Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
asıl marifet fazilet
1 sayfadaki 1 sayfası
asıl marifet fazilet
images/makaleler/fazilet_1024.jpgAsıl hedef fazilet
Kur’ân’ın buyruk ve yasaklarının bir hukuk, bir de fazilet yönü vardır. Yüce kitabımız, bir yandan bize huzur içinde bir hayat yaşatacak olan kurallar koyar ve bu kurallarla bizim ilişkilerimizi düzenlerken, bir yandan da, bu kuralların daha ötesinde hedefler gösterir ve bizi o hedeflere teşvik eder.
Hukuk açısından bakıldığında, Kur’ân’ın, en basit ve önemsiz görünen bir hakkı bile ihmal etmeksizin adaleti emrettiği ve toplum içindeki bütün ilişkileri son derece duyarlı bir adalet ilkesine dayandırdığı görülmektedir. Kur’ân âyetlerinde bunun örnekleri pek çoktur. Bir nümune olarak, şu âyetin, bir mehir meselesini nasıl ayrıntılandırdığına ve Allah düşmanı müşriklerin bile en cüz’î haklarını gözeterek hukuku nasıl tespit ettiğine bakın:
"Ey iman edenler! Mü’min kadınlar hicret ederek size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Siz de onların inanmış kimseler olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Ne onlar o kâfirlere helâldir, ne de o kâfirler onlara. Yalnız, müşrik kocalarının onlara vermiş oldukları mehirleri kendilerine iade edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde mü’min kadınları nikâhlamanızda hiçbir sakınca yoktur. Kâfir kadınları ise nikâhınızda tutmayın; onlara verdiğiniz mehri geri isteyin. Kâfirler de mü’min kadınlara verdikleri mehri geri istesinler. İşte Allah’ın hükmü budur; aranızda O hükmeder. Çünkü Allah herşeyi bilir, herşeyi hikmetle yapar."
Böylesine inceden inceye düzenlenen ilişkiler, bir toplumda her hak sahibinin hak ettiği şeye tam bir güvenlik içinde kavuşması ve tecavüzlerin önlenmesi açısından son derece önemlidir. Ancak hakların güvence altına alınması ve adaletin sağlanması, Kur’ân’ın amaçladığı bir toplum hayatının sonucu değil, sadece başlangıcıdır. Çünkü Kur’ân, insanın yaratılışına konmuş olan istidat çekirdeklerinin yeşermesini ve gelişerek meyveler vermesini istemektedir. Hukuk kuralları bu hedefin önündeki engelleri bertaraf eder. Bu hedefe ulaşmak ise, sadece hukuka riayet etmekle değil, bunun ötesinde birşeyler yapmakla mümkün olur ki, “fazilet” kavramı işte burada ortaya çıkmaktadır. Bir bölümünü yukarıya aldığımız âyet de boşanma ile ilgili kurallardan bir kısmını belirleyen bir âyettir ve, bunu yaparken, önce karşılıklı hakları tespit etmekte, sonra da insanlara bu kuralların ötesinde, fazilet hedefini göstermektedir. Önce âyetin tamamına göz atalım:
"Eğer kadınları kendilerine temas etmeden boşar ve onlar için bir mehir belirlemiş bulunursanız, belirlediğiniz miktarın yarısını vermek gerekir. Ancak kadın kendi hakkından vazgeçer yahut nikâhı elinde bulunduran erkek mehrin tamamını bağışlarsa, o başkadır. Sizin bağışlamanız ise takvâya daha yakındır. Aranızda fazileti ihmal etmeyin. Şüphesiz ki Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir."
Şimdi de, âyetin bize verdiği hukuk ve fazilet derslerinin aşamalarını ele alalım:
1. Önce, her iki tarafın hukuk ve yükümlülükleri net bir şekilde ortaya konmuştur ki, bu, “kararlaştırılmış mehrin yarısını vermek” şeklindedir.
2. Daha sonra, her iki tarafa da, kendilerine verilmiş olan haklarda tasarruf yetkisi tanınmış ve bu haklardan fedakârlıkta bulunabilecekleri bildirilmiştir. Buna göre, kadın, isterse hakkı olan mehri almayıp karşı tarafa bağışlayabilir. Veya erkek, mehrin sadece yarısını vermekle yükümlü olduğu halde, gönül alma yolunu seçerek mehrin tamamını verebilir.
3. Kullar “mehri tamamen ödemek, hiç almamak veya tümünü bağışlamak” şıkları arasında serbest bırakılmışlardır. Artık bu üç şıktan hangisi karşılıklı rıza ile yerine getirilecek olsa hak yerini bulmuş, sorumluluk ortadan kalkmış olur. Peki, Allah’ın rızasına en yakın davranış hangisidir? Mehrin yarısını vermek mi? Hiç almayıp tamamını bağışlamak mı? Yoksa tamamını vermek mi? Kur’ân bu soruyu da cevaplandırıyor ve Yüce Yaratanın yakınlık ve rızasını arayanları üçüncü şıkka yönlendiriyor.
4. Böylece, fedakârlığın kuvvetli tarafa yakıştığını belirtmek suretiyle, Kur’ân medeniyetinin en önemli esası tespit edilmiş bulunuyor: Aranızda fazileti ihmal etmeyin. Bu, hakkı kuvvette arayan maddeci anlayışa karşılık, kuvvetini haktan alan bir muhteşem medeniyet anlayışıdır ki, bu âyetten sonra, Bakara Sûresinin sonuna kadar devam eden âyetler, özellikle faiz ve zekât ile ilgili emir, yasak, teşvik ve sakındırmalar hep bu anlayışı perçinlemekte ve Müslümanları tepeden tırnağa birer fazilet âbidesi haline getirecek bir terbiyeyi işlemektedir.
5. Âyetin en son cümlesi ise, herşeyi açıklayan ve insanın içindeki bütün hayır reflekslerini seferber eden bir cümledir: “Şüphesiz ki Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir.”
Hiçbir hakkın zayi olmayacağı, hiçbir iyiliğin de karşılıksız kalmayacağı büyük hesap gününe iman eden bir kimse için bundan başka bir öğüte ihtiyaç var mı?
Kur’ân’ın buyruk ve yasaklarının bir hukuk, bir de fazilet yönü vardır. Yüce kitabımız, bir yandan bize huzur içinde bir hayat yaşatacak olan kurallar koyar ve bu kurallarla bizim ilişkilerimizi düzenlerken, bir yandan da, bu kuralların daha ötesinde hedefler gösterir ve bizi o hedeflere teşvik eder.
Hukuk açısından bakıldığında, Kur’ân’ın, en basit ve önemsiz görünen bir hakkı bile ihmal etmeksizin adaleti emrettiği ve toplum içindeki bütün ilişkileri son derece duyarlı bir adalet ilkesine dayandırdığı görülmektedir. Kur’ân âyetlerinde bunun örnekleri pek çoktur. Bir nümune olarak, şu âyetin, bir mehir meselesini nasıl ayrıntılandırdığına ve Allah düşmanı müşriklerin bile en cüz’î haklarını gözeterek hukuku nasıl tespit ettiğine bakın:
"Ey iman edenler! Mü’min kadınlar hicret ederek size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Siz de onların inanmış kimseler olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Ne onlar o kâfirlere helâldir, ne de o kâfirler onlara. Yalnız, müşrik kocalarının onlara vermiş oldukları mehirleri kendilerine iade edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde mü’min kadınları nikâhlamanızda hiçbir sakınca yoktur. Kâfir kadınları ise nikâhınızda tutmayın; onlara verdiğiniz mehri geri isteyin. Kâfirler de mü’min kadınlara verdikleri mehri geri istesinler. İşte Allah’ın hükmü budur; aranızda O hükmeder. Çünkü Allah herşeyi bilir, herşeyi hikmetle yapar."
Böylesine inceden inceye düzenlenen ilişkiler, bir toplumda her hak sahibinin hak ettiği şeye tam bir güvenlik içinde kavuşması ve tecavüzlerin önlenmesi açısından son derece önemlidir. Ancak hakların güvence altına alınması ve adaletin sağlanması, Kur’ân’ın amaçladığı bir toplum hayatının sonucu değil, sadece başlangıcıdır. Çünkü Kur’ân, insanın yaratılışına konmuş olan istidat çekirdeklerinin yeşermesini ve gelişerek meyveler vermesini istemektedir. Hukuk kuralları bu hedefin önündeki engelleri bertaraf eder. Bu hedefe ulaşmak ise, sadece hukuka riayet etmekle değil, bunun ötesinde birşeyler yapmakla mümkün olur ki, “fazilet” kavramı işte burada ortaya çıkmaktadır. Bir bölümünü yukarıya aldığımız âyet de boşanma ile ilgili kurallardan bir kısmını belirleyen bir âyettir ve, bunu yaparken, önce karşılıklı hakları tespit etmekte, sonra da insanlara bu kuralların ötesinde, fazilet hedefini göstermektedir. Önce âyetin tamamına göz atalım:
"Eğer kadınları kendilerine temas etmeden boşar ve onlar için bir mehir belirlemiş bulunursanız, belirlediğiniz miktarın yarısını vermek gerekir. Ancak kadın kendi hakkından vazgeçer yahut nikâhı elinde bulunduran erkek mehrin tamamını bağışlarsa, o başkadır. Sizin bağışlamanız ise takvâya daha yakındır. Aranızda fazileti ihmal etmeyin. Şüphesiz ki Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir."
Şimdi de, âyetin bize verdiği hukuk ve fazilet derslerinin aşamalarını ele alalım:
1. Önce, her iki tarafın hukuk ve yükümlülükleri net bir şekilde ortaya konmuştur ki, bu, “kararlaştırılmış mehrin yarısını vermek” şeklindedir.
2. Daha sonra, her iki tarafa da, kendilerine verilmiş olan haklarda tasarruf yetkisi tanınmış ve bu haklardan fedakârlıkta bulunabilecekleri bildirilmiştir. Buna göre, kadın, isterse hakkı olan mehri almayıp karşı tarafa bağışlayabilir. Veya erkek, mehrin sadece yarısını vermekle yükümlü olduğu halde, gönül alma yolunu seçerek mehrin tamamını verebilir.
3. Kullar “mehri tamamen ödemek, hiç almamak veya tümünü bağışlamak” şıkları arasında serbest bırakılmışlardır. Artık bu üç şıktan hangisi karşılıklı rıza ile yerine getirilecek olsa hak yerini bulmuş, sorumluluk ortadan kalkmış olur. Peki, Allah’ın rızasına en yakın davranış hangisidir? Mehrin yarısını vermek mi? Hiç almayıp tamamını bağışlamak mı? Yoksa tamamını vermek mi? Kur’ân bu soruyu da cevaplandırıyor ve Yüce Yaratanın yakınlık ve rızasını arayanları üçüncü şıkka yönlendiriyor.
4. Böylece, fedakârlığın kuvvetli tarafa yakıştığını belirtmek suretiyle, Kur’ân medeniyetinin en önemli esası tespit edilmiş bulunuyor: Aranızda fazileti ihmal etmeyin. Bu, hakkı kuvvette arayan maddeci anlayışa karşılık, kuvvetini haktan alan bir muhteşem medeniyet anlayışıdır ki, bu âyetten sonra, Bakara Sûresinin sonuna kadar devam eden âyetler, özellikle faiz ve zekât ile ilgili emir, yasak, teşvik ve sakındırmalar hep bu anlayışı perçinlemekte ve Müslümanları tepeden tırnağa birer fazilet âbidesi haline getirecek bir terbiyeyi işlemektedir.
5. Âyetin en son cümlesi ise, herşeyi açıklayan ve insanın içindeki bütün hayır reflekslerini seferber eden bir cümledir: “Şüphesiz ki Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir.”
Hiçbir hakkın zayi olmayacağı, hiçbir iyiliğin de karşılıksız kalmayacağı büyük hesap gününe iman eden bir kimse için bundan başka bir öğüte ihtiyaç var mı?
şahmaran- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 302
Puanı : 377
Teşekkür : 31
Kayıt tarihi : 17/03/10
Yaş : 60
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur