Saat
Similar topics
En son konular
Hadis-i Şerif
Giriş yap
Kontrol Paneli
Profiliniz Bilgiler Seçenekler İmza Avatar |
Sosyal Arkadaş ve Tanınmamış Üye listesi Grup |
Özel Mesaj Gelen Kutusu ÖM Gönder |
Gözlenmiş Konular |
Arama
Istatistikler
Toplam 2058 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: emrec77
Kullanıcılarımız toplam 11851 mesaj attılar bunda 4572 konu
Ahiret Hayatını Dünyaya Feda Etmemeliyiz
1 sayfadaki 1 sayfası
Ahiret Hayatını Dünyaya Feda Etmemeliyiz
Yaşadığımız dünyada çok çeşitli yaşam tarzları ile karşı karşıyayız.Müslüman olarak bir hayat ve yaşantı tarzımızın olması gerekir.Evrenin en değerli ve üstün varlığı olabilme özelliğimizi koruyabilmek için nasıl bir hayat ve yaşam tarzını seçmeliyiz? Belki de hayatın en can alıcı noktası burada düğümlenmiştir.
Mevcut yaşam tarzlarına baktığımızda insanları Allah'ın nizamı dışındaki varlıkların köleliğine mah-kûm bir yaşam tarzının egemen olduğuna şahit olmak-tayız. Bu yaşam tarzı aynı zamanda insanı mutsuz-luğun pençesinde kıvrandıran ve tüm sosyal yaşan-tısını altüst eden bir yaşam tarzıdır. Sade yaşamın zıd-dıdır. “Lüks Hayat” adı verilen bu yaşama biçimi, in-sanlığı önemli bir şekilde tehdit etmektedir.
“Lüks hayat” daha güzel bir hayat yaşama ar-zusuna dayanmaktadır. Sadece dünya ehli olarak bili-nen insanlara mahsus olmaması ve dindar olarak bili-nen insanlara da sirayet etmesi, tehlikenin boyutunu açık bir şekilde göstermektedir. Bu mesele, “Bütün hataların başı” olan dünya sevgisinin günümüzde na-sıl bir handikap oluşturduğundan dolayı önemle du-rulması gereken bir konu haline gelmiştir.
İslamî anlayış açısından hayatımız ,dünya ve ahiret hayatı olarak iki ana başlık altında ele alınmaktadır. Dünya hayatının geçiciliğine ve asıl hayatın ahiret ha-yatı olduğuna dikkatlerimiz çekilmektedir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur:“Bu dünya ha-yatı, yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yur-du ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.”(29 Anke-but, 64) Bu ayetle Yüce Rabbimiz, Dünyanın aslında, çocukların eğlenmek için bir süre çıkıp vakit geçir-dikleri ve tekrar eve geri döndükleri bir oyun gibi olduğu. Dünyada kral olanın aslında kral olmadığı, sadece o rolü oynadığını, bir zaman gelir oyunun sona ereceğini ve dünyaya ilk geldiğinde olduğu gibi, kral-lığını eli boş terk edeceğini bildirmektedir.
Dünya hayatında, herkes belirli bir süre için rolünü oynamaktadır. Bu kısa süren hayatın zaferlerinin cazi-besine kapılan, vicdan ve imanlarını kaybederek dün-yada eğlence, zevk, başarı ve şeref elde edenler sadece kısa bir süre için oyun oynamaktadırlar.
Bu insanlar dünyada iken yıllarca kendilerini bu oyuncaklarla aldatıp; ölüm kapısından elleri boş bir şe-kilde, ahiretteki ebedi hayatı gözettiklerinde ve cazip oyuncakların kendileri için ebedî bir azaba sebep ol-duğunu gördüklerinde acaba oyuncaklarının kendi-lerine ne faydası olacaktır?"
Eğer bu insanlar, bu dünya hayatının imtihan için verilmiş bir süre olduğunu ve insan için gerçek ha-yatın ebedi ahiret hayatı olduğunu bilselerdi, bu ha-zırlık ve imtihan dönemini oyun ve eğlence ile geçir-mezdi. Bilakis her dakikasını ahiretteki ebedi hayatları için hazırlık yaparak geçirirlerdi. İnsanın dünyevi-leşmesi sonucunda insan ibadetlerden uzaklaş-ma eğilimine girmekte, mal, mülk ve lüks yaşa-mın cazibesine kapılmaktadır. İnsanın bu cazi-beden kurtulmasının yollarından birisi de İmam-ı Âzam'ın kalbini dünyaya bağlamamak ile ilgili söyle-diği şu gerçeği kulağımıza küpe yapmaktır. Biri İmam-ı Âzam'a gelerek:
"Ya İmam, ben namazlarımı huşu içerisinde kıla-mıyorum. Namazda iken develerimi otlatıyor, onlarla ilgileniyorum. Oysa siz benden daha zenginsiniz. Peki, siz ibadet zevkine nasıl erişiyor, ibadetlerinizi huşu içe-risinde nasıl yapıyorsunuz?" diye sormuş. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri şöyle cevap vermişler:
"Ben develerimi kalbime bağlamam ki; ahıra bağlarım..."
Yüce Rabbimiz bizlere dünya hayatının geçiciliğini ve aldatıcılığını şöyle bildirmektedir; “ Bilin ki, dün-ya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gi-bi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kâfir-lerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) da vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.”(57 Hadid, 20)
Bu ayetlerde,insanoğluna içinde yaşadığı hayatın geçici olduğu hatırlatılmaktadır. "Bu dünyadaki hayat ve bu hayat içindeki iniş ve çıkışlar geçicidir. Her ne kadar dünyada hoşunuza giden şeyler çok görünü-yorsa da, aslında onlar hakirdir, asılsızdır ve alda-tıcıdır.
İnsanoğlu akılsızlığı yüzünden aldanmaktadır; zira onları elde etmeyi nihaî saadet zannetmektedir. Oysa bu dünyada ne kadar büyük fayda ve lezzetler elde edilirse edilsin, hepsi de sınırlı ve geçici bir hayat ile çevrelenmiştir. Ayrıca bu dünyada insanoğlunun ha-yat akışı, aniden tersine dönebilir. Ancak bu dünyanın aksine, ahiret hayatı ebedidir. Oradaki faydalar da, zararlar da çok kapsamlı ve süresizdir. Şayet Allah'ın mağfireti sizlere nasip olursa, Allah'ın rızası mukabi-linde size verilen nimetler de, o derece büyük ve son-suz olacaktır. Öyle ki onların yanında bu dünyanın zenginlik ve ihtişamı bir hiçtir. Allah'ın azabına müs-tahak olanlar ise, zararlarının ne derece büyük oldu-ğunu göreceklerdir. Çünkü bu dünyadaki hiç bir fay-da, kazanç ve lezzet, ahirette sahip olunanların yanın-da bir değer taşımaz. “(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Hayır" de-diler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulu-nanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzel-dir.” (16 Nahl, 30)
Materyalist felsefe, ve seküler anlayışlar, hayatı sa-dece bu dünya ile sınırlı gördüklerinden, dünyada ki zevklere, güzelliklere kendilerini kaptırmış, nefsin arzu ve isteklerinin birer mahkûmu haline gelmişlerdir. Bu mahkûmiyetlerini de modern, lüks, çağdaş ve uygar bir yaşam tarzı olarak sunmakta ve insanlığı aldatma-ya devam etmektedir.
Asıl meselemiz ahireti bilen ve dünyadan bir gün mutlaka ölümle ayrılacağına inanan insanların ma-teryalistler gibi aşırı harcamalarda bulunmasıdır.
Konumuz “Alnımın teriyle helâlinden kazanıyo-rum, helâl dairede istediğim gibi harcayabilirim.” şek-lindeki bir yaklaşımın meşruluk derecesini tartışmak değildir. Ancak helâl dairede dahi olsa toplum orta-lamasının çok üstündeki harcamaların, “…israf et-meyiniz, Allah israf edenleri sevmez.” mealinde-ki ayet-i kerimeyle bağdaşmadığını söyleyebiliriz sanı-rım. Harcamalarımızda dengeli ve ölçülü olmak için, Ömer bin Abdülaziz'in sade yaşantı konusunda söy-ledikleri bizim için bir ölçü oluşturabilir.
“Ömer bin Abdülaziz (r.a.)'in züht ve takvasını cim-rilikle karıştıran bir kısım insanlar:
“Ey Mü'minlerin Halifesi! Siz bütün imkânları elin-de bulunduran bir halifesiniz. İsterseniz, istediğiniz gibi giyinir, istediğiniz gibi de kuşanabilirsiniz. Hal böyle iken siz böyle yaşamıyorsunuz. Böylesine sade yaşamanızın sebebi nedir?" diye sorduklarında Halife Ömer bin Abdülaziz'den şu cevabı almışlar:
"İktisadın üstünü, varlık zamanında olandır; affın üstünü de, ceza vermeye gücü yeterken yapılandır." şeklinde anlamlı ve ders verici bir cevap vermiştir. İş-te, insanların büyük bir kısmının zor geçinebildiği ve açlık sınırında yaşadığı dünyamızda, Allah'a inanan ve Müslüman'ca yaşamak isteyen bir insan, bilhassa zamanımızda lüks bir hayat için çılgınca denilebilecek harcamalarda bulunabilir mi? Bulunursa, mutlaka inanç noktasında zaafları bulunmaktadır. Bu insanlar lüks hayatları oranında bu dünyaya bağlanacak ve ölümden ciddi manada korkacaklardır. Ama bu du-rum, korktuklarının başlarına gelmesine engel olma-yacaktır.
Unutmayalım ki, bu dünyada verilen bütün mal ve mülk gibi imkânların hesabı sorulacaktır. Bu malı bir emanet olarak değerlendirmeyip nefis ve heves atının isteği doğrultusunda harcayanları, altından kalkılması mümkün olmayan bir sorgulama bekle-mektedir.
Dünyanın bütün nimetleri gibi mal ve mülk de önemli bir imtihan aracıdır. Mal ve mülkü, asıl sahi-binin isteği doğrultusunda harcayanları büyük mükâ-fatlar beklerken, aksi bir şekilde hareket edip de lüks yaşantı biçimleriyle sarhoş olan ve dünyada ebedî kalacakmış gibi hareket edenleri de korkunç akıbetler beklemektedir. Bundan şüphemiz olmasın.
“Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şı-marıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlar-da) kendilerinden sonra oturulabilmiş değil-dir. (Onlara) Varis olanlar biziz."(28 Kasas, 58)
Müslüm Yurtman-ribatdergis
Mevcut yaşam tarzlarına baktığımızda insanları Allah'ın nizamı dışındaki varlıkların köleliğine mah-kûm bir yaşam tarzının egemen olduğuna şahit olmak-tayız. Bu yaşam tarzı aynı zamanda insanı mutsuz-luğun pençesinde kıvrandıran ve tüm sosyal yaşan-tısını altüst eden bir yaşam tarzıdır. Sade yaşamın zıd-dıdır. “Lüks Hayat” adı verilen bu yaşama biçimi, in-sanlığı önemli bir şekilde tehdit etmektedir.
“Lüks hayat” daha güzel bir hayat yaşama ar-zusuna dayanmaktadır. Sadece dünya ehli olarak bili-nen insanlara mahsus olmaması ve dindar olarak bili-nen insanlara da sirayet etmesi, tehlikenin boyutunu açık bir şekilde göstermektedir. Bu mesele, “Bütün hataların başı” olan dünya sevgisinin günümüzde na-sıl bir handikap oluşturduğundan dolayı önemle du-rulması gereken bir konu haline gelmiştir.
İslamî anlayış açısından hayatımız ,dünya ve ahiret hayatı olarak iki ana başlık altında ele alınmaktadır. Dünya hayatının geçiciliğine ve asıl hayatın ahiret ha-yatı olduğuna dikkatlerimiz çekilmektedir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur:“Bu dünya ha-yatı, yalnızca bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yur-du ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.”(29 Anke-but, 64) Bu ayetle Yüce Rabbimiz, Dünyanın aslında, çocukların eğlenmek için bir süre çıkıp vakit geçir-dikleri ve tekrar eve geri döndükleri bir oyun gibi olduğu. Dünyada kral olanın aslında kral olmadığı, sadece o rolü oynadığını, bir zaman gelir oyunun sona ereceğini ve dünyaya ilk geldiğinde olduğu gibi, kral-lığını eli boş terk edeceğini bildirmektedir.
Dünya hayatında, herkes belirli bir süre için rolünü oynamaktadır. Bu kısa süren hayatın zaferlerinin cazi-besine kapılan, vicdan ve imanlarını kaybederek dün-yada eğlence, zevk, başarı ve şeref elde edenler sadece kısa bir süre için oyun oynamaktadırlar.
Bu insanlar dünyada iken yıllarca kendilerini bu oyuncaklarla aldatıp; ölüm kapısından elleri boş bir şe-kilde, ahiretteki ebedi hayatı gözettiklerinde ve cazip oyuncakların kendileri için ebedî bir azaba sebep ol-duğunu gördüklerinde acaba oyuncaklarının kendi-lerine ne faydası olacaktır?"
Eğer bu insanlar, bu dünya hayatının imtihan için verilmiş bir süre olduğunu ve insan için gerçek ha-yatın ebedi ahiret hayatı olduğunu bilselerdi, bu ha-zırlık ve imtihan dönemini oyun ve eğlence ile geçir-mezdi. Bilakis her dakikasını ahiretteki ebedi hayatları için hazırlık yaparak geçirirlerdi. İnsanın dünyevi-leşmesi sonucunda insan ibadetlerden uzaklaş-ma eğilimine girmekte, mal, mülk ve lüks yaşa-mın cazibesine kapılmaktadır. İnsanın bu cazi-beden kurtulmasının yollarından birisi de İmam-ı Âzam'ın kalbini dünyaya bağlamamak ile ilgili söyle-diği şu gerçeği kulağımıza küpe yapmaktır. Biri İmam-ı Âzam'a gelerek:
"Ya İmam, ben namazlarımı huşu içerisinde kıla-mıyorum. Namazda iken develerimi otlatıyor, onlarla ilgileniyorum. Oysa siz benden daha zenginsiniz. Peki, siz ibadet zevkine nasıl erişiyor, ibadetlerinizi huşu içe-risinde nasıl yapıyorsunuz?" diye sormuş. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri şöyle cevap vermişler:
"Ben develerimi kalbime bağlamam ki; ahıra bağlarım..."
Yüce Rabbimiz bizlere dünya hayatının geçiciliğini ve aldatıcılığını şöyle bildirmektedir; “ Bilin ki, dün-ya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gi-bi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kâfir-lerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) da vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.”(57 Hadid, 20)
Bu ayetlerde,insanoğluna içinde yaşadığı hayatın geçici olduğu hatırlatılmaktadır. "Bu dünyadaki hayat ve bu hayat içindeki iniş ve çıkışlar geçicidir. Her ne kadar dünyada hoşunuza giden şeyler çok görünü-yorsa da, aslında onlar hakirdir, asılsızdır ve alda-tıcıdır.
İnsanoğlu akılsızlığı yüzünden aldanmaktadır; zira onları elde etmeyi nihaî saadet zannetmektedir. Oysa bu dünyada ne kadar büyük fayda ve lezzetler elde edilirse edilsin, hepsi de sınırlı ve geçici bir hayat ile çevrelenmiştir. Ayrıca bu dünyada insanoğlunun ha-yat akışı, aniden tersine dönebilir. Ancak bu dünyanın aksine, ahiret hayatı ebedidir. Oradaki faydalar da, zararlar da çok kapsamlı ve süresizdir. Şayet Allah'ın mağfireti sizlere nasip olursa, Allah'ın rızası mukabi-linde size verilen nimetler de, o derece büyük ve son-suz olacaktır. Öyle ki onların yanında bu dünyanın zenginlik ve ihtişamı bir hiçtir. Allah'ın azabına müs-tahak olanlar ise, zararlarının ne derece büyük oldu-ğunu göreceklerdir. Çünkü bu dünyadaki hiç bir fay-da, kazanç ve lezzet, ahirette sahip olunanların yanın-da bir değer taşımaz. “(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Hayır" de-diler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulu-nanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzel-dir.” (16 Nahl, 30)
Materyalist felsefe, ve seküler anlayışlar, hayatı sa-dece bu dünya ile sınırlı gördüklerinden, dünyada ki zevklere, güzelliklere kendilerini kaptırmış, nefsin arzu ve isteklerinin birer mahkûmu haline gelmişlerdir. Bu mahkûmiyetlerini de modern, lüks, çağdaş ve uygar bir yaşam tarzı olarak sunmakta ve insanlığı aldatma-ya devam etmektedir.
Asıl meselemiz ahireti bilen ve dünyadan bir gün mutlaka ölümle ayrılacağına inanan insanların ma-teryalistler gibi aşırı harcamalarda bulunmasıdır.
Konumuz “Alnımın teriyle helâlinden kazanıyo-rum, helâl dairede istediğim gibi harcayabilirim.” şek-lindeki bir yaklaşımın meşruluk derecesini tartışmak değildir. Ancak helâl dairede dahi olsa toplum orta-lamasının çok üstündeki harcamaların, “…israf et-meyiniz, Allah israf edenleri sevmez.” mealinde-ki ayet-i kerimeyle bağdaşmadığını söyleyebiliriz sanı-rım. Harcamalarımızda dengeli ve ölçülü olmak için, Ömer bin Abdülaziz'in sade yaşantı konusunda söy-ledikleri bizim için bir ölçü oluşturabilir.
“Ömer bin Abdülaziz (r.a.)'in züht ve takvasını cim-rilikle karıştıran bir kısım insanlar:
“Ey Mü'minlerin Halifesi! Siz bütün imkânları elin-de bulunduran bir halifesiniz. İsterseniz, istediğiniz gibi giyinir, istediğiniz gibi de kuşanabilirsiniz. Hal böyle iken siz böyle yaşamıyorsunuz. Böylesine sade yaşamanızın sebebi nedir?" diye sorduklarında Halife Ömer bin Abdülaziz'den şu cevabı almışlar:
"İktisadın üstünü, varlık zamanında olandır; affın üstünü de, ceza vermeye gücü yeterken yapılandır." şeklinde anlamlı ve ders verici bir cevap vermiştir. İş-te, insanların büyük bir kısmının zor geçinebildiği ve açlık sınırında yaşadığı dünyamızda, Allah'a inanan ve Müslüman'ca yaşamak isteyen bir insan, bilhassa zamanımızda lüks bir hayat için çılgınca denilebilecek harcamalarda bulunabilir mi? Bulunursa, mutlaka inanç noktasında zaafları bulunmaktadır. Bu insanlar lüks hayatları oranında bu dünyaya bağlanacak ve ölümden ciddi manada korkacaklardır. Ama bu du-rum, korktuklarının başlarına gelmesine engel olma-yacaktır.
Unutmayalım ki, bu dünyada verilen bütün mal ve mülk gibi imkânların hesabı sorulacaktır. Bu malı bir emanet olarak değerlendirmeyip nefis ve heves atının isteği doğrultusunda harcayanları, altından kalkılması mümkün olmayan bir sorgulama bekle-mektedir.
Dünyanın bütün nimetleri gibi mal ve mülk de önemli bir imtihan aracıdır. Mal ve mülkü, asıl sahi-binin isteği doğrultusunda harcayanları büyük mükâ-fatlar beklerken, aksi bir şekilde hareket edip de lüks yaşantı biçimleriyle sarhoş olan ve dünyada ebedî kalacakmış gibi hareket edenleri de korkunç akıbetler beklemektedir. Bundan şüphemiz olmasın.
“Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şı-marıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlar-da) kendilerinden sonra oturulabilmiş değil-dir. (Onlara) Varis olanlar biziz."(28 Kasas, 58)
Müslüm Yurtman-ribatdergis
yağmur- Özel Üye
- Aktiflik :
Uyarı Seviyesi :
Mesaj Sayısı : 3962
Puanı : 4330
Teşekkür : 72
Kayıt tarihi : 27/01/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı Haz. 29, 2021 3:43 pm tarafından yağmur
» Gül’den hiç ders almıyor musun?
Salı Haz. 29, 2021 3:42 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:51 pm tarafından yağmur
» Kadir Geceniz Mübarek Olsun
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:50 pm tarafından yağmur
» Elveda Ey Şehri Ramazan
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:48 pm tarafından yağmur
» Kadir Gecesinde :((
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:46 pm tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Giderken
C.tesi Mayıs 16, 2020 2:44 pm tarafından yağmur
» Ateşten Lokma..!
Paz Ara. 01, 2019 5:43 pm tarafından yağmur
» Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı
Cuma Mayıs 31, 2019 10:09 am tarafından yağmur
» Allah'ım (c.c.)
Paz Mayıs 05, 2019 7:49 am tarafından yağmur
» En Güzel Duâlar ve Anlamları
Paz Mayıs 05, 2019 7:48 am tarafından yağmur
» Amin
Paz Mayıs 05, 2019 7:46 am tarafından yağmur
» Yetişin...
Paz Mayıs 05, 2019 7:43 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerif Ne Demek ?
Paz Mayıs 05, 2019 7:42 am tarafından yağmur
» Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun
Paz Mayıs 05, 2019 7:38 am tarafından yağmur
» Ya Rabbi (c.c.) Ateşten [Cehennemden] Azat Edilenlerden Eyle Bizleri
Paz Mayıs 05, 2019 7:31 am tarafından yağmur
» Abdestten Sonra Yapılan Dualar (Arapça Türkçe)
Paz Ara. 30, 2018 9:36 am tarafından yağmur
» Kendimden Kaçabilsem
Çarş. Kas. 28, 2018 8:11 pm tarafından yağmur
» Özleminle Ey Sevgili
Çarş. Kas. 28, 2018 7:43 pm tarafından yağmur
» Gönlümüzü, gülümüzü soldurma Allâh'ım!
Çarş. Kas. 28, 2018 7:28 pm tarafından yağmur
» Af Dilerim..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:26 pm tarafından yağmur
» Ya Rabbah :(
Çarş. Kas. 28, 2018 7:19 pm tarafından yağmur
» Gül Efendim (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:13 pm tarafından yağmur
» Hayâdan ölen kişinin bedeni, sürmelenir..
Çarş. Kas. 28, 2018 7:12 pm tarafından yağmur
» Ey Yar (S.A.V.)
Çarş. Kas. 28, 2018 7:11 pm tarafından yağmur
» Onur, Can ve Mal Gibi Dokunulmazdır..
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» O'nun (s.a.v) Ahlâkı Kur'an'dı.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:26 am tarafından yağmur
» Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)'i Sevmeliyiz..!
Ptsi Kas. 19, 2018 9:25 am tarafından yağmur
» Çağın Karanlığından Peygamberimizin Huzur'una?
Ptsi Kas. 19, 2018 9:22 am tarafından yağmur
» Şefaat Ya Rasulallah (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:20 am tarafından yağmur
» Milletimizin ve Tüm İslâm Aleminin Mevlid Kandili Hakkımızda Hayırlara Vesile Olsun.
Ptsi Kas. 19, 2018 9:17 am tarafından yağmur
» Ya Rasulallah (SAV)
Ptsi Kas. 19, 2018 9:16 am tarafından yağmur
» Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'in Mübarek Doğum Günü "MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN"
Ptsi Kas. 19, 2018 7:53 am tarafından yağmur
» ❤Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun❤
Ptsi Kas. 19, 2018 7:45 am tarafından yağmur
» Minber’den Ötelere Bakış
Perş. Kas. 15, 2018 10:47 am tarafından yağmur
» Örnek Hanımefendi Hz. Fatıma Radıyallahü anhâ
Perş. Kas. 15, 2018 10:36 am tarafından yağmur
» Hayret Doğrusu
Paz Ekim 07, 2018 4:04 pm tarafından yağmur
» Göz Kalbin Elçisidir
Paz Ekim 07, 2018 3:56 pm tarafından yağmur
» Rabbül-âlemin, âşıklar için Yâr'dır..
Paz Ekim 07, 2018 3:55 pm tarafından yağmur
» Her Sabah Sizden 8 Şey İsteniyor.!
Paz Ekim 07, 2018 3:54 pm tarafından yağmur
» Başkaları Bilmese de Olur..
Paz Ekim 07, 2018 1:16 pm tarafından yağmur
» Sohbet; Güzelle Güzeldir..
Paz Ekim 07, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» İSLAM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER.. (Bir de bu açıdan düşünün..!)
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:26 pm tarafından yağmur
» BOZUK SİMİT PARALARI İLE CENNETİ SATINALMAK
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Artan Pilav
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:24 pm tarafından yağmur
» Ömür Sermayesi..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:21 pm tarafından yağmur
» Mecnun ve Devesi
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:20 pm tarafından yağmur
» Usta ve Şaşı Çırak..
Ptsi Eyl. 24, 2018 12:18 pm tarafından yağmur
» İlâhi ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Paz Eyl. 23, 2018 1:15 pm tarafından yağmur
» Bakî olan yalnız Allah (c.c.)’tır..
Paz Eyl. 23, 2018 1:12 pm tarafından yağmur