Saat
Similar topics
Mart 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
İslam'ı Anlatımda Hassasiyet..!!
3 posters
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• S E R B E S T K Ö Ş E :: Gönül Sohbetleri
1 sayfadaki 1 sayfası
İslam'ı Anlatımda Hassasiyet..!!
Nihat Hatipoğlu – İslam'ı anlatımda hassasiyet
İSLAM dininin iki bilgi kaynağı vardır. Bunlardan birincisi Kur'an-ı Kerim, ikincisi Peygamberimizin hadisleridir. Kur'an-ı Kerim 23 senelik bir periyotta bazen sure halinde bazen ayet ayet Cebrail aracılığıyla Peygamberimize iletilmiştir.
Peygamberimiz(sav) okuma-yazma bilmediği ‘ümmi’ olduğu için bu inen ayetleri katip olarak seçtiği sahabelerine yazdırmıştır. Bunlara da ‘Vahiy Kâtipleri’ denir. Sayıları 40′a ulaşmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) inen ayetlerin tek bir harfine müdahale etme yetkisine sahip değildi. Bu ayetlerin açıklaması ‘beyanı’ anlamındaki sözlere de hadis diyoruz. Hadis diye adlandırılan bu söz ve tavırlar kendi kendine oluşmamış, şüphesiz Cebrail’in öğretisi dahilinde gerçekleşmiştir.
Ayet hadislerin genel kurallarından ‘kıyas’ denilen yöntem geliştirilmiştir. Kıyas özetle hakkında Kuran veya sahih hadislerde hüküm bulunan bir şeye her yönüyle benzeyen diğer şeyleri de tespit etme ve onlara da aynı hükmü tatbik etmektir. Mesela Kur'an’da adı geçen ‘şarap’taki ‘sarhoş edicilik’ özelliğinden -illetinden- hareketle sarhoşluk veren her şeyi şarap gibi haram kabul etmek gibi.
Buna bir de bir dönemde bulunan bütün İslam âlimlerinin bir konudaki ittifakı -fiili, sözel ve vicdani birlikteliği- anlamındaki ‘icma’yı ekleriz.
Her dönemde olaylara dini açıdan bakış, bu temel mekanizmayı; akıl, tecrübe, vicdan ve tarih ile çevre faktörünü de göz ardı etmeden işlevlendirme yoluyla gerçekleşmiştir.
Bizler bu bütünün Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemindeki bakış açısını kaybetmeden, yani genleriyle oynanmadan ortaya konmasına ‘ehl-i sünnet’ anlayışı deriz. Bu kavram bugün siyasi arenada kullanılan Sünni Şii geleneğiyle direkt ilgisi olan bir kullanım değildir. Ehl-i sünnet kavramı Kuran-ı Kerim ve sahih hadislerin penceresini kapatmadan olayları görebilme ufkunu ifade eder.
Ehl-i sünnetin karşılığı ‘Ehl-i bid’at’ tır. Yoldan çıkan fıkhi ve itikadi cereyanlardır.
Mekke’de başlayan İslam vahyi Medine’de son ayetlerini de iletip insanlığa kıyamete kadar yetecek ahlaki erdemlerin ana hatlarını belirlemiştir. İslam vahyinin ikinci merkezinin ‘şehir’ anlamındaki ‘Medine’ -eski ismiyle Yesrib- seçilmesi elbette önemlidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) Yesrib ismini sevmemiş ‘Medine’yi tercih etmiştir. Buradan çöl geleneği yerine Medine geleneğinin yerleşmesini temin etmek gayesini gütmüş olabilir. Ama temelinde her kutsal metin medenidir. Medeniyete açıktır, özgürdür, halka yöneliktir. Sadece seçkinlerin değil genelin de ihtiyaçlarını konu alır. Bu nedenle de medeni şehirli olamamak dinlerin değil din mensuplarının bir problemidir.
Dini anlatanların, takip ettikleri çizginin toplumların medenileşmesi ve ilerlemesinde tek belirleyici olduğuna inanmıyorum. İlerlemenin veya geri kalmanın dinamosunu eğitim, hoşgörü, devamlılık, sorumluluk, yasaların tarafsız uygulanması, vatanseverlik, devlet ciddiyeti gibi unsurların meydana getirdiği kanaatindeyim. Medenileşmede en büyük görev toplum bilimcilerinin, teknokratların, bilim ve siyaset adamlarınındır. İlahiyatçıların bu çerçevede en büyük sorumlulukları, dinin temel mekanizmasını bozmadan vatandaşa barış-sevgi-beraberlik ve moral ruhunu aşılamaları, insanı Yüce Allah’la buluşturacak güzel ahlakı öğütlemeleridir. Kur'an-ı Kerim’de Hz. Peygamber (s.a.v.) tanımlayan en belirgin mesaj “Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerinesin” ayetidir. Halbuki o çok namaz kılar, çok oruç tutar, çok sadaka verir ve çok ibadet ederdi. Kuran bu özellikleriyle O’nu övmekten çok ahlakıyla onu övüyor.
İlahiyatçılarımızın da saygın ve dik duruşlarıyla, ciddi ama sevecen halleriyle, Kuran ve sünnet çizgisinde yürüyüşleriyle topluma ileriye hamle yapmakta yardımcı olmaları gerekir. Bunu yaparken keyfi fetva vermeleri, vitrine oynamaları, siyasi ikbal peşinde koşmaları affedilemez. Kabul edilemez.
Toplumun da ilahiyatçılardan, canlarının istediği nefislerine hoş gelen, zevahiri kurtaran, tavizkar, temeli ve kaynağı olmayan, ısmarlama görüşler istememeleri gerekir. Böyle bir potaya giren ilahiyatçı zaten Allah katında da halk katında da inanılırlığını yitirir. İtibarını kaybeder. Sözüyle ve özüyle alay konusu olur.
Peki, bile bile yanlış görüşlerin peşinde koşan bir vatandaşın dinin doğru yorumu dururken böyle yamalı bohçaya dönmüş görüşlere sarılarak kendine bir din çizmesi onu mazur kılar mı? Elbette hayır. Herkes bunu test edebilir aslında. Biz dini uygularken nefsimizin hoşuna gidenin peşinde miyiz? Yoksa, Rahmanın dinini o istediği gibi yaşamak için mi çabalıyoruz. Bunun cevabı çizgimizin de rengini belli eder. Sözün özü şudur; bizler ahrete inanıyorsak ki elbette inanıyoruz ahrette Yüce Allah’a “Ben falanca hocamızın dini anlayışı üzerindeydim. O beni bu noktaya getirdi” diyemeyiz. Yüce Allah elbette “Ben dini sadece ilahiyatçılara indirmedim sana da indirdim. Aklını çalıştırsaydın ya” diyecektir. Öyle ya Kur'an-ı Kerim ortada, sünnet ortada, müctehidlerin dedikleri ortada ve yeni dönem bazı ilahiyatçıların, bunlara aykırı olarak dedikleri de ortada.
Hepsini harmanlayıp doğruyu yanlıştan ayıracak akıl da ortada.
Selam ve Dua ile..
İSLAM dininin iki bilgi kaynağı vardır. Bunlardan birincisi Kur'an-ı Kerim, ikincisi Peygamberimizin hadisleridir. Kur'an-ı Kerim 23 senelik bir periyotta bazen sure halinde bazen ayet ayet Cebrail aracılığıyla Peygamberimize iletilmiştir.
Peygamberimiz(sav) okuma-yazma bilmediği ‘ümmi’ olduğu için bu inen ayetleri katip olarak seçtiği sahabelerine yazdırmıştır. Bunlara da ‘Vahiy Kâtipleri’ denir. Sayıları 40′a ulaşmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) inen ayetlerin tek bir harfine müdahale etme yetkisine sahip değildi. Bu ayetlerin açıklaması ‘beyanı’ anlamındaki sözlere de hadis diyoruz. Hadis diye adlandırılan bu söz ve tavırlar kendi kendine oluşmamış, şüphesiz Cebrail’in öğretisi dahilinde gerçekleşmiştir.
Ayet hadislerin genel kurallarından ‘kıyas’ denilen yöntem geliştirilmiştir. Kıyas özetle hakkında Kuran veya sahih hadislerde hüküm bulunan bir şeye her yönüyle benzeyen diğer şeyleri de tespit etme ve onlara da aynı hükmü tatbik etmektir. Mesela Kur'an’da adı geçen ‘şarap’taki ‘sarhoş edicilik’ özelliğinden -illetinden- hareketle sarhoşluk veren her şeyi şarap gibi haram kabul etmek gibi.
Buna bir de bir dönemde bulunan bütün İslam âlimlerinin bir konudaki ittifakı -fiili, sözel ve vicdani birlikteliği- anlamındaki ‘icma’yı ekleriz.
Her dönemde olaylara dini açıdan bakış, bu temel mekanizmayı; akıl, tecrübe, vicdan ve tarih ile çevre faktörünü de göz ardı etmeden işlevlendirme yoluyla gerçekleşmiştir.
Bizler bu bütünün Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemindeki bakış açısını kaybetmeden, yani genleriyle oynanmadan ortaya konmasına ‘ehl-i sünnet’ anlayışı deriz. Bu kavram bugün siyasi arenada kullanılan Sünni Şii geleneğiyle direkt ilgisi olan bir kullanım değildir. Ehl-i sünnet kavramı Kuran-ı Kerim ve sahih hadislerin penceresini kapatmadan olayları görebilme ufkunu ifade eder.
Ehl-i sünnetin karşılığı ‘Ehl-i bid’at’ tır. Yoldan çıkan fıkhi ve itikadi cereyanlardır.
Mekke’de başlayan İslam vahyi Medine’de son ayetlerini de iletip insanlığa kıyamete kadar yetecek ahlaki erdemlerin ana hatlarını belirlemiştir. İslam vahyinin ikinci merkezinin ‘şehir’ anlamındaki ‘Medine’ -eski ismiyle Yesrib- seçilmesi elbette önemlidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) Yesrib ismini sevmemiş ‘Medine’yi tercih etmiştir. Buradan çöl geleneği yerine Medine geleneğinin yerleşmesini temin etmek gayesini gütmüş olabilir. Ama temelinde her kutsal metin medenidir. Medeniyete açıktır, özgürdür, halka yöneliktir. Sadece seçkinlerin değil genelin de ihtiyaçlarını konu alır. Bu nedenle de medeni şehirli olamamak dinlerin değil din mensuplarının bir problemidir.
Dini anlatanların, takip ettikleri çizginin toplumların medenileşmesi ve ilerlemesinde tek belirleyici olduğuna inanmıyorum. İlerlemenin veya geri kalmanın dinamosunu eğitim, hoşgörü, devamlılık, sorumluluk, yasaların tarafsız uygulanması, vatanseverlik, devlet ciddiyeti gibi unsurların meydana getirdiği kanaatindeyim. Medenileşmede en büyük görev toplum bilimcilerinin, teknokratların, bilim ve siyaset adamlarınındır. İlahiyatçıların bu çerçevede en büyük sorumlulukları, dinin temel mekanizmasını bozmadan vatandaşa barış-sevgi-beraberlik ve moral ruhunu aşılamaları, insanı Yüce Allah’la buluşturacak güzel ahlakı öğütlemeleridir. Kur'an-ı Kerim’de Hz. Peygamber (s.a.v.) tanımlayan en belirgin mesaj “Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerinesin” ayetidir. Halbuki o çok namaz kılar, çok oruç tutar, çok sadaka verir ve çok ibadet ederdi. Kuran bu özellikleriyle O’nu övmekten çok ahlakıyla onu övüyor.
İlahiyatçılarımızın da saygın ve dik duruşlarıyla, ciddi ama sevecen halleriyle, Kuran ve sünnet çizgisinde yürüyüşleriyle topluma ileriye hamle yapmakta yardımcı olmaları gerekir. Bunu yaparken keyfi fetva vermeleri, vitrine oynamaları, siyasi ikbal peşinde koşmaları affedilemez. Kabul edilemez.
Toplumun da ilahiyatçılardan, canlarının istediği nefislerine hoş gelen, zevahiri kurtaran, tavizkar, temeli ve kaynağı olmayan, ısmarlama görüşler istememeleri gerekir. Böyle bir potaya giren ilahiyatçı zaten Allah katında da halk katında da inanılırlığını yitirir. İtibarını kaybeder. Sözüyle ve özüyle alay konusu olur.
Peki, bile bile yanlış görüşlerin peşinde koşan bir vatandaşın dinin doğru yorumu dururken böyle yamalı bohçaya dönmüş görüşlere sarılarak kendine bir din çizmesi onu mazur kılar mı? Elbette hayır. Herkes bunu test edebilir aslında. Biz dini uygularken nefsimizin hoşuna gidenin peşinde miyiz? Yoksa, Rahmanın dinini o istediği gibi yaşamak için mi çabalıyoruz. Bunun cevabı çizgimizin de rengini belli eder. Sözün özü şudur; bizler ahrete inanıyorsak ki elbette inanıyoruz ahrette Yüce Allah’a “Ben falanca hocamızın dini anlayışı üzerindeydim. O beni bu noktaya getirdi” diyemeyiz. Yüce Allah elbette “Ben dini sadece ilahiyatçılara indirmedim sana da indirdim. Aklını çalıştırsaydın ya” diyecektir. Öyle ya Kur'an-ı Kerim ortada, sünnet ortada, müctehidlerin dedikleri ortada ve yeni dönem bazı ilahiyatçıların, bunlara aykırı olarak dedikleri de ortada.
Hepsini harmanlayıp doğruyu yanlıştan ayıracak akıl da ortada.
Selam ve Dua ile..
ZÜMRÜT- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 1882
Puanı : 1360
Teşekkür : 73
Kayıt tarihi : 29/09/10
MINE- Özel Üye
-
Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 344
Puanı : 276
Teşekkür : 36
Kayıt tarihi : 02/11/10
Yaş : 49
Nerden : GREECE
Geri: İslam'ı Anlatımda Hassasiyet..!!
Sözün özü şudur; bizler ahrete inanıyorsak ki elbette inanıyoruz ahrette Yüce Allah’a “Ben falanca hocamızın dini anlayışı üzerindeydim. O beni bu noktaya getirdi” diyemeyiz. Yüce Allah elbette “Ben dini sadece ilahiyatçılara indirmedim sana da indirdim. Aklını çalıştırsaydın ya” diyecektir. Öyle ya Kur'an-ı Kerim ortada, sünnet ortada, müctehidlerin dedikleri ortada ve yeni dönem bazı ilahiyatçıların, bunlara aykırı olarak dedikleri de ortada.
Hepsini harmanlayıp doğruyu yanlıştan ayıracak akıl da ortada.
her konuda Maşaallah çok bilgiliyiz ve bilgi sahibi olmak için de özel kurslara, dershanelere, öğretmenlere gidiyoruz veya çocuklarımızı buralara gönderiyoruz.. ancak; iş dini bilgilere geldiğinde maalesef aynı hassasiyeti göstermiyoruz ve bu dini bilgi eksikliği ile hoca ! diye ilk gördüğümüz kişinin doğru/yanlış ne söylediğini bilemeden inanıyoruz..
Sayın Nihat Hatipoğlu Hoca çok güzel açıklamış.. bizlere aktardığınız için
Hepsini harmanlayıp doğruyu yanlıştan ayıracak akıl da ortada.
her konuda Maşaallah çok bilgiliyiz ve bilgi sahibi olmak için de özel kurslara, dershanelere, öğretmenlere gidiyoruz veya çocuklarımızı buralara gönderiyoruz.. ancak; iş dini bilgilere geldiğinde maalesef aynı hassasiyeti göstermiyoruz ve bu dini bilgi eksikliği ile hoca ! diye ilk gördüğümüz kişinin doğru/yanlış ne söylediğini bilemeden inanıyoruz..
Sayın Nihat Hatipoğlu Hoca çok güzel açıklamış.. bizlere aktardığınız için
Geri: İslam'ı Anlatımda Hassasiyet..!!
İslamcokguzel demiş ki:Sözün özü şudur; bizler ahrete inanıyorsak ki elbette inanıyoruz ahrette Yüce Allah’a “Ben falanca hocamızın dini anlayışı üzerindeydim. O beni bu noktaya getirdi” diyemeyiz. Yüce Allah elbette “Ben dini sadece ilahiyatçılara indirmedim sana da indirdim. Aklını çalıştırsaydın ya” diyecektir. Öyle ya Kur'an-ı Kerim ortada, sünnet ortada, müctehidlerin dedikleri ortada ve yeni dönem bazı ilahiyatçıların, bunlara aykırı olarak dedikleri de ortada.
Hepsini harmanlayıp doğruyu yanlıştan ayıracak akıl da ortada.
her konuda Maşaallah çok bilgiliyiz ve bilgi sahibi olmak için de özel kurslara, dershanelere, öğretmenlere gidiyoruz veya çocuklarımızı buralara gönderiyoruz.. ancak; iş dini bilgilere geldiğinde maalesef aynı hassasiyeti göstermiyoruz ve bu dini bilgi eksikliği ile hoca ! diye ilk gördüğümüz kişinin doğru/yanlış ne söylediğini bilemeden inanıyoruz..
Sayın Nihat Hatipoğlu Hoca çok güzel açıklamış.. bizlere aktardığınız için
evet maaelsef ki öyle İslamcokguzel.
yine herzaman dediğim gibi çocuklarda temel eğitim önce ailede biter ailelerin bilinçli olması lazım bu konuda.
Aile bireyleri eğer kendilerini dinimizin temel esaslarında altyapıları eksik kalmışsa önce kendilerini yetiştirip tamamlamaları lazım ki,kendi neslinden olma nesile(ve kendilerinede) ve o neslin sonraki nesillere de faydası olsun.
Rabbim uyuyan kalp değil uyanık kalpli olmayı nasip etsin hepimize
ve Minecim sanada
ZÜMRÜT- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 1882
Puanı : 1360
Teşekkür : 73
Kayıt tarihi : 29/09/10
İsLaMCoKGuZeL FoRuMLaRı :: •°¤*(¯`° İsLaM ÇoK GüZeL FoRuM °´¯)*¤°• S E R B E S T K Ö Ş E :: Gönül Sohbetleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur