT- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 1882
Puanı : 1360
Teşekkür : 73
Kayıt tarihi : 29/09/10
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• İ S L A M :: Ashab-ı Kiram ve Allah (c.c.) Dostları
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur